Boşuna “kirli savaş” demiyoruz!

Hakan Albayrak

“Ergenekon”la ilgili bir haberde “Yapılanmanın PKK gibi terör örgütleriyle ilişkisi olduğu yönündeki iddialar ise oldukça şaşırtıcı” deniliyor.

Bingöl'de böyle bir cümle kursanız size kahkahayla gülerler.

“Şaşırtıcı mı dedin? Sahi mi söylüyorsun? Hah hah haaa”.

“Derin devlet”in kahvehanelerde yerlerde süründüğü bir yerdir Bingöl.

Devletle kavgalı olanlar bir yana, devleti baş tacı edenler bile bazı PKK unsurları ile bazı “derin devlet” unsurları arasındaki işbirliğine öteden beri dikkat çekerler orada.

Bingöllü bir BBP'liden şöyle bir iddiayı rahatlıkla duyabilirsiniz:

“O 33 askerin şehit edilmesi, ateşkesin sona ermesinden menfaat uman bir kısım PKK ile bir kısım derin devletin ortak operasyonuydu. Katliam planını önceden haber veren muhbirin istihbaratı değerlendirilmemiş, üstelik bu muhbir PKK yöneticilerine ihbar edilerek öldürtülmüştür. İşin içinde farklı istihbarat teşkilatlarının rekabeti de var…”

Böyle iddialar bütün Doğu ve Güneydoğu'da gırla gidiyor.

Olağanüstü hal uygulamalarının uzatılması için kurulan ortak kumpaslar…

Eroin ticareti için kurulan ortak tezgâhlar…

Daha neler neler…

İddiaların hepsi doğru olmayabilir, ama ateş olmayan yerden duman yükselmeyeceğine göre ortada bir dümenin döndüğü muhakkak.

Bölge halkı bu dümeni yıllardır konuşuyor.

Orada görev yapan Kayserililer, Bursalılar, Trabzonlular, İstanbullular da konuşuyor.

Yaşanan savaşa “kirli savaş” denilmesi boşuna değil.

Ne terör yalın bir terör, ne de terörle mücadele yalın bir terörle mücadele.

Ne PKK tümüyle göründüğü gibi, ne de onunla mücadele edenler tümüyle göründükleri gibiler.

Herkesin türlü çeşit hesapları var; hesaplar bazen çatışıyor, bazen örtüşüyor.

Kamuoylarına gösterilen hedeflerle gerçekte gözetilen hedefler birbirine taban tabana zıt olabiliyor.

“Çözüm” diyen PKK'lılar çözümsüzlüğe, “huzur ve güven ortamı” diyen “derin devlet”çiler de huzursuzluğa ve güvensizliğe oynayabiliyor ve bu konuda birbirlerini destekleyebiliyorlar.

“Kürdistan” diye diye Kürtleri satanlar, “vatan-millet” diye diye vatana-millete ihanet edenler…

At izi it izine karıştı.

Bazı “derin devlet” unsurları ile bazı PKK unsurlarının işbirliğinden başka, PKK kılığına giren derin devlet (ve belki de derin devlet kılığına giren PKK) meselesi de var.

Ne diyordu emekli bir korgeneral?

“Bölgeye yeni gelen hakim ve memurlar işlerini ciddiye alıp hizaya girsinler diye bir-iki bomba attırdım.”

PKK ile mücadele adına PKK kılıklı terör!

Bazı İslamcıların 'devlet hizmetinde' kullanılması, hukuksuz operasyonlara alet edilmesi de cabası.

Meseleyi içinden çıkılmaz hale getirmeye yarayacak ne varsa yaptı sözkonusu “derin devlet”çiler…

Bölge insanının kanı ve canı üzerinden dünyanın en kirli siyasetini yürüttüler…

Bu siyasetin bekası için “şehit anaları”nın gözyaşlarını tepe tepe kullandılar…

Milleti yıllarca manipüle ettiler, kandırdılar...

Kaos mimarlığını huzur ve güven mimarlığı gibi sundular...

Şimdi de, bölge insanının umut bağladığı iki siyasi partiyi kapattırarak, yeni bir kaos senaryosunu hayata geçirmek istiyorlar...

Memleket kaosa sürüklendikçe zevkten dört köşe oluyorlar…

Ama onlar yine de vatan kahramanı!

Bu kirli siyaseti ve dolayısıyla kirli savaşı sona erdirecek çözüm önerileri sunanlar ise vatan haini!

Öyle mi?

Öyle değilse, Altan Tan'ın Abant Platformu'nda sunduğu çözüm önerilerini öpüp başımızın üstüne koyalım.

Yarın bu köşede inşaallah.

YENİ ŞAFAK