Bu kafa mı terörle mücadele edecekti?

Emekli General Veli Küçük’ün Ergenekon davasında hâkimlere verdiği ifadeden beri aklımdaydı bunu yazmak, son olarak eski çete suçlusu, eski Özel Harekât Daire Başkanvekili İbrahim Şahin’in tutuklanmak üzere çıktığı mahkemede verdiği ifadeyi de görünce yazmak farz oldu.

Hatırlayalım Veli Küçük ne demişti mahkemedeki ifadesinde? Ona göre Türkiye’deki ayrılıkçı terör bir ‘Kürt sorunu’ndan kaynaklanmıyordu, zaten ‘Kürt sorunu’ yoktu, ‘Ermeni sorunu vardı.’

 Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu Türkiye’den koparma, Türkiye’yi bölme projesi bir Ermeni projesiydi Veli Küçük’e göre, PKK da bir Kürt örgütü değil Ermeni örgütüydü, bunu da yakalanan sünnetsiz PKK’lılardan anlamıştı.

Veli Küçük’le aynı dönemde PKK terörüne karşı çalışmış olan İbrahim Şahin de aynı çizgide. Ona göre Ermeni terör örgütü ASALA isim değiştirmiş PKK adını almıştı. Onun kanıtı da aynıydı: Sünnetsiz PKK’lılar.

***

Çözüm odaklı olmak, çözüm odaklı düşünmek esastır ve bana göre ulusal seviyede çözüm odaklılık, ‘ben milliyetçiyim’ diyen herkes için en başta gelen şey olmalıdır.

Bir sorun ortaya çıktığında, bu sorunu çözmek gerekir. Çözmek için gerekirse, sorunun köküne kadar inmek gerekir.

Kürt ayrılıkçı hareketi teröre başladığında, Türkiye Cumhuriyeti uzun süre bu sorunun köküne inmedi, sorunu küçümsedi. PKK için ‘Onlar dağdaki eşkiyalar’ dendi, başka bir sürü şey söylendi ama bu savaş bitmedi, halihazırda 25. yılına girmiş bulunuyor. Nüfusumuzun neredeyse çoğunluğu için PKK terörünün olmadığı bir dönem yok. Onlar bu soruna doğdular ve hâlâ yaşıyorlar.

Çözüm odaklılık için sorunu doğru dürüst tanımlamak ve sonra da bu tanım uyarınca çözüm çareleri aramak gerekir. ‘Kürt yoktur, onlar karda yürürken çıkan kart-kurt seslerinden isimlerini alan dağ Türkleridir’ dediğinizde, sorunu inkâr etmiş olursunuz.

Veya ‘Sorun Kürt sorunu değil Ermeni sorunudur’ dediğinizde aynı şeyi yapmış olursunuz.

Ve sorunu tanımlamada yaptığınız bu büyük yanlış, sizi o sorunu çözemez noktaya getirir.

Veli Küçük ve İbrahim Şahin sorunu ‘Kürt değil Ermeni sorunu’ diye tanımlamakta yalnız değiller. Bir dönemin ideolojisiydi bu neredeyse. Operasyonları yakından izlemesine izin verilen tek TV kanalı olan TRT’de, bize her akşam ‘Ermeni dölleri’nin yaptığı terör faaliyetleri anlatılırdı. Haberlerdeki, sözde belgesellerdeki ırkçı dil Nazi Almanyası’nı aratmazdı.

Bu bakış açısına teslim edilen terörle mücadelenin bugüne kadar sona erdirilememiş, başlı başına bir hayat tarzı haline gelmiş olmasına şaşmamak gerekir.

Yığınakta, daha işin başında, düşünme aşamasında yapılan bu tanımlama hatası, PKK belasının bugüne kadar gelmesinin en büyük yardımcısı oldu, hiç kuşkunuz olmasın.

İlk defa son aylarda bu bakış açısından uzaklaşıldığı izlenimi doğuyor. En azından Kürtçe diye bir dilin olduğu artık resmen kabul ediliyor. Hoş hâlâ bu dilin eğitim dili, en azından eğitimde seçmeli ders dili olabileceğine dair bir işaret yok ama TRT 6’nın varlığı bile başlı başına bir devrim sayılmalı.

Bir gün gelecek, bu dili konuşan bizden gayrı ‘Kürtler’ diye bir milletin varlığı da kabul edilecek bu ülkede ve o gün birlikte barış içinde yaşamanın temelleri de atılacak. İşte ancak o zaman PKK gerçekten marjinal bir terör örgütüne dönüşecek ve kendiliğinden eriyip bitecek bir mum gibi.

Ama şimdi, hayattaki tek becerisi olarak terörle mücadelede gösterdiği yararlıkları sayabilen bu çetecilere bakınca, ‘Keşke’ diyorum, ‘Bu kafayla keşke hiç mücadele etmeseydiniz, işi düzelteceğinize daha da bozmuşsunuz çünkü.’

RADİKAL