Türk hukuk tarihine bu da geçti. Bir gazetecinin, yazdığı yazı sebebiyle evi satıldı.. Değil Türkiye’de, bilmiyorum dünyada bunun bir başka örneği var mıdır?
Ben duymadım. Olacağını da hiç sanmıyorum!
Afrika ülkelerinden tutun, İran’ından Rusya’sına kadar hiçbir dünya devletinde, böyle bir olayın yaşandığını sanmıyorum.
Evet; gazetemiz yazarı Abdurrahman Dilipak’ın sahibi olduğu tek ev, tek bir yazısı sebebi ile dün satıldı.
Şöyle bir hesapladım, 15 bine yakın makale yazmış Dilipak.
15 bin makaleden sadece bir tanesi için, bir hakim kararı ile evi satılıyor!
Ve sonra biz dönüp, “Türkiye’de düşünce özgürlüğü konusunda rahatlamalar olduğu”nu söylüyoruz!
Bu nasıl rahatlama ise!
Abdülhamid dönemini eleştiriyoruz.
Oysa Abdülhamid, gazetecilerin, düşünce sahiplerinin evlerini mi sattırıyormuş?
Tam aksine, onlara maaş bağlayıp, şu adaya, bu adaya gönderiyormuş!
Tamam, sürgün de olmasın..
Ama onun tarihi 1900’lerin başı..
Şimdi bir gazetecinin yazdığı tek bir yazıdan dolayı evinin satılmasının tarihi ise; 2000’lerin başı..
Arada tam 100 yıl fark var.
100 yılda geldiğimiz nokta burası mı?
Hem de, “düşünce özgürlüğü” konusunda, cesur açılımlar yaptığı ileri sürülen bir hükümet döneminde yaşanıyor bu olay!
Çeşitli vesilelerle, daha önce yazmıştık. Dün Dilipak’ın evinin satılmasına konu olan karar, 2003 yılında verildi. Yani AK Parti iktidarı döneminde.
Hükümetin yargı kararına karışmasını tabiî ki istiyor değilim..
Ama bir hakim, Türkiye’nin tanıdığı bir gazeteci için verdiği kararı, ikametgahını tespit edip oraya göndererek tebliğ edeceğine, gazetede ilan yoluyla tebliğ ediyorsa; burada bir “görevi suîistimal” suçu yok mudur?
AdaletBakanlığı açmış mıdır, bu hakim hakkında bir soruşturma?
Hayır..
Dönemin Adalet Bakanı, yargıya gölge düşüren bu uygulamayı soruşturacağına, CNN Turk’ün tekzipden aldığı cezaların bozulması için, olağanüstü temyiz yoluna başvurmakla meşguldü o günler!
Evet, yanlış okumadınız, CNN Turk’e mahkeme tarafından verilen 10 ayrı dosyadan tekzip kararı, AK Partili Cemil Çiçek’in müracaatı ile Yargıtay’a götürülüp bozdurulması sağlanmıştı o günlerde..
Bu sayede CNN Turk, ayrı ayrı 10 tekzip açıklamasını yayınlamaktan, daha önemlisi de bu sebeble ödeyeceği ağır cezadan kurtulmuştu.
Ama Dilipak’ın davasında, göz göre göre kanuna aykırı karar veren, bununla yetinmeyip, savunma hakkını kısıtlamak için kararı temyiz etme imkânı tanımadan kesinleştiren hakim hakkında, hiçbir soruşturma açılmadı..
Dahası var..
Bu Erkaya ailesinin avukatları da, “Biz Dilipak’ın adresini bulamıyoruz” diye, aldıkları kararı gazete ilanıyla tebliğ ettirdiler ama... Temyiz süresi dolar dolmaz, tebligattan hemen 10 gün sonra, Dilipak’ın evini, elleri ile koymuş gibi bulmuş ve hacze gelmişlerdi.
“Nasıl olur da, 3 yıl süren dava boyunca bulamadığını söylediğin Dilipak’ın ev adresini, karar kesinleştikten sonraki 10 günde bulabilirsin? Burada açık bir görevi suîistimal var” diye şikâyet edildiğinde de, Ankara Barosu “Olur böyle şeyler” kabilinden cevapla olayı geçiştirmişti.
Adalet Bakanlığı, bu karar üzerine de hiçbir işlem yapmamıştı..
Ankara Barosu’nun kararı, “Siz bu ülkede kendi başınıza buyruk değilsiniz. Bir avukat, 3 yıl boyunca bulamadığı bir adresi, 10 gün içinde buluyorsa, burada iyi niyet söz konusu olamaz. Burada bir oyun var. Mahkemeler de bu oyuna alet edilmiş. Ya bu avukatlara gerekli cezayı ver, ya da cezayı vermediğin için senin hakkında soruşturmayı başlatıyorum!” denilerek mercek altına alınmalıydı... Ama alınmadı..
Kimbilir; belki de dönemin Adalet Bakanı, o günlerde de Kanal D’nin davaları ile uğraşıyordur da, onun için bu ciddi olaya zaman bulamamıştır.
Kimbilir?!..
Kim bilir; CNN Turk’ten, Kanal D’den vakit bulup, bu ülkenin öz çocuklarının haklarına sahip çıkmaya ne zaman sıra gelecek? Ne zaman, gazeteciliği ticaret olarak görenlerin değil, gazeteciliği halkı bilgilendirmek olarak görenlerin haklarının gözetilmesine sıra gelecek!
VAKİT