Bu Kalp Seni Unutur mu?

Mümtazer Türköne

Unutulacak gibi değil. Önceki akşam Show TV'de başlayan diziyi, benim kuşağımın ürpererek izlediğinden eminim. Mutlaka herkes o günlere gitmiş ve büyük trajedinin kendi özel hayatlarını nasıl kasıp kavurduğunu hatırlamıştır.

Baskı, eziyet ve korkunun hakim olduğu o yıllarda hepimizin hatıraları arasında ya kendimize, ya çevremizde sevdiğimiz insanlara dair bir dram mutlaka saklı durmuyor mu? "Bu Kalp Seni Unutur mu?" 12 Eylül Darbesi ile başlayan bu dramları kuşatıcı ve adil bir dille anlatıyor. Yaşı benim gibi elliyi aşmış herkesin kendisinden bir şeyler bulacağı karakterler ve olaylarla...

Bu dizinin, gerçeğe saygısı olan bir anlatımı var. Gerçeğe, yani yelpazenin neresinde olursa olsun herkesin hissesine düşen acılara insanca bir hassasiyetle yaklaşıyor. Ya bu acıları çektirenlere?

Toplumsal bilinci 12 Eylül sonrasında oluşmuş genç kuşaklar şiddet dolu sahneleri abartılı bulabilirler. Abartı olup olmadığını anlamak isteyenler, işkencelerde ölenlerin resmî rakamlarına bakabilir. Abartı bir kenara, 12 Eylül'ün vahşi şiddetini bugün akıl sınırları içinde anlatmak mümkün değil. Dışarıdan bakanlara mantıksız geliyor. Bir iktidar, darbe ile iş başına gelse bile neden bu kadar azgınca şiddet uygular? Bu soruya benim bugün verebildiğim tek cevap var: İktidara gelmek ve sürdürebilmek için başka bir yöntem bilmediklerinden. Bu cevap "aptallıklarından" şeklinde de okunabilir. 12 Eylül toplumun her katında kontrolsüz bir baskı ve şiddet demektir. "Güvenlik soruşturması" ile yok edilen gelecekleri de bu baskıya dahil etmek gerekir. Sadece sopayla topluma hükmedilebileceğini zannedenlerin damgasını vurduğu utanılacak bir dönem. Utanması gerekenleri utandırmak ve gelecekte yaşanacak utançları engellemek için bu hesabın görülmesi lâzım. "Bu Kalp Seni Unutur mu?" bu hesaplaşmanın yansımalarından biri.

O yıllara ait Gırgır dergisinde yayımlanan bir karikatür, yeni kuşaklara fikir verecektir. Oturup saatlerce düzgün cümlelerle olan biteni anlatmak yerine, mizah bazen çok etkili bir ifade aracına dönüşüyor. Goril gibi bir polis, gömleğinin kollarını sıvamış, elinde ilkel insanların taşıdığı türden bir sopa Filistin askısında perişan duran birini sorguluyor. Yan tarafta ev hanımı kılıklı bir kadın tepsideki çayı adama uzatıyor ve şunu söylüyor: "Ben sana kaç kere eve iş getirme demedim mi?" İşkencenin sıradanlaşması ve kanıksanması daha iyi nasıl anlatılabilir? Yeni kuşak bir emniyet müdüründen, hukuka nasıl riayet ettiklerini bir 12 Eylül anekdotu üzerinden dinlemiştim. "Ağabeylerimizden dinlerdik... 12 Eylül zamanı adamı nezarete atar, sonra da unuturlarmış. Saçı sakalı birbirine karışmış adamı karşılarına alır, 'Biz seni niye almıştık?' diye sorarlarmış."

"Bu Kalp Seni Unutur mu?", önceki sezon sona eren "Hatırla Sevgili"nin devamı. Kast bütünüyle değişiyor ama hikâye aynı hikâye. 12 Eylül darbesi ile yola koyuluyor ve devam ediyor. Yapım Tomris Giritlioğlu'nun imzasını taşıyor. Senaryo, Hatırla Sevgili'de olduğu gibi Nilgün Öneş'in kaleminden çıkıyor. Bendeniz de senaryoya katkıda bulunuyorum. Kast, ilk bölümü seyredenlerin fark etmiş olacağı gibi başarılı. Mekânlar, kıyafetler ve bütün arka plan insanı o yıllara götürüyor. Muhakeme düzgün yürüyor, vuruşanlar arasında adalet terazisi işliyor.

İnsanın kişiliği hatıralarıyla oluşur. Genç kuşaklar, bizde gördükleri hataların, eksiklerin kaynağını o gün yaşanan olaylarda aramalı. Ben hâlâ büyük bir haksızlığa uğradığımızı, bize reva görülenleri hak etmediğimizi düşünüyorum. Türkiye, elindeki silahla hükmedebilmek için gençleri birbirine kırdıran, sonra bu kavgadan iktidar planları çıkartanları hak etmedi. Hiçbirimiz gözümüzü açar açmaz kendimizi içinde bulduğumuz kavgada gençliğimizi tüketmeyi hak etmedik.

Benim kuşağımın hikâyesi saygıyı hak ediyor.

ZAMAN