Bu ne telaş?

Ekrem Dumanlı

Taraf Gazetesi "AKP ve Gülen'i bitirme planı" başlığını attı ve tüyler ürpertici bir belgeyi yayınladı. Bu bir dönüm noktasıdır. Belge doğru da olsa, sahte de olsa artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz. Şimdi koro halinde bir kısım medya feryat ediyor: "Doğru olduğunu nereden biliyorsunuz?" Pardon! "Siz sahte olduğu kanaatine nasıl vardınız?"

Askerî savcılık bile bu aşamada "yalandır" diyemediği halde size ne oluyor ki bu kadar telaşa kapılıyorsunuz?

Belgede imzası olan albay, dün ifade veremedi. Gelseydi el yazısı alınacak, belgedeki ile karşılaştırılacaktı. Simdi koskoca bir soru işareti oluşturuldu. El yazısını savcılıkta vermeyenlerin göndereceği örnek metin üzerinde ne yapacağı şüphe uyandırmayacak mı? Belgenin sahte olup olmadığını bu aşamada kesin bilemeyiz; ancak bildiğimiz bazı gerçekleri şu kadarıyla sıralayabiliriz:

Daha belge ortaya çıkar çıkmaz bazı Ergenekon zanlıları ve medyadaki taraftarları "Bu belgeyi polis koydu" demeye başladı. Ne var ki zamanla manzara netleşti: Belgenin ele geçirildiği arama sanık avukatlarının gözetiminde yapılmış ve tutanağa o avukatlar da imza atmış; hatta o belgeden bir nüsha da avuAkatlara imza karşılığında teslim edilmiş. Bu arada yapılan arama saniye saniye kaydedilmiş. Hile yok, hurda yok...

Geçen sene Taraf Gazetesi benzer bir belge yayınlamıştı. 2006'da iş dünyası ve sivil toplum örgütlerini fişleyen belgede yine Dursun Çiçek'in imzası bulunuyordu. Yani bugün tartıştığımız belgede adı geçen Bilgi Destek Daire'sinde çalışan kurmay albayın adı. Genelkurmay bu konuda hiçbir işlem yapmadı. O gün gerekli hukukî işlem yapılsaydı bugün biz bu utanç verici belgeyi tartışmıyor olacaktık herhalde.

Taraf muhabiri Mehmet Baransu televizyonlarda "AKP ve Gülen'i bitirme" haberini savunuyordu. Genelkurmay daha önce de Baransu'nun yazdığı bir başka haber için "Komuta katında onaylanmış böyle bir plan yoktur" açıklamasını yapmıştı. Ne çabuk da unutmuşuz. "Böyle bir belge yoktur, sahtedir, düzmecedir" diyemeyenler kelime oyunlarına başvurarak "komuta katı"nı adres göstermişlerdi. Baransu'nun açıklamalarından Lahika için Genelkurmay'ın dava açacağını söylemesine rağmen bir yıldır dava açmadığını da bu arada öğrenmiş olduk. Son yıllarda ortaya çıkarılan hangi belgenin üzerine askerî yargı aracılığıyla gidildi, lütfen söyler misiniz?

Dağlıca ve Aktütün saldırılarında kınalı kuzularımız şehit edildi; olayda ihmali görülenlerden hesap soruldu mu? "Kim sızdırdı"dan öte bir şey yapıldı mı? Aktütün'de 16 askerimizin şehadet şerbeti içtiği saldırıdan dokuz gün önce "ivedi" kaydıyla yetkili birimlere bilgi verildiği yazıldı. Genelkurmay o baskında kaçırılan askerleri dava etti; o kadar. 16 Mehmetçik'in şehit edildiği saldırı bilgisinin günler önce alındığını anlatan belgeler yayınlandı. Genelkurmay o belgeleri istedi; ama nasıl bir neticeye vardığı hâlâ bilinmiyor.

Darbe Günlükleri'ni yayınlayan Nokta Dergisi, askerî savcılıktan gördüğünün çok ötesinde bazı medya mensuplarından baskı gördü. Günlüklerin sahte olduğuna dair neler yazıldı neler... Sonuç alındı mı? Hayır! Alper Görmüş beraat etti. Görmüş, Genelkurmay'a dilekçe vererek Darbe Günlükleri'nin soruşturulmasını istedi. Genelkurmay "Bilgi ve belgenin bulunamadığını" söyledi; ancak mahkeme, günlüklerin Özden Örnek Paşa'ya ait olduğunu ispatladı. Daha ilk günden "günlükler sahte" diyenler utandı mı?

Nokta Dergisi bazı cuntacı askerlerin darbeye güdümlü bir sivil toplum oluşturma gayreti içine girdiğini; bu konuda eylem planı yaptığını yazdı. Genelkurmay Askerî Savcılığı Nokta'ya baskın yaptırdı; Nokta'nın bilgisayarlarına el konuldu. Dergi, gördüğü baskılar sonucunda kapanmak zorunda kaldı. Ancak Ergenekon Davası sırasında çıkan belgeler Nokta'nın haklılığını ispat etti. Nokta'nın bahsettiği plan gerçekten vardı ve suç işlenmişti...

Daha örnek vermeye gerek var mı? Türk medyası kendi sabıkasını unutarak utanç verici eylem planına peşinen sahte diyebilmek için çırpınıyor. Belge doğru çıksa bile bunun sorumlusu TSK'nın bizzat kendisi değildir; TSK içine yerleşmiş darbeci, cuntacı bir ekiptir. Ergenekon davasında yargılananlar da onlardır. "TSK içinde demokrasiye inanmayanların barındırılmaması" ordumuzu yıpratmaz; tam tersine güçlendirir. Bunun aksini düşünen ve laf cambazlığı yapanlar belki bir "bravo" alıyor; ama yanlış yapıyor. TSK gibi 2 bin yıllık bir kurumun imajını bozuyor.

ZAMAN