Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER
“Sevemedik müzeleri” şiirinde Cahit Zarifoğlu “Müzelerden yoruldun ama” dedikten sonra “Sen nakışlara dokun deli çehreli çocuk / Az bir yolun kalır nakkaşlara…” diyerek devam eder. Müzenin anlamsızlığı, uyumsuzluğu ve oldukça göze batan yabancılığı “müze olmayan şeyler” nelerse onlar üzerinden bir karşıtlıkla anlatılır.
Doğrudur müzeler garip yerlerdir. Tarihin bir kısmının veya tarih içinde bir zaman diliminin kayıtlanmaya çalışıldığı, ilk bakışta geçmişin canlı tutulmaya çalışıldığı yanılgısını oluşturan ama aslında geçmişin ölmüş, bitmiş bir şey olduğunun ilan edildiği yerlerdir müzeler.
Kültür endüstrisi yaklaşımı açısından müze geçmişi inşa etme araçlarının başında gelir. Burada geçmiş hakim söylemin istediği şekilde şekillendirilir bir kalıba sokulur. Müzeler kadar uzak başka bir şey varsa o da operalardır.
Müzikli tiyatro eseri şeklinde tanımlanan ve 16. yy kadar uzandığı söylenen geçmişiyle operalar içinden çıktığı Batı geleneğinde muhakkak kültürel veya tarihsel bir bağlama sahiptir. Ancak bırakın müziklisini tiyatronun kendisiyle bile oldukça problemli ilişkilere sahip olan toplumlar için operanın herhangi bir bağlama oturduğunu söylemek mümkün değil!
Bilindiği üzere AKM’nin açılışı tartışmalara sebep oldu. Türkiye’deki kurucu ideoloji ve onun mensupları açısından sembolik değere sahip olduğu anlaşılan Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkılması zikredilen çevreler tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Mezbelelik bir hali olan eski AKM binasının yıkılarak yerine işlevsel herhangi bir şeyin yapılması hiç değilse ağaçlandırılması ihtimaliyse geri kalan toplumsal kesimleri umutlandırmıştı.
AKM’nin yeni binasının açılışı 29 Ekim’e denk getirildi. Bütün devlet ricali oradaydı. AKM’nin 2008’den beri kapalı olması sol-Kemalistler tarafından “sanatın kalbi” olarak ifade edilen bu mekanı daha önemli kılıyordu. Gezi kalkışmasında AKM’nin ne işe yaradığını hepimiz hatırlayalım:
Netice olarak ürkütücü haliyle AKM yıkıldı yerine yepyeni bir bina hediye edildi. İşin özünde AKM olarak bilinen binanın ilk ismi İstanbul Kültür Sarayı’ydı. İKS olarak yıllarca hizmet veren bu yapı madem yeniden inşa edildi neden asıl hüviyetine kavuşturulmadı orasını da anlamak güç gerçekten! Anlaşılması güç işlere imza atanlar “mekânın ruhuna” uygun işler yapmaya da devam ediyorlar…
AKM’nin yeniden açılışında Mimar Sinan’ın hayatının anlatıldığı bir opera sergilendi. Koca Sinan’ı mezarında ters döndürmek için yapıldığı anlaşılan “opera” maruz kalındığında yüzlerde anlamsız bir ifade oluşturmaktan başka bir işleve sahip değil.
İş ucubelik olunca Mimar Sinan’ı da bu günaha dâhil edivermişler! Yazık bunca para ve emek bunun için miydi? Birilerine hoş görünmek için yapılan rezilliklere bari Mimar Sinan’ı bulaştırmasaydınız!