CHPGenel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, dün bir defa daha açıkladı: “Anayasa değişikliğindeki üç madde için mahkemeye gideceğiz.”
Soralım Öymen’e; “Kimlerle gidilecek, mahkemeye?”
En başta CHPGenel Başkanı sıfatını da taşıyan Deniz Baykal.. Onun yanısıra, adı son üç günde sık sık dile getirilen Nesrin Baytok..
Ve bugünlerde sıkça tartıştığımız Deniz Baykal’ın emrindeki diğer 96 milletvekili.. Birkaç da diğer partilerden ve bağımsızlardan milletvekilleri..
Hepsini toplayın, toplayın, 110 ya edecek, ya bir artacak..
Zaten iptal davası açabilmek için de asgari 110 milletvekili gerekiyor.
Bu durumda soru şu: “Deniz Baykal gibi, son günlerde gayriahlâkî bir ilişkiden dolayı gündeme gelen kişi ile birlikte, davacı listesinde yer almak, milletvekillerini rahatsız etmeyecek mi?”
Öyle ya.. Deniz Baykal, sekreteri ile yasak ilişki yaşadığı ortaya çıkan bir politikacı.
Hatta bazı iddialara göre; o ilişki sebebiyle sekreterini, milletvekili yapan genel başkan!
Böyle bir rezaleti, Baykal normal görür/görmez ayrı bir konu..
Ama böyle bir kişinin, Anayasa değişikliği gibi önemli bir kanunun iptali dilekçesine imza koyması, ne derece doğrudur?..
Anayasa Mahkemesi, iptal dilekçesini okurken, Deniz Baykal ismi ve imzasını görünce, bundan olumsuz anlamda etkilenmeyecek midir?
Aynı eleştirilerim, Nesrin Baytok için de geçerli..
O da evli bir bayan.. Ama bir başkası ile ilişkisi var..
Özel hayat vs. hikâyelerini bırakın...
“Özel hayat” dediğiniz o bilgiden haberdar olan halk, yarın seçim olsa, kaç oy verir acaba size?..
Kaç oy verir ki, bazı bilgilerinizi gizleyerek halktan aldığınız oyların sağladığı milletvekili sıfatınızla, iptal davası açacaksınız?!
Ve diğer milletvekilleri, bu iki milletvekilinin ismi olan dilekçeye nasıl isimlerini yazdıracaklar?..
O iki kişinin, sadece partilerinden değil, esas milletvekilliğinden istifa etmeleri gerekir.. İstifa edene kadar da, milletvekilliği haklarından faydalanmamaları gerekir..
Kimse, “skandaldan siyasi sonuçlar çıkartıyorsun” eleştirisine de soyunmasın.
Ben de tersinden bakarım olaya..
Deniz Baykal, yıllardır savunduğu Anayasa değişiklikleri ile ilgili çalışma önüne geldiğinde, niçin 180 derece ters dönüp, TBMM’deki oylamaya bile katılmadı? Oylamaya katılmamayı bırakın, niçin bir de dava açacağına ilişkin beyanatlar verdi?..
Bir siyasetçi, bu kadar keskin dönüş yapabilir mi?
Yoksa bu keskin dönüşün sebebi, o görüntülerin varlığı mı?
Sen her gün, “82 Anayasası değişmeli. Yargı denetiminden kaçırılacak hiçbir idari işlem olamaz. Çalışma hayatında haklar artırılmalı” de..
Sonra tüm bu söylediklerini unutmuşçasına, kalk değişikliğin tamamına “hayır” de..
Değişikliğin geçeceğini anlayınca, tekrar bir zigzag çiz, “Üç maddeyi ayırın, gerisine evet diyelim” de..
Yoksa, tüm bu zigzagların arkasında, o görüntülerin verdiği çekingenlik yatmasın..
Bir siyasetçi, seçim meydanında ne diyorsa, TBMM kürsüsünden de onu savunmalı.
TBMM’deki oylamalarda da, o yönde oy kullanmalı..
Kullanmıyorsa, biz de buradan sormalıyız; “Bu değişikliğin sebebi ne?”
Arkasından bir de böyle rezalet çıkıyorsa, sorumuzu tekrar yüksek sesle dillendirmeliyiz: “Sizin çizgi değişikliklerinizin arkasında, o bireysel gibi gösterdiğiniz suçlarınız mı var?”
Zaman zaman düşünürdüm.. Bir politikacı, 2002 seçimlerinden hemen önce ve hatta sonra, “Başörtü yasağını, bir müddet konuşmayarak gündemden kaldıralım. Kendiliğinden çözülsün” dediği halde... 6 yıl bu konu çözümsüz kaldıktan sonra, 2008’de Anayasa değişikliği ile çözülmesinden niye rahatsız olur? Niye 6 yıl konuşulmayan bir yasağın kalkmasına iptal davası açar? 2002’de söylediklerini hiç mi hatırlamaz, hatırlanmasından korkmaz, utanmaz bu genel başkan?!..
Demek ki, bizim bu ikiyüzlülüğü hatırlamamızdan daha büyük bir utancı varmış beyefendinin. O utanç içinde, böyle zigzaglar çiziyormuş..
Onun için; “Darbecilerin dokunulmazlığını sağlayan 15. maddeyi niye değiştirmiyorsunuz?” diye efelenip, arkasından o değişiklik de teklife eklendiğinde, ona bile fiilen “hayır” diyormuş!
İzah edilemeyen zigzagların mutlaka bir sebebi vardır... Baykal’ınki de, bu imiş demek!..
Dilerim, diğer milletvekilleri, onunla birlikte zigzag çizmezler artık..
Baykal’ı evine yollarlar. Kendi kararlarını, artık kendileri verirler!..
VAKİT