Kenan Alpay, Sedat Peker’in iddialarının siyaset, toplum ve medyada uyandırdığı yankıyı değerlendirdiği yazısında “Ne Sedat Peker’in beyanlarını esas alıp birilerini suçlama, yaftalama ve itibarsızlaştırma peşinde koşmak ahlak, akıl ve hukuk dairesinde olur. Ne de Sedat Peker’in sicilini ama seçili ve konjonktürel sicilini tek tartışma konusu yaparak gündeme düşen iddia, ifşa, itham ve itirafları görmeden gelebiliriz.” diyor.
Kenan Alpay’ın yazısından bir bölüm şöyle:
Ben de her meseleyi anında izah eden kolay pratik şablonlara, bütün girift sorunları hızla çözümleyen müthiş formüllere sahip olmak isterdim elbette. Okurlarıma ve dinleyicilerime karşı büyük bir özgüvenle “biz bu filmi görmüştük” rahatlığıyla çıkmak isterdim. Birkaç olayı ardı ardına sıralayıp hiçbir şeyin tesadüf olmadığını ve bütün meselenin uyuyan hücrelerin harekete geçip ülkemize karşı kamikaze saldırılarına girişmesinden ibaret olduğunu sükûnet telkin eden bir edayla takdim edebilecek kadar tecrübe sahibi olsaydım keşke. Maalesef bu derece donanımlı, tecrübeli ve ufuk sahibi gazeteci-aydın, siyasetçi ve bürokrat yeterince yetişmiyor ülkemizde.
Vallahi ne yalan söyleyeyim; Sedat Peker’in onlarca milyon izleme alan videoları için bazı arkadaşların değerlendirmelerini okuyup dinleyince ağzım bir karış açık kalıyor. Meğer Sedat Peker üzerinden ülke ve toplum ne ağır, ne yıkıcı küresel operasyonlara maruz kalıyormuş da haberimiz olmamış. Videoları seri intihar saldırılarına benzeten, Dağlık Karabağ’dan Libya’ya kadar Türkiye’nin başarı elde ettiği hemen bütün alanlara ilişkin küresel bir intikam operasyonuna bağlayan stratejik analizleri işitince şaşırıp kalıyoruz, nutkumuz tutuluyor tabii. Derin, daha derin, en derin operasyonlar karşısında elimizden pek fazla bir şey gelmeyeceği için biz de görebildiğimiz ve anlayabildiğimiz gelişmeler üzerine söz söyleme yolunu tutuyoruz çaresiz.
(...)