Hani, Abdurrahman Dilipak’ın 50 mahkûmiyeti olur.
“Bunların içinde 4 tanesini de YARSAV üyesi hakimlerin vermesi mümkündür. Bunda şaşılacak ne var ki?” dersiniz.
YARSAV, hakimlerin tümünün üye olduğu bir dernek olur. “YARSAV’a üye olmayan hakim yok ki, mahkûmiyet kararı veren hakimlerin YARSAV’a üye olmasında şaşılacak bir durum olsun” diyebilirsiniz.
Ama 11 bin hakim ve savcıdan sadece 1200 tanesinin YARSAV’a üye olduğunu dikkate alırsanız, oranın % 10 olduğunu görürsünz.
Hakim ve savcılar içinde, YARSAV’a üye olanlar sadece % 10 oranında ama.. Dilipak’a verilen mahkûmiyet kararlarının tamamını, YARSAV üyeleri vermiş!
Gelin de buna tesadüf deyin.
Gelin de buna, “İstatistiki açıdan da baksanız, anormal bir durum söz konusu değil” deyin..
Nedir o kararlar?
2000 yılına gidelim.
O yıllarda açılan dava sonucunda, Abdurrahman Dilipak’ın geçtiğimiz yıl evinin satılmasına sebep olan Erkaya davasının kararını veren hakim kim?
Kayhan Duran.
Kayhan Duran kim?
YARSAV üyesi..
Türkiye’nin tanıdığı bir gazetecinin adresini bulamadığı iddiası ile, dava dilekçesini ve mahkeme kararını gazete yoluyla ilanen tebliğ eden bir hakim.
“Olabilir. Hiç sorun yok” diyorsanız, “eyvallah” diyelim geçelim.
Aynı hakim, üç ayrı yazar ve muhabir için açılan davada, üç yazı için tek tazminata hükmetmiş ve yazar ile muhabiri müteselsil sorumlu tutmuş!
“Mümkündür. Bir gazetede yazı yazan, diğer yazarların da yazılarından sorumludur. Çok doğru bir karardır” diyorsanız, ona da “eyvallah”.
Geldik, Erkaya davasının İcra Ceza Hakimliği’ndeki aşamasına..
Yine bir YARSAV üyesi hakime hanım, Dilipak’a 6 ay hapis cezası verdi.
Hani, suç vardır-yoktur tartışmasına hiç girmeyelim.. Ama hırsıza, dolandırıcıya, şuna buna bile uygulanan “hükmün açıklanmasının tehiri” kuralını, hakime hanım Dilipak’a uygulamazsa, siz olsanız kararın objektifliğinden şüphe etmez misiniz?
“Evet şüphe etmeyiz. O kuralın Dilipak için uygulanmaması doğrudur” diyorsanız, yine “eyvallah” diyelim..
Dönemin Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’i eleştiren bir yazı için, Yargıtay Savcısı Aysel Sevcan’ın, “Dilipak mahkûm olsun. Cezaevine girsin” şeklinde düzenlediği tebliğnameye ne diyelim?
“Aysel Hanım, YARSAV üyesi ise, normaldir” deyip geçelim.
Gerçekten de, darbe sanıklarının bile cezaevine girmemesi için kızılca kıyamet kopartılan Türkiye’de, YARSAV üyesi Yargıtay Savcısı, “Gazeteci Dilipak, cezaevine girsin” diye, tebliğname düzenliyorsa, ne diyebiliriz?..
Buna da “eyvallah” diyelim, geçelim..
Peki; Ali Suat Ertosun’un açtığı tazminat davasında, Dilipak’ı önceki gün tazminata mahkûm eden hakim de YARSAV üyesi dersem, yine “tesadüf” mü dersiniz?
Siz “tesadüf” demeye devam edin.
Biz de, size “tesadüf” gibi görünen olayları aktarmaya devam edelim.
Dilipak’ı; niye 4 bin TL tazminata hükmetmiş, YARSAV üyesi hakim bey?
Dilipak yazısında, “Karagümrük Çetesi”nin, “Sabancı katili Mustafa Duyar’ı öldürmelerinin sorumlusu, dönemin Ceza ve Tevkifevleri genel müdürüdür” şeklindeki açıklamalarını hatırlatmış da, onun için..
Ertosun, bu hatırlatmanın kaynağı Karagümrük Çetesi’ni, bu suçlama sebebi ile mahkemeye vermiş mi? Ceza davası açıp, “Bana iftira ediyorsunuz” demiş mi?
Hayır.
Aynı çete mensuplarına, “Bana hakaret ettiniz. Şu kadar tazminat ödeyin” demiş mi?
Hayır.
O iddiayı dile getiren şahıslara açılmayan davalar, iddiaları okuyucuya aktaran gazeteciye açılmış. Ve ilginçtir, hemen üçüncü duruşmada karara bağlanmış..
“Dilipak’ı tazminata mahkûm etmek yasaktır” diye bir iddiamız yok.
Fakat, bir bakalım dosyaya..
Dilipak, Karagümrük Çetesi ile ilgili iddiaların kaynağını mahkemeye sunmuş..
Mahkeme, o bilgileri toplamış mı?
Hayır.
Dilipak, aynı yazıda davacıya yönelik olarak yaptığı eleştirideki “HSYK’daki tartışmalar” konusunda şahit bildirmiş.
Şahitler çağrılıp, dinlenmiş mi?
Hayır.
Tüm bunlara rağmen, biz “YARSAV üyesi hakimler, Dilipak’ı mahkûm ediyor” deyince, “tesadüf” denirse...
Biz de soralım, “Bu kadar tesadüf birarada olabilir mi?”
YENİ AKİT