Yıldıray Oğur / Türkiye Gazetesi
21 Ekim 2007 günü saat 00.20'de Hakkari'nin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca Köyü'nde bulunan TSK Kamando Taburu, Irak’tan giren 200 PKK’lı tarafından basıldı. Baskında 12 asker hayatını kaybetti, 8 asker esir alındı. Esir askerler günlerce PKK tvlerine çıkarılıp konuşturuldu.
Baskından 1 hafta sonra PKK militanlarından oluşan Koma Awazên Çiya grubu baskın için Oramar (Dağlıca’nın original Kürtçe adı) Türküsü’nü yaptı.
Yetmedi, türkünün bir de PKK’lıların rol aldığı klibi yapıldı. İçinde keleş ve mavzer sesleri duyulan türkü o günden beri Kürt düğünlerinin vazgeçilmez halay müziklerinden biri. Klibi Kürt müzik kanallarında yıllardır dönüyor. Youtube’da 10 milyona yakın kez dinlenmiş. DTP kongrelerinde, HDP konvoylarında hatta bir keresinde askerlerin de halaya katıldığı bir düğünde çalınmış.
2007’deki Dağlıca baskınının ‘şerefine’ bestelenmiş o Oramar Türküsü’nün Türkçe sözleri şöyle:
“Oramar yüksektir, yayla, vadi ve köydür.
Gerilla toplanmış halaya tutuşmuş.
Arkadaşlar başkaldırdı
Zinar halayın başında.
Savaş ve cenk şenliktir...
Gerillanın elindeki kılıçtır
Düşmanın fermanıdır
Gerilla güzel intikam aldı
Üç gün üç gece direndiler.
Çemberi kapatıp bırakmadılar.
Turanlıların pergelini
Perişan ettiler
Kürdistan'da başkaldırdı.
Rom'un (Türklerin) tahtını salladılar.
Dünya ya seslerini duyurdular
Gerilla güzel intikam aldı."
Her tarafından şiddet, militarism, ırkçılık akan bu türkünün çatışmanın diğer tarafında bir karşılığı olmadı hiç. Türk cephesinde parti binalarına, Kürt işçilere saldıran faşistler çıktı ama 30 yıllık savaşta PKK’ya karşı popular olmuş bir türkü ya da marş bestelenmedi. İçinde Kürtlere hakaret edilen, PKK’lıların nasıl öldürüldüğünü anlatan böyle bir türkü eşliğinde düğünlerde halay çekilmedi, horon oynanmadı. Klipleri tvlerde neşeyle döndürülmedi.
Bu 30 yıllık savaşta zaman zaman ırkçı saldırılar, kötü bir dil yükseldi. Ama bunlar marjinal kaldı, savaş bir Türk-Kürt çatışmasına dönüşmedi. Kürtlere karşı nefret dili kullananlar zamanla marjinalleşti, ayıplandı. Bugün Ahmet Kaya’nın lincine katılmış olmak magazine dünyasında en büyük utançlar, üst üste özür dilenerek izi çıkmayan bir leke.
Bugün 90’lar Türkiye’de ayıplanan, bütün siyasilerin asla dönülmemeli mesajları içinde ancak andıkları bir lanetli dönem. JİTEM, beyaz toros, Yeşil’den kimse gururla bahsetmiyor. Kriminalize edilmiş, kötü hatıralar bunlar. PKK’ya karşı en sert savaşı yürütmüş, en popular olmuş paşa Osman Pamukoğlu bağımsız girdiği son seçimlerde İstanbul’dan ancak 15 bin 180 oy alabildi.
Türkiye, bir istiklal savaşı sonrası cumhuriyet kurmuş, mevcut olanı da dahil bütün anayasalarını yapmış, 70 yıl ülkeyi fiili olarak yönetmiş ordusuyla hesaplaştı, darbeler yargılandı, hatta bu hesaplaşmada hukuk dışına bile çıkıldı. Askeri vesayet hem fiilen hem fikren hem de ahlaken geri püskürtüldü.
Ama Kürt cephesinde durum pek parlak değil. Kürtler tabii ki yek vücut bir kitle değil. Çok farklı eğilimler, görüşler var.
Ama büyük bir çoğunluk için Oramar Marşı çalınan bir düğünde halay çekmek problem değil. Tam da PKK işte bu duyguya karşılık geliyor.
Tabii ki artık bir Kürt orta sınıfı var, Kürtlerin elinde çok güçlü siyasi, sosyal güçler, sonuna kadar açılmış yollar, katedilmiş mesafeler, geri dönülmez haklar bulunuyor.
Artık Kürtlerin de kaybedecek çok şeyi var. Ama bütün bunlara yüzde 13 oya, 80 milletvekiline, bunca barış görüşmesine, müzakereye, Türkiyelilik mesajına rağmen PKK hiçbir makul gerekçe ileri sürmeden bir anda yeniden silahının namlusuna kurşun sürdüğüne, şehirleri savaş alanına çevirip, Kürtlerin hayatlarını, kazanımlarını riske attığında karşısında hala sahici bir sorgulama, direnç görmüyor.
Bunun yerine öfkeli Türk laikleriyle “Erdoğan yaptı” demek Kürtlerin büyük bir kesiminin de hala daha çok işine geliyor.
Ama şu anda ibre Kürtlerin önünde durmuş bekliyor. Bütün Türkiye onların kararını bekliyor. Şu anda savaşı ancak onlar durdurabilir.
PKK’nın son savaşına, serhildan çağrılarına, canlı kalkan olun taleplerine karşı büyük bir isteksizlik direnç olduğu gözle görülüyor. Ama bu yetmiyor. PKK’nın Kürtler için Türkleri öldürmeye devam etmesine daha net bir yeter sesi bekleniyor.
İki yol var. Ya Türkiye yaşanmayacak bir ülkedir, Türkler Kürdistan’da işgalcidir, birlikte yaşanmayacak bir halktır ve o yüzden onlarla savaşmak gereklidir.
Ya da burası bütün sorunlarına rağmen ortak vatandır, gelecek Türkiye’dedir, Türklerle birlikte yaşamanın eşit ve adil bir yolu aranacaktır.
Bunun orta yolu artık yok. Arada Türklerden bir kaçını öldürüp varlığımızı hissettirelim diyerek gidilecek yolların sonuna geldik.
Eğer yol ikincisiyse buna Türkleri, Türk asker ve polisleri öldürerek ikna etmek mümkün değil.
Her ölüm haberi mesafeleri açmaktan, uçurumları derinleştirmekten başka hiçbir işe yaramadı, yaramıyor. Her ölüm çözüm isteyenleri sesini kesiyor, çözümü savunduğu eski tweetleri aranıp yüzüne vuruluyor.
Bu psikolojiyi ancak Kürtler değiştirebilir. Evlerinin önünde, köylerinde Türk gençlerinin öldürülmesine karşı yüksek sesle ses çıkararak yapabilirler bunu.
“Size insanlığı öğreteceğiz” gibi ırkçılığı yeniden üreten hashtaglerle cenaze toplamaktan insanlık dersi verdiğini zannederek değil, o insanları öldürmeyerek ölmelerine izin vermeyerek yapabilirler bunu.
2015 yılında dağlardaki komutanlar tarafından yönetilmeye itiraz ederek, verdikleri oylara, siyasetçilerine sahip çıkarak, sokaklarda terör estiren kara gömlekli veletleri evlerine göndererek…
Ve tabii o Oramar Marşını bir daha çalmayarak, Türk askerinin ölümü üzerine yeni marşlar bestelemeyerek, o marşın çaldığı düğünlerde halaya kalkmayarak…