Tasamız bir değil mi?
İman eden kavimler için; Firavun’un zulmünden ibret, Musa’nın hüküm ve hikmetinden miras kalan.
Siz, ey Firavun’un mirasçıları, müfsidler; bu topraklarda büyüklendiniz ve bizleri fırkalara böldünüz. Genç erkeklerimiz katledip arkada dul ve yetimler bırakıyorsunuz.
Korkup durduğunuz da, o zaafa düşürdüğünüz insanlarımızın Allah’ın kitabına mirasçı olup lütfüne ulaşmasıdır.
Bir dönem kardeşlikten uzaklaştırdığınız insanların, devşirip bünyenize kattığınız insanların özlerine dönmesinden suyun akışının kendi yatağını bulmasından korkuyorsunuz.
Şimdi aslına dönmekle, devşirme kalmak arasında bocalayan halkları kavga ettirip tuzağa çekiyorsunuz.
Kandırdığınız her topluluk kendi tarafında olanı tuttu, bakmadı ki tuttuğu saldırgan ve vurdu kardeşine bir daha bir daha, her vurduğunda nefsine zulmettiğini bilmeden.
Kibirli iktidar sahiplerinin zaafa uğrattığı kimi insanlar, her biri kendi içlerinden çıkan suçlu günahkârların ardından gittiler.
İnsanlarımız korku içinde sabahlıyor şimdi. Kimisi gençlerini verdi suçlu günahkârların eline bekliyorlar dönsün diye, kimisi yardım için bağırıp durdu taraftarlarına haydi dağa, haydi dağa.
“Ey Musa dün birini öldürdüğün gibi, bugün de beni mi öldürmek istiyorsun? Sen yeryüzünde yalnızca bir zorba olmak istiyorsun, ıslah edicilerden olmak istemiyorsun.”
Zorbalık, nasılda ıslah’ı engelliyor. Canı yanan bir topluluğun, can acısı gitmeden nasıl ıslah olabilir ki? Ölümler, nasılda nefret doğuruyor, nasılda dalalete düşürüyorsun nefsimizi. Nasılda zalimleştiriyorsun hem Firavun’un tabilerini, hem de firavun’a isyan edenleri?
“Rabbimiz bizi zalimler topluluklarından kurtar”
“Rabbimi indireceğin hayra muhtacız”
İsyanın asasını yere bırak artık, bütün yılanları yutsun; Ulu Önder’i ve Başbuğ’u ve Serok’u ve başına çalsın BOP’u Büyük Birader.
Ah elim, kanlı elim, kardeşkanına bulanmış elim, Habil’den bu yana başımın belası elim. Göğsümden bir Yed-i Beyza olarak çıksın. Tüm öfkelerin, intikam duyguların ve yıllardır bize dayatılan ve bizleri birbirimize düşman eden asabiyetlerin kirlerinden arınsın.
Öyle bir güç ki, Rabbin ayetleri sayesinde bütün bu kirler sana ulaşamayacak.
Süregelen kirli zeminin müdavimleri burun kıvırsınlar, hayal desinler, muhakkak ki Yeryüzünde haksızca büyüklenenler ve zulmedenler felah bulamazlar.
Merhameti ve dosdoğru yolu gösteren ayetler belki öğüt ve hatırlatma olur.
Yok, öğüt ve hatırlatma fayda vermeyecekse, artık, bu topluluk, tutkularına uymaktadırlar. Oysa Allah'tan bir kılavuz olmaksızın, istek ve tutkularına uyandan daha sapık kimdir? Şüphesiz Allah, zulmeden kavimleri dosdoğru bir yola da sokmaz.
Şimdi kötülükleri iyilikle uzaklaştırma ve herkesin gücü yettiğini verme vakti. Kaybedecek yerleriniz ve yurtlarınızdan ve dünya malından mülkünden çok daha fazlasını kaybetmeden.
Ve Firavun’u ve Nemrut’u ve Karun’u ve Kaman’ı ve Haman’ı ve Samir’yi, kaybolup gidecek bütün zenginlikleri kaldırıp atmanın vaktidir.
“Allah'ın sevabı, iman eden ve salih amellerde bulunan kimse için daha hayırlıdır; buna da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz”
“O'ndan başka yöneldiğimiz her şey yok olucudur. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceğiz.”