Tokat Reşadiye’de pusuya düşürülerek canlarına kıyılan yedi gencimiz, Diyarbakır’da sırtından tek kurşunla öldürülen Aydın Erdem ve nihayetinde verdiği yaşam mücadelesini kaybeden Serap Eser...
Hiç arzu etmiyorum yazılarımda insanların ırklarına, cinsiyetlerine vurgu yapmayı. Lakin sadece bizi ilgilendirmesi gereken bu en özel hususiyetlerimizden öyle kavramışlar ve ezmişler ki bizi, bu sıkışmışlıkta oluşan resim, aslında her şeyi özetliyor.
Bakıyorsunuz, Serap’ın tabutuna kapaklanan, hüngür hüngür ağlayan, “hayallerimiz vardı” diyen en yakın arkadaşının ismi Rojda.
Reşadiye’de öldürülen askerlerin ise kimisi Kürt, kimisi Türk.
Giresunlu Cengiz’in amcası “Bu savaş anlamsız sona ermeli, muhatap yok ki gidip hepimiz şehit olalım. Ölenler de kurşun sıkanlar da bu ülkenin çocukları. Daha çok Cengizler gider, giden geri gelmiyor. Açılıma tam destek veriyorum. Baykal ve Bahçeli ellerini taşın altına koysunlar. Tarih bunları yazar” diyor.
Muşlu şehit er Yakup Mutlu’nun babası da açılımın muvaffakiyetle bitirilmesini diliyor. “Bugün bir Yakup öldü, yarın başkası ölmesin. Baykal ve Bahçeli’nin tuzu nasılsa kuru” diyor.
Açılımı, AKP ve DTP’yi her türlü eleştirebilirsiniz. Eleştirmelisiniz de, bu da olması gereken çok önemli bir katkıdır.
Peki ama, açılım dursun, bu mesele kapansın diyenlere de ne oluyor? Evladı pusuya düşürülen, Molotof kokteyliyle yakılan, meçhul bir kurşunla sırtından vurularak öldürülen çocukların yakınlarının bu bilgeliğinin, muhalefet partilerine sirayet etmemesi ne acı!
Dün Meclis’teki grup konuşmalarını dinlerken “yatacak yerleri yok” diye söylendim.
Bu nasıl bir vicdan!
Sen hem açılıma baştan en popülist, en kışkırtıcı söylemlerle karşı çık, hatta Başbakan ve İçişleri Bakanı’nın görüşme taleplerine ta en baştan kapılarını kapat, sonra da, hükümeti hıyanetle suçla, “Millet bir ayağa kalkarsa...” diye ateşe körükle git.
Açılım, tüm eksiklerine ve zorluğuna rağmen, bu savaş, bu acılar bitsin diye yapılmıyor mu zaten! Kategorik olarak her şeye “istemezük” diye karşı çıkarken, sizin öneriniz ne? Ne yapılması gerekiyor bu savaşın bitmesi için? Niye sürekli karnınızdan konuşuyorsunuz? Anlamlı teklifleriniz, itirazlarınız varsa, neden katkı sunmuyorsunuz?
Ocağına ateş düşmüş şu insanların bilgeliği bir şey anlatmıyor mu size? Mahcup olmuyor musunuz?
Derdim AKP’yi savunmak değil. Tek arzum bu ülkenin barış ve huzura kavuşması. Buna yönelik performans ve samimiyeti kimden görsem, ilkesel olarak destekler, kendi kişisel katkımı bir yazar, bir yurttaş olarak sunarım.
Neden siz de bu çabaya ortak olmuyorsunuz? Derdiniz sadece oy ise, sizin kazanacağınız Türkiye tablosunun kendi halkıyla çatışan, darbelerden mustarip, istikrarsız bir ülke olduğunu görmüyor musunuz? Yok, illaki bu ülke huzura kavuşacaksa, bu politikalarınızla tarihe gömüleceğinizi fark etmiyor musunuz?
Açılım, belki AKP’nin de öngöremediği ölçüde uzun ve zorlu bir süreci ima ediyor. Çünkü bu kanlı tablo bir beceriksizliğin, yönetsel ve rastgele bir aczin değil, kendi kötücül kariyerinde tutarlı olan, karanlık, derin bir iradenin ürünü. Pek tabii ki, ağır yara almış ejderhanın kuyruk darbeleri de çok can yakacaktır. Bugün dokuz gencimiz öldü. Açılım öncesi, 30 yılda ise on binlerce gencimizi kaybettik. Son kayıplarımızın daha acı veriyor olması, bugün dünden daha umutlu olduğumuz bir süreçte yaşanmasından değil mi? Bunu bağlamından koparıp, sadece barış yolunda atılan adımlara, o adımları atan ve destekleyenlere yüklemek ne tür bir vicdansızlıktır?
Gemiler yakılmış, yola çıkılmıştır. Bundan sonra durmak, çok daha ciddi bir kargaşanın fitilini ateşlemek anlamına gelir. Bu manada, alçımın, yoluna daha agresif, daha kararlı devam etmesinden başka seçenek yoktur. Özellikle iktidar partisinin ve DTP’nin bunu aklından çıkarmaması gerekir.
Kutsal Kitap’ın Vaiz bölümünde Hikmetli Süleyman şöyle der: “Güneş altında her şeyin bir vakti var. Doğmanın, ölmenin, ekin ekmenin, ekin biçmenin, savaşmanın ve sulh yapmanın vakti var...”
Şimdi hiç olmaması gereken bir kardeş kavgasının sulha ermesinin zamanıdır. Ne diyor Şehit Cengiz’in amcası, “Muhatap yok ki gidip hepimiz şehit olalım.” Bu savaş, savaş değil, bir kardeş kavgası. Artık kardeş kavgasının bitme zamanıdır.”
İçimden bir analiz yazısı yazmak gelmedi bugün. Sukutuhayale uğramış olduğumdan değil. Beni daha ziyade sarsan, ama o ölçüde umut veren ölenlerin yakınlarının bilgeliği. Beni asıl öfkelendiren de bu bilgelik ile muhalefetin söylemleri arasındaki vicdan farkı.
Düne kadar ne olduğunu anlamadığımız bir savaşta büyük kayıplar veriyorduk. Şimdi ise hem terör, hem de bu savaşın devam etmesini isteyen koalisyon can alıyor.
Her şeyiyle tarihî günler yaşıyoruz. O tarihe nasıl geçeceğini herkes iyi düşünmeli.
TARAF