Bu Gazetecilik Değil, Düpedüz İtibar Suikastçiliğini Meslek Edinmek!

Pelikan çetesinin güzide üyelerinden Kurtuluş Tayiz, Abdullah Gül ve Bülent Arınç’ın “hainliğini” ispatlamak için meseleyi taa Irak tezkeresine kadar götürmüş!

M. UMEYR GENÇ / HAKSÖZ-HABER

2003 yılında AK Parti iktidarının ilk yıllarında ABD'nin Irak işgali sırasında Türkiye'yi bir üs olarak kullanmasının ötesine geçmesini isteyen bir tezkere geldi meclise. Bu tezkere dönemin milletvekilleri ve Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın girişimi ile meclisten geçmedi. O günden bugüne neredeyse her Türkiye-ABD ilişkilerinin konusu olan bu tezkere kimilerine göre Türkiye’yi ''oyunun dışında'' bırakmıştı, kimilerine göre ise -ki bu kısmı Türkiye ve Ortadoğu halklarının büyük bir kısmına tekabül ediyor- Türkiye böylesine onurlu bir karar alarak saygınlık kazanmıştı. Tezkerenin meclise gelmesiyle tezkerenin meclisten geçmemesi için yapılan protestolara neredeyse tüm Türkiye halkı destek vermiş, düşünsel bazda yan yana gelmesi mümkün olmayan irili ufaklı birçok grup örgütlü bir şekilde katılmıştır.

Pelikan çetesinin güzide üyelerinden Kurtuluş Tayiz ise bugün kaleme aldığı yazısında hiçbir dayanağı olmayan iddialarda bulunuyor. Temellendiremediği bu iddiaların aslında söylenmek için söylenmiş şeyler olduğunun kendisi de farkında. Buradaki asıl amacın ise yazıda isimlerini zikrettiği Abdullah Gül ve Bülent Arınç'ın aslında taa o günlerden 'ihanet' içinde olduklarını vurgulamak olduğu açık. Eski bir PKK'lı olan Tayiz Türkiye'nin aldığı bu tezkere kararı ile aslında 'ikinci İsrail' devletinin kurulmasına zemin hazırladığını iddia ediyor. Gül ve Arınç düşmanlığı insana neler söyletiyor şaşırmamak mümkün değil!  ABD'nin bugün PYD'ye verdiği silahları Irak tezkeresine bağlamak akıl, mantık ve vicdandan uzak bir tavırdır. Nasıl ki bugün Suriye'de mazlum halkın yanında zalim Esed karşısında sergilenen tavır ne kadar değerli ve onurlu ise ABD Irak'ı işgal ederken verilen karar da o kadar anlamlı ve onurludur.

_____________

Tayiz’in sözüm ona yazısı:

Tezkerenin Reddi, “Büyük Kürdistan”ın Önünü Açtı

Ortadoğu’da ikinci bir İsrail için illa somut bir tarih verilecekse bunu 2003’teki Irak işgaliyle başlatabiliriz. Türkiye’nin devre dışı bırakıldığı İkinci Körfez harekatı, bugün Irak ve Suriye’de kurulmakta olan, Türkiye ve İran’ı da içine alan “Büyük Kürdistan”ın önünü açmıştır.

Meclis’te 1 Mart tezkeresinin reddedilmesiyle Ankara, Irak ve genel olarak Ortadoğu’da oyunun dışına itilirken, bölgenin şekillendirilmesi yabancı devletlerin insafına bırakılmıştır.

Bugünlerde Abdullah Gül ve Bülent Arınç’ın büyük başarısı olarak gösterilen “tezkerenin reddi” aslında Türkiye’nin kuşatılması ve bölünmesi sürecinin miladı olarak görülmelidir.

Abdullah Gül, Bülent Arınç ve ileri gelen bazı AK Partililerin, Fetullah Gülen ve CHP ile birlikte organize ettikleri bu tezkerenin reddi yönündeki karar, aynı zamanda Tayyip Erdoğan’ın kendi partisi tarafından uğradığı ilk ihanet girişimiydi. Erdoğan her ne kadar partisini yeniden toparlayıp tezkereyi bir hafta sonra Meclis’ten geçirmeyi başardı da Amerikan politikası değişmiş, Türkiye bir daha Ortadoğu’da denkleme girememiştir.

Bu konunun gündeme gelmesinin sebebi, Türkiye’ye karşı tam bir ihanet anlamına gelen 2003 sürecinin, Abdullah Gül’ün “anti-emperyalist karakteri”nin başarısı olarak sunulması.

Oysa Abdullah Gül ne anti emperyalist bir figür, ne de öyle lanse edildiği gibi “savaş karşıtı” bir siyasetçi. Irak tezkeresinin reddinin başka derin sebepleri vardı; Abdullah Gül, bu noktada kamuoyunu yanıltma ve devletin kendi ayağına sıkmasını sağlayan stratejik bir iş yaptı.

Türkiye Irak’ın işgaline bulaştırılmadı, evet, bu doğru; ama o kararla kendi ülkemizin işgaline kapı araladığımız çok daha büyük bir doğru. Bugün övündükleri “tezkerenin reddi” kararıyla Abdullah Gül ve arkadaşları “İkinci İsrail”in önünü açtılar.

Aynı siyasi güçler, bugün Pentagon’un “Büyük Kürdistan” planına direnen Tayyip Erdoğan ve devletin direncini kırmak için yeniden devrede.

İstiyorlar ki, Irak’ta olduğu gibi Erdoğan Suriye’ye karışmasın. Afrin’e girmesin, Münbiç’i PKK’ya bıraksın!

İstiyorlar ki Erdoğan, 4 bin 900 TIR silah gönderilen PKK’nın Türkiye’ye saldırmasını beklesin.

İstiyorlar ki, Erdoğan PKK/PYD devletini tanısın!

İstiyorlar ki, Erdoğan Güneydoğu’nun tapusunu

Siyonistler adına altın tepside PKK’ya sunsun.

İstiyorlar ki, Erdoğan Türkiye’yi bölecek, parçalayacak kararları kendisi bile isteye alsın.

Bunu yapmadığı için işte Erdoğan “diktatör” oldu.

Bunu yapmadığı için Erdoğan’ın 40 yıl emek verdiği sözde arkadaşları karşısına çıkarıldı.

Millet elbette bu kavgada Erdoğan’ı yalnız bırakmaz; ama Cumhurbaşkanı’na ihanet eden “yol arkadaşlarını” da asla unutmaz, biline.

Akşam

______________

Bahadır Kurbanoğlu da Sözü Esirgemeden programında Tayiz'in yazısına yer vererek değerlendirmelerde bulundu.

Bahadır Kurbanoğlu'nun konuyla ilgili değerlendirmelerini aşağıdaki videoyu tıklayarak izleyebilirsiniz:

 

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm