Bu ümmetin varoluşu cihad ile mümkün!

Yaşar Değirmenci, cihad ile inşa edilen direniş bilincinin zalimleri nasıl şaşkına uğrattığını vurgularken ümmetin var olabilmesi için cihad şuurunun asla kaybedilmemesi gerektiğini belirtiyor.

Yaşar Değirmenci / Yeni Akit

Cihad ruhunu kaybetmeyelim

İmtihan günlerinin her çeşidini yaşadığımız günlerdeyiz. Bitmeyen/bitmeyecek sınav günleri. Ümmet bilincini de yaşadığımız günler. Egoizmin, kariyerizmin, paganizmin, nihilizmin, panteizmin ‘çaresizlerin izmi’nin çöpe atıldığı, İMANın galip geldiği zaman ve zeminde yaşıyoruz. Kitabımız Kur’an-ı Kerim’den öğreniyoruz. Hak ile Batıl’ın, Hilâl ile Haç’ın bitmeyen mücadelesinin verildiği günler. Herkesin foyasının da meydana çıktığı, nerede-nasıl-ne için/kimin için safını belirttiği, iç dünyasının dışa vurduğu ebedî hayatın kazanılıp kaybedildiği amellerin işlendiği günler. 

Anlıyoruz ki, bıçağın kemiğe dayandığı gün gerçek niyetler, tıynetler, cibilliyetler, ortaya çıkıverir. Kişilerin, kitlelerin, kurumların kumaşı, kalitesi, zorlu günlerde kendini gösterir. 

İman, inkâr, ihlas, ifsad, ihanet kimin kabında, kafasında, kalbinde her ne varsa mutlaka dışa yansır. Mertle namerdi, cömertle cimriyi, dürüstle düzenbazı, sadıkla sahtekârı, duyarlı davrananla dilsiz şeytanı sıcak mücadele günlerinde ancak tanıyabiliyoruz. Cihadın böyle bir gücü var. Cürufla cevheri ayrıştırır, maskeleri düşürür, makyajları sildirir, imajların arkasına gizlenmiş gerçek yüzleri gösterir. 

Direniş ve Diriliş günleri. Günün güncel adı Gazze’dir. Gazze tüm gizemlilikleri, bilinmezlikleri, belirsizlikleri, bulanıklıkları netleştiriyor. Bugün kumpas, kara propaganda, kahpelik, kalleşlik, karanlık ilişkiler, kapalı kapılar ardında dönen dümen ve dolaplar, kirli işler, tek tek gün yüzüne çıkıyor. Aziz direniş ve diriliş vesilesiyle.  

Herkesin ve her kesimin boyasını, foyasını gözler önüne serdi. Bu sayede sokakların rengini gördük. Sarayların ve saraylıların nasıl sağırlaştıklarına yakinen muttali olduk. Karun’ların sonunu bilmeyen/okumayanların âkibetlerini de göreceğiz.  

Adı İslam ülkesi olan ‘devletcik’lerin vermediği tepkiyi; bazen bir şarkıcı, bazen bir spiker, bazen bir futbol takımının verebildiğine şahit olduk. Bugünlerde dünya halklarının nasıl Filistinleştiklerini hayret ve heyecanla alkışladık. Bütün çarpıtma, karartma, yanıltma operasyonlarına rağmen Gazze direnişinin maşeri vicdanda makes bulduğuna aynel-yakîn vakıf olduk.  

İslamofobik algılar, olgular ve oyunların sonunun geldiğini de gördük. Gazze direnişi safları netleştiriyor, ufkumuzu berraklaştırıyor, umutlarımızı besliyor. Mazlum ve mahzun yürekleri fethetmeye devam ediyor. Dünyada tükenen sistem ve ideolojilerin yerine yeni bir değerler sistemi vaad ediyor.  

Mücahitler ordusu Hamas; “İmanın ve ahlâkın gücü”nün ‘gücün ahlâkı’ını yendiğini dünyaya gösterdi. Mazlumların yüreğine şifa sundular. Zalimlerle en zor şartlarda nasıl mücadele ve mücahede edileceğini, Allah’ın yardımı geldiğinde imkansızlığın olmadığını da gösterdiler. Tabii kör ve sağır olmayanlara, hassasiyetlerini kaybetmeyenlere… 

Bu ümmetin varoluşu cihad ile mümkün. Cihad ruhunu kaybetmeyip taşıyanlar ve cihadın hep canlı tutulup hazır olduğunu gösterenleri de Rabbimiz muvaffak kılar. Tabii tam bir teslimiyet ve temsiliyetle…  

Ma’şeri vicdanının alkışlayacağı bir cihad. Dünyanın selam duracağı bir cihad. Özgürlüğün, barışın, güvenliğin adresi olacak bir cihad. İşte bu cihadı bize Gazze öğretti.  

Kıyamet sabahına kadar cihad bakidir. Bu ümmetin bekası da cihadı hayatlaştırmasına bağlıdır. Evet, İslam dünyasında cihad bilinci, şehadet ruhu güçlendikçe emperyalistlerin gizli emelleri, sinsi planları suya düşecektir. Şimdi daha net görüyoruz ki, yüzyılı aşan bir esaretin, acziyetin, sefaletin, sinmişliğin, suskunluğun, sömürülmüşlüğün, savrulmuşluğun asıl sebebi cihat ruhunun kaybedilmesi ‘dünyevileşme hastalığı’na bulaşılmasıdır. “Dünyada bir yolcu gibi ol!” buyruğunun unutulmasıdır. Hıncın, hüznün, acının, ahın, kahrın, utancın ilacı Allah yolunda olmak ve O’na odaklanmaktır.  

Herkes kendi tercihinin sonucuna katlanacaktır. Kelle koltukta, kefenlerini beline sarmış Allah yolunda savaşan yiğitlerle, korkularını, koltuklarını, konforlarını aşamayanları aynı kefeye nasıl koyabiliriz? İnsan müsveddesi, hilkat garibeleri mahlûklar; facia günlerinde festival düzenlerler, devrimizin putları heykel açılışları yaparlar, dinsizliklerini dinleri hâline getirirler. Yaşamlarına dokundurtmazlar, dini vicdanlara hapsederler. Hayat tarzımız olan dinimizi hayata sokmazlar. Kutsal hâle getirilen, dokundurtulmayan, değiştirilme teklifinde bile bulundurtulmayan dinsizliğin diğer adı olan laikliği kaldırtmazlar.   

Bize düşen; yaşadığımız pandemiler, depremler, yangın ve sel felaketlerinden dersler ibretler çıkararak kıble merkezli cami hayatına koşmak ve camileri yaşlılar kampından kurtarmaktır. Mescidi Aksa’da buluşmanın, Gazze’deki kardeşlerimizle beraber olmanın, Filistin’de bağımsız bir devletin olmasının yolu dinimizi; akidemizle-ahlâkımızla, ibadetlerimizle bir bütün olarak yaşamaktır/yaşatmaktır. Rabbim nasip eder İnşallah...

Yorum Analiz Haberleri

Siyonistlerden dost olmaz, ne Kürtlere ne de bir başkasına
“AB İsrail’i daha ne kadar koruyacak?”
“BM Siyonizm'i ırkçılık saysın”
Gazze katliamında ABD'nin rolü
Endonezya’da “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” madde: Filistin davası