Bu Yargının Kararları, Bütünüyle Şaibe Altında

Evet, yargının tepesindeki bir ismin itirafları böyle.. Başka ideolojik grupların her biri de, kendi grupları adına, karşılarındaki nice mazlumları kimbilir adâlet diye nasıl yaktılar.

Selahaddin E. Çakırgil’in 19 ve 20 Kasım tarihlerinde yayınlanan yazıları:

En büyük sapkınlık, bir din, bir inanç adına sergilenendir. 

En büyük hıyanet ve ihanet, vatan kurtarıcılığı adına yapılandır. 

En büyük zulüm, adâlet adına yapılandır.

*

İnsan dışındaki diğer canlılarla, ölü ve deliye de hüküm yoktur. Bir de rüşd yaşına gelmemiş çocuklar, hata yapsalar bile, yaptıklarından sorumlu değildirler.

Bunlar dışında, inanç sistemlerinde o inanç sisteminin tanrıları ve müslümanların da, Allah’u Tealâ tarafından korunduğuna inandıkları kimseler dışında, her insanın hata yapması kaçınılmazdır.

2500 yıl öncelerdeki Roma Hukuku’ndan bu yana tekrarlanan bir prensiptir: ‘Errare humanum est!’ (Hata insanlar içindir.)

*

Etkin pişmanlıktan yararlanan ve itirafçı olan hâkim ve savcılar arasında eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici ve eski HSKY üyeleri Kerim Tosun ve Mustafa Kemal Özçelik'in de katıldığı açıklandı.

Bu facia, HSYK Başkan Vekili Mehmet Yılmaz tarafından açıklanıyor; 15 Kasım günü..

HSYK, yani, (Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu) bütün hâkim ve savcıların tayin, terfi ve azilişlemlerini yapan en üst organ.. 

Etkin pişmanlıktan yararlanmak için başvuran  hâkim ve savcı sayısının da 300'ü bulduğu bildiriliyor.

*

İ’tiraf, samimiyetle, derin bir pişmanlıkla yapılırsa; insanı elbette yüceltir.

Ama, sırf korku, menfaat, hile ve taktikler için yapılırsa, utanç verici bir şahsiyet zaafıdır.

Bu yargıç ve savcılar da, eğer, bir ceza tehdidi altında kalmadan, gelip de, geçmişte nice insanları, haksız yere, kasden veya yanılarak ya da bir menfaat karşılığında veya ideolojik hesablarla mahkûm veya beraet ettirdiklerini itiraf eder ve o verdikleri o eski kararlardan pişmanlık belirtip o zulüm kararlarının gecikmeli ve kısmen de olsa düzeltilmesine vesile olurlarsa, buna da ancak saygı duyulur. Ama, öyle değil de, bir hıyanet örgütünün içinde yıllarca yer alıp, şimdi sırf paçalarını kurtarmak için ‘etkin pişmanlık’ adına itirafda bulunurlarsa, buna verilecek ismi herkes kendi vicdanına göre koysun.

*

Etkin pişmanlık’tan faydalanmak isteyen yargı mensubları, henüz eski vazifelerine henüz döndürülmeseler bile, serbest bırakılmışlar. Vazifeden alınan ve atılanların sayısı ise, 15 Temmuz- Darbe Hıyaneti’nden bu yana, -173'ü yüksek yargıdan olmak üzere- 3 bin 696 hâkim ve savcı olarak açıklanmış..

Bunlardan üç isim ise, evet, en üst yargı makamından, HSYK üyeleri!.

İtirafları ise, gerçekten de tüyler ürpertici, inanılacak gibi değil..

Öyle ki, verilen yargı karar tasarılarının fotokopileri bile, ânında Pennsylvania Şeyhi’ne gönderiliyor,  ya da ‘Yargıtay İmamı’ diye tesmiye olunan ve yargıya mensub bir ‘kurye-ajan’ eliyle bizzat götürülüyor ve asıl karar oradan gelen ‘emir’lere göre şekilleniyormuş..

*

Düşünelim ki, HSYK Başkan Vekili’nin açıklamasına göre, ‘Yargıtay'da 2011 ve 2013 döneminde Pensilvanya'nın onaylamadığı hiç kimse ‘Daire Başkanı’ olamamış! Yine, 2010'da Yargıtay üyeliği seçimleri Pensilvanya ile pazarlık halinde kararlaştırılmış, örgütün isimlendirmesiyle, onların diktesiyle Yargıtay üyesi seçilmiş. TC yargısı gerçek anlamda kuşatılmış.. (...) (Ve, 10 yıllık bir itirafçı hâkimin sözleri): ‘Bir Yargıtay üyesi bana anlattı: 'Fetullah Gülen rüyasında Peygamberimizi görmüş. Peygamberimiz onun çok üzgün olduğunu görünce  'Seni üzüyorlar değil mi?' diye sormuş. O da evet manasında başını sallamış. Peygamberimiz de 'Üzülme, üzülme, 2014 HSYK seçimini bağımsızlar kazanacak, Türkiye'nin de yüzü gülecek.' demiş..’  

Yani, tam bir halusinasyon hali..

*

Bu açıklananlar, sadece ’FETÖ’ denilen örgütle ilgili..

Ya, masonik, kemalist-laik, ırkçı, mezhebçi, meslekçi, rüşvetçi, mafiatik  vs. örgütlerce 90 yıldır yapılanlar?

Üzerinde asıl durulması gereken konu, bu yargı sisteminin bütün hükümlerinin şaibe altında ve  ‘butlan’ının (bâtıllık ve geçersizliğinin) sözkonusu olması gerektiğidir.

HSYK Başkan Vekili Mehmet Yılmaz’ın, -gerçekte bir ajan /kurye’ olduğu anlaşılan- Yargıtay Üyesi İlyas Şahin’in 'Yargıtay İmamı’ diye anıldığını ve ’yargı dosyalarını Pensilvanya’ya bizzat götürüp, oranın talimâtıyla sonuçlandırılmasının sağlandığını’bildiriyor ve 'artık yargıda kumpas devri bitti’ diyordu. 'İnşaallah..’ diyelim.

***

'Etkin pişmanlıktan yararlanan ve itirafçı olan hâkim ve savcılar arasında eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici’nin yaptığı açıklamalar daha bir önemli..

Bunlar sıradan yargıçlar da değil.. Bütün bir yargı sisteminin tepesindeler..

***

Hamsici’nin uzuuun itiraflarından bazı bölümleri,  AA’nın 17 Kasım bültenlerinden okuyalım:

‘1997'de Adalet Bakanlığı’nda tetkik hâkimi olarak göreve başladım. Burada eski Adalet Akademisi Başkanı Hüseyin Yıldırım ile aynı odada çalıştım ve onun yanına sık sık ziyarete gelen İsmail Köse'yle de tanıştım.

Köse'nin daveti üzerine Gülen sohbetlerinin yapıldığı, toplantılara katılmaya başladım. (…) toplantılarda,  sohbetleri Mustafa Kemal Özçelik ve Engin Durnagöl yapıyordu.

Özçelik ve Durnagöl, toplantılar başladıktan bir ay sonra himmet parası olarak maaşımın yüzde 10'unu istediler, ...ben de maaşının yüzde 5'ini himmet olarak verdim.. Bu sohbet grubu, Adalet Bakanlığı Müsteşar Yard.lığından Danıştay Üyeliğine atandığım 2008'e kadar devam etti. 4 ay kadar Danıştay Üyeliği yaptıktan sonra Türkiye Adalet Akademisi’ne başkan oldum. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman'ın ısrarıyla, HSYK üyeliğine aday oldum; cemaat mensubu olmayan  İbrahim Topuz, Harun Kodalak, Hayrettin Türe gibi isimlerin yedekte kalması sağlandı. Kahraman'ın isteğiyle HSYK Başk.Vekilliği’ne getirildim. 

'2010'da HSYK belirlendikten sonra Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Müsteşar Ahmet Kahraman, bana, 'Yeni kanun hazırlığı var, en az 50 Danıştay üyesi ile en az 150 Yargıtay üyesinin seçimi yapılacak' diyerek, hazırlık yapmamızı istedi. ...HSYK Genel Kurulunda bu konuyu aktardım. (…)Mehmet Kaya'nın evine kurulan projektörle Yargıtay ve Danıştay üyesi olabilecek şartlara sahip hakim ve savcıların listesi duvara yansıtıldı. (…)Olumlu görüş bildirilen hâkim ve savcıların hepsi cemaat mensubu idiler. (…)Ahmet Berberoğlu, bize'Hoca efendiye danışılmış, arkadaşların 140'tan aşağı razı olmaması gerektiğini'belirten sözler sarf etti. (…)Kahraman, bize, 'anlaşın' dedi. (…)108 üyeye razı oldular. (…)107'si Yargıtay üyesi seçildi. Danıştay'da ise cemaatin belirlediği tüm adaylar seçildi.

(…)Sohbet toplantılarını Muzaffer Bayram tertiplerdi. (…)HSYK içinde bulunan cemaat mensuplarının sohbetlerine İlyas Şahin ve Nazmi Dere de gelirdi. ...Sohbetteki arkadaşların cemaat mensuplarının her ikisine de farklı bir şekilde saygılı davrandıklarını gördüm.(…) ...Nazmi Dere'yi Muzaffer Bayram'a sordum. O da bana, ‘onun sık sık Amerika'ya Fetullah Gülen'in yanına gittiğini, kalp gözü açık değerli bir insanolduğunu’söyledi. (…)Nazmi Dere ile İlyas Şahin'in tavsiyelerinin uygun olduğunu kabulediyorduk.(…)Ben aynı zamanda 3. Daire Başkanıydım.

(...)Ben, Fetullah Gülen cemaati mensupları sâyesinde altın bir neslin yetişeceğini, bu kişilerin ülkesine ve vatanına faydalı bir insan olacağını düşünmüştüm. Ama, altın nesil değil, kaatil bir nesil yaratmak amaçları olduğunu 15 Temmuz'dan sonra anladım.

...Hatalı davrandığımı kabul ediyorum. HSYK içerisinde Fetullah Gülen cemaati mensubu hakimlerin, müfettişlerin çalışmasını sağlamak, onların etkili olmasını bu suretle sağlamakta ben de sorumluyum.’

***

Evet, yargının tepesindeki bir ismin itirafları böyle.. Başka ideolojik grupların her biri de, kendi grupları adına, karşılarındaki nice mazlumları kimbilir adâlet diye nasıl yaktılar.

'Hatalı olduğumu kabul ediyorum..’ demekle zulümler de bitiyor mu?

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!