Deniz Feneri soruşturmasında, görevden alınan üç savcının belirlediği bilirkişi, 90 sayfalık raporunu tamamlamış.
“90 sayfalık rapor” dediysek, her bilirkişi raporunda olduğu üzere, raporun üzerindeki sayfa numaralarından bu sonuca vardığımızı sanmayın.
Raporda, sayfa numarası yok.
Kendimiz sayıyoruz; “1.. 2.. 3.. 4..” diye..
“Kimbilir, belki işi çoktur bilirkişimizin.. Onun için sayfa numarası koyamamıştır” diyeceğim ama..
Bilgisayarda yazdığı rapora, otomatik olarak sayfa numarası vermeyi de bilmiyorsa, ne bilirkişiliği yapıyor ki, muhterem?
Yine de, bilirkişimizin adı, Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı bilirkişi listesinde yer alıyor mu diye, şöyle bir bakayım dedim...
Ben göremedim..
İsmini vereyim, gören çıkarsa, bana da hatırlatsın: İbrahim Aydoğan..
Anlaşılan savcılarımız, Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı bilirkişi listesinden bir isim seçmek yerine, kendi imkanları ile arayıp, sayfa numarası koymayı bilmeyen bilirkişiyi özel olarak bulmuşlar..
“Sen birşeyler karala, ver. Adı bilirkişi raporu olsun. Gerisi önemli değil” demiş olmalılar..
Başka türlü böyle rapor yazılmaz..
90 sayfalık raporun en az 85 sayfası, onun buna, bunun ona kestiği faturaların listesi ile dolu..
Sonrası ise, kanaat içermeyen, bir iki satır yazı..
İyi de, bu raporla sen ne diyorsun, ne olmuş, kim kimden borçlu kalmış, kim kimden alacaklı çıkmış, hiçbir değerlendirme yok.
Karıştırmış, öylece bırakmış konuyu..
Artık kartel basını, bunu nasıl değerlendirirse!
Raporun bazı bölümlerindeki maddi hatalar, toplamda düzeltilmiş olsa.. “Hepimiz maddi hata yapabiliriz. Sonuçta rakam düzeltilmiş” diyeceğim.
Ama hayır..
Sayfalar dolusu faturalar tek tek yazılmış. Sonrasında toplam miktar 1 milyon yerine 11 milyon yapılmış. bir çuval incirin içine edip, öylece bırakmış..
El insaf yani..
1 milyon nire.. 11 milyon nire?
Dahası var.. Sadece faturada değil yanlışlık. Ödemede de, benzer bir miktarı, atlayıvermiş bilirkişimiz.
Ödenen para, ödenmemiş gibi gösterilmiş..
Böylece ne oluyor?
Bire bir tutan hesap, bir anda 20 milyon açık veriyor..
Onun için soruyorum, “Bu bilirkişiyi çok aradınız mı?”
Değil bilirkişi, bakkal Ahmet amcaya verseydiniz o bilgileri, o bile çıkartırdı, hesabın denk olduğunu..
Ama Deniz Feneri bilirkişisi, tutturamamış denkliği..
Oysa, birazcık tecrübe, birazcık iyiniyet, sadece şöyle bir göz gezdirme dahi, hesabın denk olduğu neticesine götürürdü bilirkişiyi..
En başta, muhasebe evraklarının, 5 yılla sınırlı saklandığını, bu olayda ise, taa 7-8 sene öncesinin belgelerinin ibraz edildiğini görüp, “Demek ki çiğ yememişler, karınları ağrımıyor” demesi gerekirdi ama..
Dememiş bilirkişimiz...
Bir-iki maddi hata ile, denk hesabı, açık hesaba dönüştürüvermiş birden!
Dedik ya.. Bilirkişilik için, biraz da tecrübe gerekir.
Tecrübeli bir bilirkişi ne yapar?
Faturaların ve karşılığındaki ödemelerin miktarından, sayısından bir kanaate varır..
Bir ayda üç tane, dört tane fatura ile olay geçiştirilmiş ise.. Ödemelerdeki karşılıksız çeklerle kafa karıştırılmaya çalışılmış ise..
“Bu işte bir bir bit yeniği var” diyebilirsiniz..
Ama, en küçük miktarlık alıma bile fatura kesilmiş ise.. Karşılığında düzgün ödemeler yapılmış ise..
10 senelik cari hesap için, 85 sayfalık fatura-ödeme listesi çıkartacak kadar ayrıntılı hesap tutulmuş ise..
Hortum değil, usulsüzlük bile bulamazsınız o hesapta..
Bilirkişimiz de bulamamış zaten. Bulamayınca da, 1 milyonu 11 milyon yapmış, çıkmış işin içinden..
“Al sana rapor” demiş..
Denk hesabı, 85 sayfa fatura dökümü verip, açık hesaba dönüştürüvermiş..
Ama bir şeyi unutmuş..
Onun da raporu, sonunda bir gün bilirkişiye gidebilir..
“Şu şu hesap oynamaları ile, rakamlar tahrif edilmiş, sahte rapor düzenlenmiş” denilebilir..
Ki, gidişat da öyle görünüyor..
Bilirkişimizin raporu, “sahte”lik iddiasıyla bilirkişiye gidecek gibi görünüyor.
YENİ AKİT