Oyunda mızıkçılık yapan çocuklar gibi, Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli de “Kürt Açılımı” konusunda mızıkçılık yapıyorlar. İtirazları makul gerekçelere dayansa, tabii ki bizim de destek vermemiz gerekir.
Ama itirazlarının neye olduğunu, aslında kendileri de bilmiyorlar.
Tutturmuşlar, “İçinde ne olduğunu bilmiyoruz ki destek verelim” mavalını, gidiyorlar!
Baykal’ın tanımlamasıyla, “Hangi limana gideceği belli olmayan gemiye binemem” diyerek özetliyorlar tavırlarını..
Oysa geminin şu an olduğu limanı bir tasvir etsek, gideceğimiz limanın da, bundan daha kötü olma ihtimalinin oldukça zayıf olduğunu hemen kavrarız.
Geminin şu an durduğu liman neresi?
İki somut olayı aktarıp, birbiri ile harmanlayarak limanı fotoğraflayalım..
Batman Emniyet Müdürlüğü, 155 İmdat’ta, bundan böyle Kürtçe bilen memur çalıştıracakmış!
Batman’da kaç kişi Kürtçe konuşur, kaç kişi Kürtçe dışında başka hiçbir dil bilmez tartışmalarını bir kenara bırakıp, bunun bir ihtiyaç olup olmadığını, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Çankaya’da ağırladığı şehit ailelerinden bir görüntü aktararak görelim... Cumhurbaşkanı, şehit ailelerine bir istekleri olup olmadığını sorduğunda, bir şehid annesi öylece seyrediyor.. Sonradan anlaşılıyor ki, şehid annesi Türkçe bilmiyor. Kürtçe konuşabiliyor.
Şimdi 155 İmdat’ta Kürtçe bilen memur çalıştırılması ile Kürtçe dışında bir dil bilmeyen şehid annesi olayın harmanlayalım..
Demek ki, düne kadar, bu şehid annesi, acil bir polis yardımı istese, derdini anlatabilecek bir memur bulamayacaktı.. Hatta o şehid annesi ve onun gibiler, şimdilik Batman’da, Diyarbakır’da, Adıyaman’da yaşıyor ise 155’ten yardım isteyebilecek. Diğer illerimizde yine bu hizmet yok!
Aslında, bana sorarsanız, ‘polis imdat’ diyecek annenin, şehid yakını olmasına da gerek yok.. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ise, “imdat” dediğinde, polisin ona “Ana ne diyorsun sen?” deme hakkı olmaması gerekir!
Şimdi durduğumuz limanın nasıl bir tablo verdiğini görüyorsunuz değil mi?
Vatandaşı; “Polis imdat” dediğinde, onun adresini yazabilecek, adresine kısa sürede polis ekibi yollayabilecek bir hizmetimiz yok. Çünkü, Kürtçe dışında dil bilmeyen vatandaşlarımızın anlattıklarını anlayabilecek memurumuz yok!
Oysa, birçok özel teşebbüsün yanı sıra, birçok kamu kurumunda da, özellikle turistik bölgelerde, İngilizce, Fransızca, Almanca bilen memurlar istihdam edilmiyor mu?
Ülkemize üç-beş günlüğüne misafireten gelen İngilizler için,Fransızlar için,Almanlar için, onların dilini bilen memurlar istihdam ediyoruz da, kendi ülkemizin insanının dilini bilen memurları, bugüne kadar istihdam etmeye, niye başlamamışız?
“Bu liman ne limanı? Bu limanda biz nasıl yaşıyoruz” diye isyan etmesi gereken siyasetçilerimiz, niye soruyorlar “Bu gemi, bizi hangi limana götürecek” diye?
Bu gemi, bizi bu limandan götürsün de, nereye götürürse götürsün!
Evet, bunu söyleyecek kadar kötü bir durumdayız.
Düşünsenize, sadece Kürtçe bilen anneler, babalar, çocuklar.. Onlar düne kadar, 155 Polis İmdat’tan yararlanamıyorlarmış!
Diyarbakır’da varmış, Batman ve Adıyaman ona eklenmiş.. Yeni yeni, “polis imdat” denildiğinde, Kürtçe konuşan vatandaşlarımızı da anlayabiliyormuşuz artık!.
Şu an aklıma geldi.. Bu işin bir de sağlık acil yardımı var..
Acaba sağlık yardımı için, sadece Kürtçe bilen vatandaşlarımız 112 Acil Yardım’ı arasa, neyle karşılaşıyorlar?
Kendilerini anlayan bir memur, “buyrun” diyebiliyor mu acaba? Çankaya Köşkü’nde kendisine “Bir isteğiniz var mı?” diye sorulan şehid annesi, acil bir sağlık yardımı talep edecek olsa, yanında Türkçe bilen bir yakını yoksa, yardımına koşulabilecek mi?
Sağlık Bakanlığı’nı eleştirmek için değil, bugüne kadar başardığı büyük hizmetlere, bir hizmet daha eklemesi, bu hizmete başladı ise, yaygınlaştırması için hatırlatıyorum.
Ve tabii ki, Baykal ile Bahçeli’nin, bulunduğumuz limanın neresi olduğunu daha iyi anlamaları için, örnekleri bollaştırarak aktarıyorum.
İşte bulunduğumuz liman, bu denli vahim, bu denli tehlikeli bir liman.. İnsanlarına ikinci sınıf muamelesi yapılan bir liman..
İngiliz’e gösterilen hoşgörünün, hatta saygının, kendi vatandaşına gösterilmediği bir liman..
Ve bu limandan, ayrılmak istemiyor sayın Baykal. Ve dahi sayın Bahçeli..
İyi de, siz bu limanda, o gemi ile daha ne kadar kalabilirsiniz ki?.
Söyleyin, kaç yıl, kaç ay kalabilirsiniz, kendi insanınızı anlamadığınız limanda?
VAKİT