Brett McGurk: Machiavelli'nin reenkarne olmuş hali

ABD’nin Orta Doğu'dan ders aldığı düşünülüyor peki aynı şey ABD'nin dört başkan eskitmiş ve ABD’nin Irak ve Ortadoğu politikalarını şekillendiren adam için de söylenebilir mi? ABD’li başkanlar Irak’ın kaderini kimin eline bırakıyor?

Fatih Demir / HAKSÖZ HABER

Paul Wood/ Newlinesmag

Her nesil Amerikan diplomasisinin dış politikada bulunan ve çağının bilindik yüzü haline gelen bir Dean Acheson, Henry Kissinger veya Richard Holbrooke gibi bir figürü olur. Bu defaki figür hepsini geçmeye aday!

Brett McGurk hakkında Türkiye’de konuşulan birkaç anekdotu hatırlatmakta fayda var:

*McGurk, YPG/PKK'nın en güçlü destekçilerinden birisi. Örgütün silahlanmasına yardımcı olmasının yanı sıra çeşitli isimlendirmelerle örgütün siyasi bir kılıfa bürünmesi için çabalamıştı.

*McGurk, Özel Temsilcilik görevi süresince Suriye'nin kuzeydoğusunda YPG/PKK'nın işgal ettiği bölgeyi birçok kez ziyaret ederek YPG/ PKK’dan plaket almıştı.

*Arapça ve Farsça bilen McGurk, bölgeyi ABD ve İsrail lehine dizayn edebilecek nitelikte iyi bir "istihbaratçı" olarak anılıyor...

...

ABD Başkanı Joe Biden, McGurk'ü Ulusal Güvenlik Konseyi'nde Ortadoğu “koordinatörü/ özel temsilci” yaptı. Bu pozisyon Amerikan politikasının mülayim bir unvanı sayılır. Biden, McGurk'ün altında görev yaptığı dördüncü başkan. McGurk birbirini ardına gelen Cumhuriyetçi ve Demokrat başkanlar olan Bush, Obama ve Trump gibi yönetimlerin altında çalışarak istikrarlı bir şekilde başkanlar giderken dahi yükseldi.

Brett McGurk'ün YPG'li komutandan plaket aldığı görüntü (sağda) ve YPG'nin kontrolündeki bölgeyi teftişi (solda)

McGurk’ün görevi boyunca ABD, Irak'ta defalarca aynı savaşı tekrarladı. Zaman zaman savaşın rengi değişse de McGurk ve ABD’nin Ortadoğu politikası neredeyse hep aynı stratejiler üzerineydi. ABD ve McGurk’e Irak'taki savaşı nedeniyle her zaman bir eleştiri yöneltildi ve ABD’nin Irak hezimeti bir suçlama olarak McGurk ve ABD’ye yüklendi. McGurk'e ve ABD'ye yöneltilen asıl suçlama ise, Ortadoğu'da felaket etkisi yaratacak şekilde Irak'ı yerle bir etmeleri ile orada yaşayan halkı umursamadan getirmeye çalıştıkları yönetime sebep olan “kibirdi.”

Peki McGurk'ü diğer ABD’li “koordinatörlerden” farklı kılan bir şey var mıydı? Birçok uzmana göre yok. Peki o zaman “başarısının” sırrı ne? Onu ABD’nin işlediği cürümlerden dolayı suçlayanlar onu; “O, her felaketten kendisini sıyırıp  "yukarı doğru” çıkmaya çalışan bir “çevre yolu operatörüdür” diyerek eleştiriyorlar ancak o katı, inatçı, sert ve otoriter bir vekildi. ABD başkanının değil, ABD siyasetini belirleyenlerin vekili.

Eleştirmenler - ve neredeyse bir düzine önde gelen kişiyle konuştum - anonim kalmayı tercih ediyorlar çünkü “imajına dikkat ettiği bilinen sert bir koordinatörü” eleştirmenin sonuçlarından gerçekten çekiniyorlar. Bağdat'ta görev yapan kıdemli bir Batılı diplomat, McGurk'ün Irak için mutlak bir felaket olduğunu söylüyordu.  Washington'da mükemmel bir “koordinatör” olarak görülüyor. Ancak Iraklılarla veya Irak'la gerçekten diyalog kuran insanlar onun Irak için ve Iraklılarla gerçekten diyalog kurduğunu düşünmüyorlar.

Bir diplomat bana onun için, “Irak, onun için sadece bürokratik ve politik bir meydan okuma alanıydı” dedi. Bir eleştirmeni de McGurk için, “Machiavelli'nin reenkarne olmuş hali” diyor. Bir eleştirmeni de, "Zeka artı hırs artı bedeli ne olursa olsun yükselme arzusu; mutlak acımasızlıktır" diyor.

McGurk, 2004 yılında 30 yaşında bir hukuk danışmanı olarak “Yeşil Bölge”ye gitti. Arapça bilmiyor ve Irak'ın tarihi ve kültürü hakkında da çok az şey biliyordu. Oradaki profesyonel yabancı servis ajanlarından bazıları onu hemen "askılı askı" olarak tanımladılar. Ordu da bulunanlar, helikopterin arkasına binip de savaşmayanlara bu lakabı takarmış. McGurk, siyasi atanmış kişilerin bir kopyasıydı ama diğer hepsinden daha fazla bölgede kaldı. Hatta memurluktan müdürlüğe burada yükseldi.

McGurk geldiğinde büyükelçilikte bulunan ABD'li bir diplomat onun sürekli yükselen halini şaşırtıcı buldu. "Brett yalnızca İngilizce konuşan insanlarla tanışıyor. … (Irak’taki hükümet kast ediliyor) Hükümette İngilizce konuşan sadece dört kişi var. Ve bir şekilde şimdi Irak'ın kaderine karar vermesi gereken kişi o? Bu nasıl oldu?" diye de en önemli soruyu soruyordu.

McGurk'ü sevmeyenler bile onun müthiş bir zekâsı olduğunu ve çalışkan olduğunu kabul etmek zorunda kalıyordu. Aynı zamanda yetenekli bir yazardı. Yüksek Mahkeme Başyargıcı William Rehnquist için kâtiplik yapmış olmasına da şaşırmamak gerekir. Yükselişi, kariyerci Nuri El Maliki adlı Iraklı bir politikacının yükselişini yansıtıyordu. Sonuç itibariyle McGurk’ün ve Irak’ın trajedisi ortaya çıkıyor.

...

2006 yılında, el-Maliki - onu tanıyanların ona taktığı isim ile ‘Ebu İsrail’ - Irak Parlamentosunun zayıf bir üyesiydi. Amerikalı yetkililere ‘Yeşil Bölge’nin oluşturulması için yalvardığı söylentileri mevcuttu. Açıkça yolsuzluk yapmamıştı. Belki de sadece bu yüzden ABD onu başbakan olması için destekledi. Ancak Maliki'nin sert yüzlü bir Şii milliyetçisi olduğu ortaya çıktı! Kendisini araştıran bir batılı yetkilinin sözleriyle "mezhepçi, hoşgörüsüz ve paranoyak bir politikacı" idi. Batılı yetkili onun için, "Günde 16 saat çalışıyorsanız, bu Orta Doğu'da bir erdem sayılmaz. Bu, günde 16 saat herkese karşı komplo kurmak için çalıştığın anlamına gelir" diyor.

Maliki, Sünni muhalifleri iktidardan uzaklaştırmaya ve güvenlik güçlerini kendi koruma muhafızına çevirmeye girişti. Irak bir kez daha gizli hapishanelerin ve işkencelerin yeri haline geldi. McGurk’ü eleştirenler; Arapçasının olmamasını, Maliki’nin toplantılarda en başından beri söylediklerinin acımasız, mezhepsel alt tonlarını kaçırdığı anlamına geldiğini söylüyorlar. Çevirmenler sansürleniyor veya yetişemiyordu onun söylediklerine. Irak'taki birçok Amerikalı gibi McGurk de çevresinde olup bitenlere karşı sağırdı.

Brett McGurk'ün YPG kontrolündeki bölgede teftiş gerçekleştirdiği görsel

Maliki, ABD'nin yaptığı iki hatanın sonucuydu. McGurk'ün sayacağımız hatalar ile ne kadar ilgisi olduğu da tartışılmalı. Irak'ı yönetmeye çalışan ABD’nin ilk hatası: "Yüzde 80’li Çözüm" anlayışı idi. Sünni Araplar nüfusun sadece% 20'sini oluşturuyorlardı Sünni Arapların devre dışı bırakılarak Irak’ın yönetilmeye çalışılması çok büyük bir hataydı. İkinci hata ise, Şiileri İran destekli katı, dini partilerle bir tutmaktı. Dindar Deva Partisi'nin bir üyesi olan El Maliki de bundan yararlanarak yükseltildi.

McGurk, gazete manşetlerinin bir ifadesiyle "Maliki’yi fısıldayandı” ama olaylar geliştikçe, kimin kime "fısıldadığı" net olarak ortaya çıkmadı. Bağdat'ta görev yapmış ABD’nin eski kıdemli Batılı diplomatları, Maliki'nin bir "zehir" olduğuna dair bol miktarda kanıt olduğunu bildiklerini söylüyorlardı. Ancak ABD, Irak'ı yönetmek için "Şii sert bir adam" olması gerektiğine inanıyordu. Bu düşüncenin merkezinde McGurk vardı. “… McGurk herkesi ikna etti. Amerikalılarla siyasi ilişkileri olan birçok Iraklının McGurk'ten nefret ettiğini göreceksiniz." dendi bana.

McGurk ile çalışan eski bir ABD'li kıdemli yetkili şöyle söylüyor: “Her Amerikalının denizaşırı ülkelerde faaliyet göstermesi için ilişkiler kuruyorsunuz ve bir süre sonra bu ilişkiler tarafından esir alınıyorsunuz. El Maliki onun adamıydı. Maliki'nin, kendi ülkesinin sözde daha da gelişmesi için acımasız ve tehlikeli biri olduğunu görseniz ve insan hakları ihlalcisi olduğu açıkça kanıtlansa bile El Maliki ile kalmış olmanız nasıl düşündüğünüzü açığa çıkarıyor. Dış politikada herkes bu hataları yapıyor. Herkes. Son kararlarda, son olaylarda ilk tanıştığınız insanları seçiyorsunuz. Onlarla rahat oluyorsunuz. Ve sonra onların kendi başlarına yaptıkları her şeye takılıp kalıyorsunuz. Çok geç olmadan onu nasıl yöneteceğinizi bulmanız gerekir."

Görüşmelerimdeki bir kişi bana, “McGurk, kendisinin Maliki ile benzersiz bir ilişkisi olduğuna ve bir şeyleri çözebileceklerine dair ikna etmişti. Bu tam ve mutlak bir şekilde aptallık…"

El Maliki, İran'la bir anlaşma yaptı. ABD'yi çıkaracak ve İran, Irak'taki Şiilerin lideri olarak onu destekleyecekti. El Maliki’nin hükümeti usulüne uygun olarak ABD kuvvetlerine ayrılmalarını söyledi. Obama, askerleri eve getirmek için bir kampanya vaadini (göreve geldiğinde zaten kaçınılmaz bir sonuçtu) yerine getirdiğini açıkladı ve çekilme başlatıldı. Obama, “Geride egemen, istikrarlı ve kendine güvenen bir Irak bırakıyoruz" diyordu. Gerçekte ise paramparça olmuş bir Irak ve parçalanmaya devam eden bir Irak…

McGurk’ün eğer bir kadınla girdiği uygunsuz ilişkiler sızdırılmasaydı belki de kendisi ABD büyükelçisi olarak görev yapmaya devam edecekti Irak’ta.

...

McGurk tanındığı tek fikirlilikle ABD’nin misyonunu üç başkan eskiterek sürdürdü. Bölgede görev yapmış eski bir diplomat, McGurk'ün bir grup Iraklı yetkiliyi her türlü şeyle tehdit ettiğini ve hakaretler savurarak “haykırdığını” hatırlıyor ve ekliyor, "O bir kabadayı, o… insanları bu taktiklerle yabancılaştırdı." Belki birçok siyasi ve diplomat için bu durum kabul edilemez ancak McGurk tam da bu yüzden Washington tarafından takdir ediliyordu. ABD ondan, "sadece işi hallet! -mesini" bekliyordu. Etrafındaki siyasetin nasıl olduğuyla ilgilenmeden askeri bir kampanyayı koordine etmesi bekleniyordu. Eski bir ABD'li üst düzey yetkili de McGurk'ün, "Sünni toplulukların yabancılaşmasını derinleştiren" politikalar izlediğini düşünüyor.

McGurk, Trump yönetiminden sözde onurlu bir istifa ile ayrıldı. Ancak PYD/YPG’ye verdiği destekle ABD'yi Türkiye'ye karşı kışkırtmıştı. Türkiye'nin kuzeydoğu Suriye'yi güvenli bölge haline getirmesinde de izlediği ABD politikaları ile etkin olmuştu. Eski ABD Başkanı Donald Trump, diğer birçok iddia gibi McGurk'ün İranlılara Amerikan rehineleri karşılığında 400 milyon dolarlık “para paletlerini” gönderen yetkili olduğunu söylemişti.

Pek çok kişi Biden yönetiminin her ne pahasına olursa olsun İran'la anlaşma sağlamaya çalışmasını bekliyordu. Ne de olsa şimdiki ABD dış politikasından sorumlu ekip öncekiyle aynı: Biden, Antony Blinken, Austin ve tabii ki McGurk. Ancak Biden, beklentileri karıştıran bir anlaşma yapmak için acele etmiyor. Belki Ortadoğu dört yıl öncekinden farklı bir yerdir. Ya da belki bu, deneyimin faydasıdır!

McGurk’ün sicili başarı kadar başarısızlıklarla dolu tıpkı liderininki gibi. Eski ABD savunma bakanı Robert Gates, Biden'ın "son kırk yılda neredeyse her büyük dış politika ve ulusal güvenlik meselesinde yanıldığını" yazmıştı.

David Fromkin'in Osmanlı ve İngiliz imparatorluklarının çöküşünün bugünün Orta Doğu'sunu nasıl yarattığını anlatan “Tüm Barışı Bitirecek Bir Barış” adlı eserinde ABD’nin ve McGurk’ün zihin dünyası genişçe anlatılıyor. Fromkin, "Alınan tüm kararlar; kimin aldığı ve toprakları alınanın kimler olduğu bilinmeden alındı. Bu topraklar ve halklar hakkında çok az bilgi ve endişe ile kararlar alındı veya verildi" diyor. Belki de bu anlatım Amerika’nın Orta Doğu’daki bir kitabesi olabilir.

ABD'nin Irak'ı işgali 2 trilyon dolara, neredeyse 4,500 Amerikan ölümüne ve 32.000'den fazla yaralıya mal oldu. Peki ya Irak ve Iraklılar? Yarım milyon Iraklının öldüğü tahmin ediliyor. Çünkü gerçek rakamı kimse bilmiyor. Amerika sözde en iyi demokrasisi ile Irak’a gelip “demokrasi” getirdi! Washington'daki kalın kafalı dış politikacılar bile bu kadarını beklemiyordu.

...

*Yazar Paul Wood, 25 yıllık bir BBC dış muhabiri olarak Suriye’deki savaşı anlattığı yazıları ile iki Emmy ödülü de dahil olmak üzere çok sayıda ödül almış bir gazetecidir.

Çeviri Haberleri

Amsterdam'daki saldırının Yahudilikle ve antisemitizmle alakası yok!
Trump'ın gelişi Filistin meselesinde neyi değiştirecek?
Trump neyi başararak seçimleri kazandı?
Demokrat Parti neden kaybetti?
10 yaşındaki Raşa'nın vasiyeti: Lütfen benim için ağlamayın...