Genelde; Afro-Asya hattı, yani bizim coğrafya, yani orta kuşak, özelde; Afganistan, Irak, Filistin, Lübnan, Kuzey Irak, Kafkaslar, Balkanlar ve Orta Afrika, bugün olduğu gibi onlarca yıl daha dünyanın en sıcak tartışma alanları olacak. Gündelik yaşamımız, ekonomimiz, siyasi durumumuz, güvenlik kaygılarımız, dostluklarımız ve düşmanlıklarımız bu bölgelerde yaşanan krizlere, arayışlara bağımlı olacak. Soğuk Savaş sonrası öğrendiğimiz bütün kavramları, Irak'ın geleceğini, Kürt meselesini, mezhep krizini, etnik gerilimleri, rejim krizlerini, sokakların-ailelerin bölünmesini yine başkalarının önümüze sürdüğü kavramlarla, savaş veya barış projeleriyle tartışıyor olacağız.
Böyle devam ederse: Kendi zaaflarımızı, cehaletimizi, körlüğümüzü, ufuksuzluğumuzu başkalarının hesaplarıyla, planlarıyla, çıkarlarıyla birleştirip yanlış bir tarihin figüranları olmaya devam edeceğiz. Onlar için öleceğiz, onlar için aç kalacağız, onlar için dövüşeceğiz, onlar için yersiz-yurtsuz kalacağız. Kaynaklarımız onların olacak, rejimlerimizi onlar şekillendirecek, kimlerle yaşayacağımıza onlar karar verecek. Bizlerse özgürlük oyunu oynayacağız, bağımsız devlet oyunu oynayacağız, en büyük marifetimiz aralarında tercih yapmak olacak ve bununla övüneceğiz, bununla birbirimize efeleneceğiz, yakıp yıkacağız, birbirimize karşı ittifaklar kuracağız, cepheler açacağız.
Fazla geri gitmeyelim. Yüz yıldır bunlar olmuyor mu? Bir asırdır bu bölge, bizler, asırlarca birlikte yaşadığımız insanlara, şehirlere, ülkelere düşmanlıklar beslemedik mi? Yüz yıldır kafamızı kaldırıp, bize bu uğursuzluğu reva görenlere diklenebildik mi? Öfkemizi, kinimizi birbirimizden çıkarmadık mı? Bir yüz yıl daha böyle yaşamaya, birbirimizi boğazlamaya, aşağılamaya devam mı edeceğiz?
ABD'nin Kuzey Afrika'dan Orta Asya'ya ulaşan bölge projeleri var. Avrupa Birliği'nin Balkanlar'dan Ortadoğu'ya ulaşan bölge projeleri var. Fransa'nın, İngiltere'nin, Almanya'nın benzer gelecek projeleri var. Rusya'nın, Çin'in yaşadığımız bölgenin geleceği için planları var.
Peki bu topraklarda aynı evde, aynı sokakta, aynı şehirde yaşayanların, ülkelerin bir gelecek projesi var mı? Yoksa neden yok? Türkün, Arabın, Acemin, Kürdün, birbiriyle hesaplaşma dışında, yaşadıkları bölgenin özgürlüğü, refahı, barışı için geleceğe dönük kuşatıcı, birleştirici bir gelecek tasavvuru neden olmasın! Düne bakmak, bugünkü ortak renkleri görebilmek bunun için yeterliyken, başkalarının Ortadoğu'sunu inşa etmeye çalışmak, bunu yaparken de birbirimizi tüketmek geleceğimizi yok etmektir, bilmiyor muyuz..
Süleyman Şahin, kendi halinde bir gezgin. Bütün dünyanın paylaşım savaşı verdiği Ortadoğu'yu geziyor. Bir birey olarak bile neler yapılabileceğine dair güzel örnekler gösteriyor bize. Aslında bir çoğumuzun yaşadığı, bildiği ama bugüne ve geleceği taşıyamadığı gerçekler bunlar. Savaşın değil barışın inşa edilebileceği zenginliklerimiz, ortaklıklarımız..
“Halep'te Kale'de oturmuş çevreyi seyrederken karşılaştığım öğrenciler arasında bana İngilizce selam veren gencin Türkmen olduğunu ve Türkçe bilmediğini görünce içinde hissettiğim acıyı.. Bir başkasının utangaç bir eda ile yanıma gelip Türkçe özür dilemesini.. Şam'da gece yarısı Kasyun tepesinden yürüyerek aşağı indiğimde yolun beni götürdüğü Askeri Mezarlık ve Müze alanını.. Benimle kısmen Türkçe konuşan Suriyeli Kürt ve Türkçe konuşan Arap genç ile bir saatlik sohbeti.. Süleymaniye Camisi'nin avlusunda bulunan büfede anne tarafından Azeri baba tarafından Kürt olduğunu söyleyen genç ile Türkçe konuşmayı.. Hama'da nehir kenarında tarihi küçük caminin imamının Türk olduğumu duyunca, Arapça konuşmasında anladığım Osmanlı'ya rahmet ifadelerini,..
İran gezisinde Türkçe seyahat etmenin nasıl bir keyif olduğunu, Yazd şehrinde müzede görevli Kaşgar Türkü gencin benden Türkçe kitap istemesini.. 1999 Mart ayında, Öcalan yakalandıkta sonra Türkiye'den daha arabesk havayı Atina'da fark etmenin şaşkınlığını, bizlerden daha Ortadoğulu görünmelerini.. Clinton'ın Türkiye ile Yunanistan arasında savaş çıkması ihtimalinden söz etmesine insanların gösterdiği kızgınlığı…
Şam'da Süleymaniye Camii bahçesinde kabri bulunan Sultanı Vahdettin Han'a fatiha okumak için oraya gittiğimde “gurbetin” ne demek olduğunu hissetmeyi… Size yıllarca farklı şekilde öğretilmiş birinin, kabrinin basit bir şekilde karşınıza çıkması ile başlayan tarih içinde yolculuk yapma ihtiyacını.. Bunlar ancak kendi rotamızı bulmamız ve kendi coğrafyamızı yaşayıp görmemiz halinde şahit olacaklarımız gerçek hayattan kesitler..
Daha fazla sayıda insanımızın Ortadoğu'yu gezmelerini teşvik etmemiz, bu ülkelerin gerek resmi kurumları gerekse sivil toplum örgütleri ile görüşürken karşılıklı seyahatleri artırıcı faaliyetlerde bulunulmasını salık vermemiz gerekiyor. Yirmili yaşlardaki gençlerimiz buraları gezdiği sürece ülkeler arası ilişkilerin gelişmesinin daha hızlı olacağı, kültürel alışveriş sürecinin hızlanacağı bir gerçek. Özellikle aydınlarımız, bölge gerçeklerini bizlere yansıtırken, bu kültürel yakınlığı da mutlaka aktarmalı…”
Süleyman Şahin gibi, bu bölgeleri gezen herkes aynı tespitleri yapacaktır. Yüzlerce yıllık ortaklıklarımız, zenginliklerimiz bu bölgeye yönelik bütün askeri, siyasi ve ekonomik projelerden daha güçlü. Bunu yapabildiğimiz ölçüde, aslında mezhepsel, etnik ve diğer farklılıklardan düşmanlık üretilemeyeceği, üretilmemesi gerektiği anlaşılacaktır. Madem, bir yüzyılı yalanlarla kaybettik, madem devletlerimiz veya rejimlerimiz farklılıklardan korkuyor o zaman biz bunu başaralım. Bundan daha büyük proje olur mu?
Yeni Şafak gazetesi