Tesettür terimi, arapça setere kökünden türetilmiş bir kelime. Örten, koruyan, araya giren manalarına gelmekte olup, namazın şartlarından olan setri avret (açılması haram olan vücut kısımlarının örtülmesi, gizlenmesi) terimindeki setr kelimesi de, aynı kökten gelmekte.
Tesettür, 24.Nur Suresi 31. ayet gereğince, gözünde yüz izi olmaması gereken müslüman kadın için, yüzünde göz izi olmasını engelleyici takva (korunma) giysisidir. 33.Ahzab Suresi 59. ayette işaret edildiği üzere, tesettür (celabihinne) lisanı hal ile erkeklere, bana dişi olarak bakma der (yu’arafne). Bu ihtara rağmen bakanların bakışlarından da, azami nisbette muhafaza eder (yu’zeyne).
Tesettür, 24.Nur Suresi 30. ayet gereğince, gözünde yüz izi olmaması gereken müslüman erkek için, gözüne takılmış bir korunma (takva) gözlüğü gibidir. Karşısındaki kadını dişi olarak değil, kişi olarak görmesini ihtar ettiği gibi; bu ihtara rağmen nefsinin hevasının etkisiyle dişi olarak bakarsa, o kadının dişiliğinin etkisinin, mümkün olduğunca zayıf olarak yansımasına yardım eder.
Tessettürün en önemli hikmetleri bunlar. Lakin öyle yoz–kötü tesettürler görüyoruz ki etrafımızda, tesettürün hikmetleriyle taban tabana zıt işlev görüyor. Bana dişi olarak bakma, kişi olarak bak demiyor bu yoz–kötü tesettürler. Aksine, bana kişi olarak bakma, dişi olarak bak diyor.
Sözlerimiz bu taraklarda bezi olmayanlara, Yüce Allah’ın tesettür ve diğer cinsellikle ilgili emirlerini, hudutlarını, yasaklarını umursamayanlara değil. Onlara söylenecek sözler farklı ve ayrı bir yazının konusu. Bu yazımızdaki sözlerimiz, bu hususlarla ilgili emir ve yasaklarını, hudutlarını; sözle direk, giyimiyle dolaylı olarak umursadığını iddia edenlere.
Her iddia bir isbat gerektirir. Yüce Allah’ın bu hususlarla ilgili emirlerini umursadıklarını iddia edenler, bu iddialarını öncelikle tesettürleri ile ispat etmek durumundadırlar. Bu ispatta, baştan savma, yasak savıcı bir şekilde yoz–kötü olmamalı, samimi bir niyetle ve hikmetine uygun şekilde gerçek bir tesettürle yapılmaya çalışılmalı.
Tabii ki sadece kadınların tesettürü değildir emr olunan, yukarıdaki ayetler gereği, kadın erkek tüm müminler, gözlerini yüz izinden, yüzlerini de göz izinden korumak zorundadırlar. Lakin, kadın ve erkeklerin biyolojik ve psikolojik özellikleri gereği, zaaf ve sorumlulukları farklı.
Bu ayetleri, sadece zahiri görmek olarak anlamakta eksiktir kanaatimce. Sadece zahiri gözlerimizi – bakışlarımızı değil, düşünce ve duygu gözlerimizi de korumak zorundayız. 70.Mearic Suresi 29’dan 31’e kadar olan ayetlerde, gerçek mü’minlerin temel özelliklerinden olarak bahsedilen ferclerin muhafazası terimi, bu durumu anlatıyor kanaatimce. Yoksa sadece zahiren gözlerimizi–bakışlarımızı korumak yeterli olsaydı, işimiz çok kolay olurdu sanırım.
Kur’andaki cinsellik ve tesettür hudut ve emirleriyle varılmak istenen, 55.Rahman Suresi 56 ile 56.Rahman Suresi 22–23 ve 34’den 37’ye kadar olan ayetlerde anlatılan cennet kadınlarının (ve dolaylı olarak erkeklerinin) özelliği olarak vurgulanan; gözlerini eşinden başkasına cinsel anlamda kısmış (gasıratuttarf), bütün ilgisini yalnız eşlerine yöneltmiş (havar), eşiyle her yönden uyumlu (etrab), eşine vurgun (urub), cinsellik yönünden tertemiz gözlü (hurin ıyn) eşlerden olmaya çalışmaktır, bu dünyada da.
Burada konuyla direk ilgisi olmamasına rağmen bir hususa değinmek gerekiyor. Bu sayılan özellikler, cennette erkeklere cennetlik eşlerine ek olarak verileceği iddia edilen dişi hurilerle alakalı değil, cennetteki kadın ve erkek eşlerin özelliklerini ifade ediyor. Cennette erkek ve kadın cennetlik mü’minlerden başka huri denen insan olmayan dişilerin olacağı anlayışı, Kur’an’ın çeşitli unsurların etkisiyle yanlış yorumlanmasından kaynaklanan büyük bir hata.
Cinsellik ve tesettürle ilgili olarak 7.Araf Suresi 11’den 33’e kadar olan ayetler üzerinde defalarca durulmalı ve düşünülmelidir. Özellikle 26. ayette geçen libasüttegva (takva–korunma elbisesi) terimi üzerinde durulmalıdır. Bu ayet tesettür elbisesinin sadece zahiri (maddi) elbiseden ibaret olmadığını, bununla beraber kalpte de takva elbisesinin olması gerektiğini hatırlatmaktadır. Nitekim, 22.Hac Suresi 32. ayette de, sadece zahiren olan sakınmanın (takvanın) yeterli olmadığı, zahiri sakınma ile beraber asıl takvanın kalpte olduğu bildirilmektedir,
Tesettür sadece Allah için yapılan sembolik olmayan bir ibadet. Eşler, aile, toplum için değil; sadece Allah için devamlı bir ibadet (kulluk), Allah’ın azabına karşı devamlı bir korunma (takva) unsuru. Devamlı namaz kıldığınızı düşünün, onun gibi. Günümüzde, belki ondan da üstün.
Peki tesettürsüzlük yada kötü tesettür, devamlı Allaha isyan ve dolayısıyla devamlı nefsinin hevasına, şeytan ve dostlarına, tağutlara ibadet (kulluk). Her an Allahın gazabını hak edecek bir durumda bulunmak, Allah’ın azabına karşı korunmasız kalmak (fucur) değil mi?
Erkeklerin tesettürü çok kolay, kadınlarınki zor gibi görünüyor ama, ya erkeklerin gözlerine örtmeleri gereken tesettür? Hele günümüzde, müslüman erkeklerin, tesettürsüz yada yoz–kötü tesettürlü kadınların, fıtri cazibelerini daha da arttıran, albenili cinsellik görüntülerine takılmamak için gözlerini, kulaklarını, düşünce ve duygularını örtmeleri gereken tesettür?
Bir erkek olarak tam anlamıyla bilemem ama, kadınların erkeklerin cinselliğinden bu kadar etkilenmeleri, dolayısıyla onların cinsel cazibesine kapılmamak için çok büyük çaba sarf etmeleri gerekmiyor anladığım kadarıyla. Bu fıtri yapı neticesi, kadınlar doğru bir tesettürle, büyük ölçüde ferclerini (cinselliklerini) muhafaza etmiş oluyorlar. Peki erkekler? Allaha karşı mahçup olmamak, O’na kulluğa yüzleri olmak için gözlerini, kulaklarını, düşüncelerini, duygularını örtmek için, her an ne kadar büyük çaba sarf etmek zorundalar?
Kadınların doğru bir tesettürle kazanımları ortada. Lakin günümüzdeki tesettür genelde, gönülsüz tavuk kabuksuz yumurtlar özdeyişini anımsatıyor. Yoz-kötü tesettürle tesettürsüzlük (yarı çıplaklık) arasındaki fark; tesettürsüzlerde açık yada yarı açık çıplaklık söz konusu iken, yoz-kötü tesettürlülerde, örtülü çıplaklık söz konusu.
Yoz-kötü tesettürlü kadın, evde kocasına karşı cazibeli, kamusal alanda tüm erkeklere karşı kişiliğini ortaya koyan bir tesettürle olması gerekirken; genelde evde kocasına karşı pasaklı, dışarıda tesettür maskeli cazibe merkezi gibi.
Oysa tesettür, kamusal alanda, erkekler dahil tabiattaki uyum ve kamuflaj gibi olmalı. Erkek ve kadın, çiçek ve kelebekler gibi, cinsel amaçlı cazibesini, sadece eşine karşı ortaya koymalı. Ve mutlaka ortaya koymalı bu cazibesini eşi içinki, 2.Bakara Suresi 187. ayette işaret edildiği üzere, eşi için cinsel yönden başka arayışlardan koruyucu bir elbise (libas) olabilmeli.
Sadece kadınlar değil, erkeklerde giyimine dikkat etmeli. Özellikle cinsel uzuvların bulunduğu mahalli kaba bir şekilde ortaya çıkaran dar giyimden kaçınmalı erkekler. Yarı çıplak yada çıplak gibi dar bir giyimden uzak durmalılar. Özellikle hamamlarda ve (varsa) kadınların izlenen yada izleyici olarak bulunmadığı plajlarda dikkatli olmalı erkekler. Göbekle diz kapağı arasının tesettürlü olması erkekler için belki? yeterli olabilir, lakin kadınların görebilecekleri yerlerde, kesinlikle yeterli olmadığı kanaatindeyim (Allahu alem).
Kişi, kadan ya da erkek, ne cinsellik, nede başka yönlerden giyimiyle dikkat çekmemeli. Ne lüks, nede pejmürde olmamalı. Yaşadığı toplum ortalamasında, lükslüğü yada pejmürdeliğiyle dikkat çekmeyecek şekilde olmalı giysiler.
Kadınlar kamusal alan giyimlerinin (pardesü, çarşaf, başörtüsü) yeterliliğini, diğer kadınlara değil; eşlerine, babalarına, oğullarına danışmalı. Çünkü erkeklerden korunmak için giyiyorlar, bu nedenle erkekler daha iyi tesbit edebilir, o tesettürün hikmetini ifa edip, erkeklerin bakışlarından koruyup koruyamayacağını.
Erkek ve kadınlar, sadece giysi anlamında tesettürle yetinmemeli. Gözlerine, kulaklarına, dillerine de tesettür uygulamalılar. 33.Ahzab Suresi 32 ve 33. ayetler üzerinde düşünülmeliyiz. Takva elbisesi sadece bedenimizi değil, tüm benliğimizi sarmalı.
Tesettürün kaybı, dinin kaybıdır. Yoz-kötü tesettür, yoz-kötü dindarlık demektir. Bu nedenledir ki, başta Türkiye’de olmak üzere pek çok islam ülkesinde başörtüsü yasağı uygulanmak istendi. Çünkü, tesettürün kaybı yada yozlaşması, başörtüsünün kaybı yada yozlaşmasıyla başlamaktadır genelde.
Bu gün, zorlamalara karşılık yapılan direnişle başörtüsü yasağı pek çok alanda aşıldı ise de; zorlama olmaksızın sürüklenmekte olduğumuz yoz–kötü başörtüsü ve tesettürle, gün geçtikçe dinimizi kaybediyor gibiyiz, farkına bile varmadan.