Çok fazla değil, kısa süre önce, 9 Şubat'ta yazmışım şu satırları: "Türkiye Cumhuriyeti tarihinin hiçbir döneminde bu kadar aleni ve pervasızca inanç düşmanlığı yapıldığı, din hakkında ileri-geri, bilip-bilmeden atılıp tutulduğu dönem olmamıştır.
Daha düne kadar 'ne münasebet canım, iftiradır, inançlı insanlara baskı yapılmıyor' diye üfürenlerin gerçek yüzleri en basit bir inanç özgürlüğü talebinde 'yakarız ulan bu gezegeni' dercesine gözlerinin dönmesiyle meydana çıktı."
Neymiş efendim, Hakan Şükür yaklaşan derbi öncesi 'Kutlu Doğum Haftası'na yakışır bir maç olsun, seyirciler maça güllerle gelsinler.' demiş. Andıç Medyası basuruna mı, nasırına mı basılmış gibi haykırıyor: Vay efendim futbol ile ibadet arasında nasıl bir ilişki olabilirmiş?
Anmak ile ibadet arasındaki farkı bilmeyene oturup ne anlatabiliriz bilmiyorum ama kısa süre önce 'kandil gecelerine' takan, daha önce de 'Bir yılda iki kez Kutlu Doğum kutlanıyor olur mu hiç?' nevinden saçmalıkları yazı diye yayınlamışlardı. Bir süre önce mevzi değiştiren ve kendini 'tek' zanneden bir zavallı ekranda yakaladığı bir kulüp başkanına 'futbol ile inanç' arasındaki ilişkiyi eleştirmesi için ukalaca sormuştu. Başkan öyle bir cevap nakşetti ki suratına laftan anlayan için yerin dibine girmek daha iyiydi. Yerli yabancı neredeyse her maçta, önce yahut golden sonra dua edenler, teslis yapanlar, bilmem ne yapanları görmezden gelip gıkları çıkmayan çapaçul zihniyet akılları sıra bu tür baskılarla kendileri gibi olmayan, düşünmeyen insanları baskı altına alacaklar.
Gün boyu Hakan Şükür'e internetten manşetten çakmak baskı değil öyle mi? Gelen yüzlerce olumlu mesajı görmezden gelip 'Fenerli taraftardan Hakan'a tepki: Maça da haşema giyip çık' diye etiksizce (artık nasıl bir tabir olduysa bu) saldırmak normal he mi?
Şuna hiçbir diyeceğimiz olamaz: İnançsızsınızdır, yahut kendi kendinize yeni bir inanç modeli geliştirmişsinizdir. Bunda din yoktur, Allah yoktur, ibadet yoktur, herhangi bir sorumluluk yahut ilahi boyut yoktur. Gece viskinizi yudumlarken 'aman da aman ne kadar da inançlıyım ben' diye aynaya bakıp mutlu olabilirsiniz. Kimsenin gıkı çıkamaz.
Ve hatta şuna da eyvallah: Rahatsızsınızdır. Dinden, imandan, inançtan, inançlı insanın toplumda var olmasından, ne bileyim işini yapmasından, gazete çıkarmasından, avukatlık yapmasından, öğretmen, doktor olmasından huylanıyor, kıllanıyorsunuzdur. Anlaşılmaz bir durum değildir bu. Bu rahatsızlığınızı ifade etmenize de sonuna kadar saygı duyarız.
Ancak, içinizdeki bu nefreti ve karşıtlığı önce, 'araştırdık dinde böyle bir şey yok' türü komediye dönüştürmeye, olmadı sizi rahatsız eden şeyi çarpıtarak yanlış, hatta ahlaksızmış gibi sunmaya hakkınız yok, ağzınızın payını veririz.
Bir insanın peygamberini, velev ki bu sevgi peygamberi olan kendi Peygamberimiz ise anması kadar normal, hatta övünülecek bir davranış olamaz. Bu ayıp değildir, suç değildir. Size göre yanlış olabilir ama yeryüzünün hiçbir yerinde bırakınız suç olmasını, yadsınacak bir davranış değildir. Aksine hep takdir görür. Ve bu toplum bin küsur yıldır Peygamber'ini anmakta, O'nun doğum günü vesilesiyle çeşitli etkinlikler düzenlemekte, O'nun çağları aşan mesajını tüm dünyaya haykırmaktadır.
Siz bilmeyebilirsiniz, belki bilip de rahatsız da olabilirsiniz. Ancak bu durum kutlayanları, kendi peygamberlerinin güzelliğini herkese anlatanları mahcup etmez. Olsa olsa sizin utancınız ve ayıbınız olarak tarihe geçer.
Hani kutlamadan, idrakten, iz'andan filan vazgeçtik, anladık referansınız 'Karl Marks'. Ekranlarınızda sayfalarınızda bu millete ait tek değer olmamasını da anlıyoruz. Ama hiç olmazsa kin gütmeyin efendiler!
Zaman gazetesi