Yasağa gerek yoktu.. Toplantı ve gösteri de izne tabi değil.. Silahsız ve saldırısız, genel ahlâk, kamu sağlığı ve güvenliği gerekçesi ile bu hakkın kullanılmasında ortaya çıkan açık ve yakın bir tehlike durumunda, tehlikeyle orantılı olarak tedbir bağlamında sınırlandırmaya gidilebilir. Bu da yargı denetimine tabi.
Valilik bu yönde bir karar almışsa, itiraz makamı mahkemedir. Mahkemenin konuyu inceleyip istihbarat değerlendirmesinin tedbir açısından şart olup olmadığına bir karar vermesi ve herkesin de bu karara uyması gerekirdi.
Sonunda neyse ki, büyük olaylar yaşanmadan bu iş bitti.
CHP’nin İP ile birlikte seferberlik ilanına kimin hangi ölçüde destek verdiğini de gördük.
Bu iş Cumhuriyet mitinglerinin paydaşlarınca gerçekleştirilmişti.. Bu işin arkasında Ergenekon ve derin güçler vardı.
Bu iş; Suriye rejimine umut vermişti, Muhaberat’ı heyecanlandırmıştı.. Hatay’daki gösteriden sonra Suriye rejimine moral veren bir girişimdi.
Şam televizyonu saat başı haberlerde Ankara’ya bağlanarak gösterileri ekrana getirdi ve hükümeti suçlayan açıklamalar yaptı. Ama sonuçta onun umduğu da olmadı..
Bu seferberlik ilanının arkası getirilecekti ama, olmadı.. Çünkü, halk desteği yok..
İstanbul’dan 300-500 kişi gidememiş, o kadar..
Halk destek vermiyor..
Demirtaş, Güneydoğu’da halkı kepenk kapatmaya, çocuklarını okula göndermemeye çağırdı ama, 12 Eylül’de başlatılan açlık grevine son verildi.. Öte yandan; örgütten kaçışlarda da her gün düne göre ciddi bir artış söz konusu..
Sonuçta Türkiye genelindeki cezaevlerinde bulunan 305 mahkûmun dün saat 12.00 itibariyle 48 günlük açlık grevine son verdiği açıklandı. Doğrulanmadı ama, bu yönde bir çalışma olduğu belli.. Apo bile kendisi için açlık grevi yapanlara destek vermediği gibi, örgütün önde gelen isimlerinin açlık grevine gitmemesi, dışarıdakilerin bu konuda destek vermemesi örgüt içinde tartışmalara sebep oldu..
Cumhuriyet Bayramı dolayısı ile evlere asılan bayraklara baktınız mı? CHP ve İP’çilerin astıkları bayraklar, normal yurttaşların astıklarından farklı idi: Kalpaklı bir Mustafa Kemal resmi bayrağa eklenmişti ve sayıları çok azdı..
Cumhuriyet Halk Partisi Cumhuriyeti ile Cumhuriyet gazetesinin Cumhuriyetinin toplum nezdinde pek bir karşılığı yok. “Cumhuriyetin temel nitelikleri” dedikleri şey, Cumhuriyet’in ilanında var olan değil; tek parti döneminde milletvekillerinin, açık oy gizli tasnif kandırmacası ile güya atanmış değil seçilmişler tarafından, parti kongresinde tepeden inme kabul edilen ve daha sonra da gerekçesiz olarak Meclis’e sevk edilip müzakeresiz bir şekilde oybirliği ile kabul edilen ilkelerdir..
2. Meclis ve sonrası, diktatörlük rejiminden pek farklı olmayan bir rejimdir.. Zaten tek parti var.. Vali de partinin emrinde, garnizon komutanı da. Partide tek adamın sözü geçerli. Adayları tek kişi belirliyor. Seçmen de parti üyelerinden oluşuyor. Sandığın üzerinde parti bayrağı örtülü. Başında jandarma bekliyor.. Tek liste var, elinize tutuşturulan bu listeyi götürüp sandığa atıyorsunuz.. Tek parti demokrasisi işte böyle bir şey..
İtiraz edersen vay haline. Siyasi muhalefetin cezası İstiklâl Mahkemesi’nde yargılanmak. Kanuna göre karar vermiyor beyler, verdikleri karar kanun sayılıyor.. “Millet adına” karar veriyorlar. Savcısı yok icabında, savunması yok.. Temyizi de yok.. Usul ve esas diye bir hukuk metodu da uygulanmıyor.. Gelip yargılayıp tek celsede karar verip, verdikleri kararı infaz edip gidiyorlar.
Şu İstiklâl Mahkemeleri zabıtları açıklansın da görelim CHP devrindeki zulümleri.. Tenkil, tedip, tehcir kararlarını bir görelim.
Seferberlik ilan ediyorlarmış. Bu, Hürriyet’in “Topyekûn Savaş” manşeti gibi bir şey.. Seferberlik ilanı tevhid sancağının altında ‘İla-yı Kelimetûllah’ için ‘Din-i Mübini İslâm’ adına ‘Hilafeti kurtarmak’ için yapıldı. Bugünkü seferberlik ilanı, o günkü seferberlik ruhuna karşı seferberlik iddiası taşıyor aslında!
Önünden hareket ettikleri Meclis’in kapısında Kelime-i Tevhid bayrağı asılı ve içeride âyet levhaları vardı.. 24 Anayasası’na göre; Cumhuriyet ilan edildiğinde ‘Din-i Mübini İslâm’dan söz ediliyordu Anayasa’da..
Meclis’e Hacı Bayram’dan tekbirler ve dualarla gelindi.. Hatiplerle başlandı toplantıya.. Bugün Meclis kapısında toplananlar bu ruha, bu imana açık bir şekilde meydan okuyorlar ve bunu Atatürk maskesi arkasına saklanarak yapmaya çalışıyorlar..
İstedikleri; çok açık bir şekilde belli ki, Türkiye’yi Suriye’ye çevirmek.. Aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmeye çalışıyorlar. Bilmiyorlar mı ki; Türkiye’yi Suriye’ye çevirmek isteyenlerin akıbetleri de Esad’ın akıbeti gibi olacak ve aslında Türkiye, Suriye olmayacak..
Türkiye’yi bugünkü Suriye’ye çevirmek isteyenler bunu Balyoz Planı ile yapmaya çalışmışlardı, olmadı. Bugün onlar bu kanlı ve karanlık planın hesabını veriyorlar.. CHP’lilerin, ADD’lilerin, ÇYDD’nin peşine takılıp sokağa çıkanların öfkeleri akıllarından büyük.. Ne yaptıklarının farkında değiller. Kendilerini bu şekilde daha da zayıflatıyor ve yalnızlaştırıyorlar.
Böyle alternatif bir kutlama filan olmaz.. Bu kadar parti, örgüt, sendika hepsi bir araya geldi, sonuç işte ortada..
Neyse, bu işi de başaramadılar. Anıtkabir’i ağlama duvarına çevirmek de yetmez. Haydin Galatasaray’daki “Cumhuriyet Meyhanesi”ne, kafa çekmeye! Eğer içki midenize dokunuyorsa, bir sokak arkada “Cumhuriyet İşkembecisi” sizi bekliyor. Avukatları, kılavuzları CHP olanların akıbetleri hayrolmaz..
Cumhuriyet tek başına CHP’lilere emanet edilemeyecek kadar değerlidir!
Selâm ve dua ile..
YENİ AKİT