Bosna Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyinin Boşnak Üyesi Bakir İzzetbegoviç, Oxford Üniversitesi İslam Araştırmaları Merkezinde, "İslam Dünyasında Özgürlük, Onur ve Demokrasi İçin Mücadelede Bosnalı Müslümanların Deneyimleri" başlığı altındaki söyleşiye katıldı. Bosna Hersek'in ilk Cumhurbaşkanı merhum Aliya İzzetbegoviç'in, 44 yıl önce dile getirdiği bir düşünceyi hatırlatarak sözlerine başlayan İzzetbegoviç, "Tüm İslam dünyası bir değişimin içerisinde bulunuyor. Bu değişim sırasında, ne olursa olsun, bu dünya bu asırın ilk yarısında olduğu gibi asla olamayacak" dedi.
"Pasiflik ve uyku dönemi sonsuza dek geçti" diyen İzzetbegoviç, "Çünkü, 700 milyon nüfusa sahip, muazzam doğal kaynakları, devasa kültürel ve siyasi geleneklerin halefisi olan ve İslam misyonunu taşıyan bir dünya, uzun süre hizmetçi kalamaz. Bu anormal duruma son verecek yeni Müslüman neslini durduranilecek güç yok" ifadelerini kullandı.
İzzetbegoviç, söz konusu değişimlerin yıllar boyunca fermente edilmiş toplumsal ve siyasi değişimler olduğunu, bu değişimlerin bugünlerde özgür toplumlar ve demokratik yapıların oluşturulması yönünde hareket etmeye başladığını söyledi.
Müslümanların, yakın tarihteki evrensel kültür ve medeniyetine katkısından da bahseden İzzetbegoviç, Müslümanların bugün yaşadıkları zaman içerisinde aktif rol almaları gerektiğini ifade etti.
"Boşnaklar, Avrupa'nın yerlisidir"
İzzetbegoviç, Bosna'da yaşayan Müslüman Boşnakların, Avrupa'nın yerli halklarından biri olduğunu ve yaklaşık 500 yıldır İslam dininin içinde olduklarını belirterek, Boşnak halkının kendi özgürlüğü, onuru için, hayatta kalabilmek için büyük mücadeleler verdiğini ve aynı mücadelelerden dünyadaki diğer Müslümanların geçtiğini ya da bundan sonraki dönemde geçeceğini söyledi.
İzzetbegoviç, "Boşnak halkı büyük tarih yükü taşıyan küçük bir millettir. Avrupa'nın eski halkıdır. Bosna kelimesinden 10. yüzyılda söz ediliyor. Ülkemiz, tarih boyunca doğu ile batı arasındaki temas noktası oldu. Her zaman farklı düşüncelerin ve dinlerini buluşma yeri oldu" diye konuştu.
Bosna Hersek'te yaşanan savaşlara da değinen İzzetbegoviç, Bosna Hersek'in özellikle 20. yüzyılda savaş meydanlarının merkezi olduğunu ve yaşanan bu savaşların her zaman dışarıdan ithal edildiğini, yabancıların müdahalesiyle yaşandığını savundu.
İzzetbegoviç, "Bosna Hersek, çok kültürlü ve çok dinli bir topluluktur. Barış, hoşgörü ve saygı içerisinde, yüzyıllar boyunca inşa edilmiş bir topluluktur. Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna yüz minareli bir kenttir. Ama, aynı zamanda çok sayıda kilisenin ve sinagogun da bulunduğu bir kenttir" dedi.
Boşnakların İslamiyeti kabul etmesine de değinen İzzetbegoviç, şunları kaydetti:
"Boşnaklar, Osmanlı Devletinin egemenliği altına girmeden önce de İslam'ı kabul etmeye başlamıştı. Ancak, Osmanlı'nın gelişiyle birlikte, Boşnaklar toplu olarak İslam'ı kabul etmeye başladı. Osmanlı, her zaman, Bosna krallarıyla işbirliği içindeydi. İslam dininin kabul edilmesi, Boşnaklar için normaldı. Çünkü, Boşnaklar kilise hiyerarşisini ya da putlara tapmayı hiçbir zaman kabul etmemişti. Osmanlı, toprakları fethediyordu ancak fethettiği toprakların insanlarını esir olarak almıyordu. Onların kültürlerini silmiyor, onları din değiştirmeye zorlamıyordu. Müslüman olmayanlar, para karşılığında askerliğini yapabiliyordu. Aynı zamanda, İslamı kabul etme imkanları da bulunuyordu ve bu yolla, Osmanlı Devleti'nin en üst kademelerine kadar yükselme imkanına sahiptiler. Osmanlı, günümüz Türkiyesinin topraklarına dönünce, arkasında bıraktığı topraklardaki camiler, kiliseler, sinagoglar ve kültürler korunmuş bir şekilde bırakıldı."
''Bosna Hersek, masum Müslümanlar mezarlığıdır"
İzzetbegoviç, İkinci Dünya Savaşının, Bosna Hersek'in 20. yüzyıldaki en karanlık dönemlerinden biri olduğunu belirterek, Boşnak ulusunun bu dönemde çok büyük acılar çektiğini söyledi.
"Bosna Hersek, masum Müslümanlar mezarlığıdır" diyen İzzetbegoviç, sözlerine şöyle devam etti:
"Sırbistan ile Bosna Hersek sınırındaki Drina Nehri ise en büyük Müslüman toplu mezarıdır. Etnik isimlerini (Boşnak) kullanma hakları yoktu, nüfus sayımlarında 'belirsiz' olarak sayılıyorlardı, dilleri Sırpça-Hırvatça idi ve bilim akademileri ya da ulusal kurumları yoktu. Camiler, medreseler, tekkeler, mektepler kapatılmıştı. Reis-ul Ulema, komünist parti tarafından seçiliyordu. Diğer siyasi partilerin faaliyetleri yasaklanmıştı. Basın özgürlüğü yoktu. Yönetime direnen herkes hapse atılıyordu. Genç Müslümanlar Derneğinin üyeleri de acımasızca cezalandırılmıştı. Bazıları idam edilmiş, bazıları ise onlarca yıl hapse mahkum edilmişti."
İzzetbegoviç, eski Yugoslavya döneminde, Boşnaklara yönelik yapılan tüm bu ayrımcılığa rağmen, Boşnaklara yönelik en büyük darbenin, eski Yugoslavya'nın dağılmasıyla birlikte yaşanan savaş ve soykırımlar olduğunu ifade etti.
İzzetbegoviç, "Liderler ılımlı, akıllı ve sabırlıydı. Aliya İzzetbegoviç, Haris Silayciç, Reis-ul Ulema Mustafa Ceriç, generaller Rasim Deliç, Yovan Divyak, Styepan Şiber gibi liderler insanlar için özel kişilerdi. İnanıyorum ki, Boşnakların yaşadıkları tüm acılar artık geride kaldı. Büyük depremlerin ardından küçük depremler yaşandığı gibi, savaşın ardından da bazı siyasi krizler yaşanıyor. Halklar düzeyinde barış süreci ve sonuçları görülebiliyor. Devlet mekanizmaları ise birleşiyor ve güçleniyor. Komşu ülkelerle ilişkiler oldukça iyi. Bölgedeki tüm ülkeler Avrupa ve Avrupa-Atlantik entegrasyonlar yolunda birbirlerini destekliyor" diye konuştu.
AA