On yıldır bu bölgede ortaya çıkan suikastleri özel bir dikkatle izliyorum. Bence; Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) gibi siyasi tezleri, terörle mücadeleyi, enerji projelerini, işgalleri, ayrıştırma projelerini tartıştığımız gibi, çevremizde ortaya çıkan siyasi suikastleri de en az onlar kadar önemsemek zorundayız. Çünkü bu suikastler, aydınlandığı oranda her şeyi ortaya çıkarıyor, karmaşık ilişkileri gözler önüne seriyor, Afro-Asya kuşağındaki bilinmezleri öğrenmemizi sağlıyor. Bu yüzden, son yıllarda Lübnan'dan Pakistan'a uzanan bölgede işlenen siyasi cinayetleri "BOP Suikastleri" olarak tanımladım. Her bir cinayetin arkasında bir şeyler aradım, bazen buldum bazen izlediğim yol bir yerlerde karanlığa büründü. Suikastleri ve para ilişkilerini siyasi gelişmelerden hatta çatışmalardan daha çok önemsedim. Çünkü gerçeğe ulaşmak için en kestirme yol buralardan geçiyordu. Konuya gelelim:
The New Yorker dergisinin ünlü ismi Saymour Hersh, "Pakistan'ın eski Başbakanı Benazir Butto'nun ve Lübnan eski Bşabakanı Refik Hariri'nin dönemin ABD Başkan Yardımcısı, Dick Cheney'in emriyle öldürüldüğünü" söylüyor. Hersh, "Lübnan Başbakanı Refik Hariri gibi Butto'nun öldürülmesi emrini de Cheney verdi. Suikast CIA içinde kurulan 'Özel Operasyon birimi' tarafından gerçekleştirildi. Bu birimin amacı ABD karşıtlarının elimine edilmesi" diyor. Hersh, iddiaları ciddi tartışmalara neden olan bir gazeteci. İsrail'in Kuzey Irak'taki faaliyetlerini de yazmıştı ve bu Türkiye ile İsrail arasında krize neden oldu. Daha sonra bu iddialar herkes tarafından bilinen gerçekler haline geldi. Abartmayayım ama, o dönemlerde bu bölgedeki gelişmelere ilişkin çok daha detay bilgileri aktardık burada. Hem de çok daha erken tarihlerde. Bugünkü olayda olduğu gibi.
Tartışmalara neden olan iddia ile ilgili biraz daha detay verelim. Bush yönetimi ile suikastler arasında bağlantı kuranlar şunları da söylüyor: 14 Şubat 2005'te Beyrut'ta uğradığı bombalı saldırı sonucu yaşamını yitiren Lübnan'ın eski Başbakanı Refik Hariri ve Lübnanlı Hristiyan lider Elie Hobeika suikastlarına bizzat yetki veren isimler Bush'un danışmanlarından Karl Rove ve Eliot Abrams'tı. Hariri, ABD'nin Lübnan'ın kuzeyinde kurmak istediği üsse karşıydı, Ariel Şaron da Hizbullah'ı bitirmek istiyordu. Suikastler Bush yönetimine bağlı bir birim tarafından yapılıyordu. Bu birliktekiler Irak ve Afganistan'da da benzer suikastler yapıyordu. Özellikle Irak'ta mezhep çatışmasını başlatan suikastler!
Cheney'nin suikast timi İsrail ile birlikte çalışıyordu. Kudüs'te de benzer bir tim vardı. ABD ile İsrail'in yürüttüğü gizli operasyonlarda koordinasyonu Bush'un Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Eliot Abrams sağlıyordu. Abrams'ın bir işaretiyle İsrailliler harekete geçiyordu. 2002'de Lübnanlı Hristiyan lider Elie Hobeika'yı öldüren suikast timi Hariri'yi de öldürdü. Hobeika, Lahey'e gidecek ve dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un Sabra ve Şatilla katliamlarından sorumlu olduğunu, insanlığa karşı suç işlediğini söyleyerek ifade verecekti.
Hariri suikastiyle ilgili çok sayıda yazı yazdım. En son Butto'nun öldürülmesinden sonra Yeni Şafak gazetesinde "Büyük Ortadoğu Suikastleri" başlığı altında bir dizi hazırlayarak, bir çok suikastle ilgili detay bilgiler aktardım. Hariri'yi "Suriye'nin öldürttüğü" tezi kabul gördü. Türkiye'de en meşhur Ortadoğu uzmanları "hayır, öyle değil" diyenlerle alay ediyordu. Biz, İsrail üzerinde duruyorduk. İsrail varsa ABD de vardı. Senaryo hazırdı; Suriye Lübnan'dan çıkarıldı. Neredeyse işgal edilecekti. Şeyh Yasin öldürüldü, Filistin mahvoldu. Bazı bölge liderlerinin haberdar olduğu bir suikastti bu. Butto öldürüldü, Pakistan iç savaşın içinde şimdi.
15 Mart 2005'te, yani bir ay sonra, "Hariri, ABD üssüne karşı çıktığı için mi öldürüldü" başlığı ile bütün iddiaları aktardım. Mesele sadece Lübnan'da kurulacak olan ve ihalesi bile yapılan ABD üssüyle sınırlı değildi. Ortadoğu'da dönen yüz milyarlarca dolarlık kayıt dışı para trafiğiyle de bağlantılıydı. Irak'ın zenginliklerinin paylaşılmasıyla da.
Aynı dönemde, Türkiye Cumhurbaşkanı'nın Suriye ziyaretine açıkça tavır alan ABD Ankara Büyükelçisi Eric S. Edelman'ın, ziyareti engellemek amacıyla Türkiye'yi adeta tehdit etmesinin de bu olaylarla bağlantısı vardı. Edelman'ın söz konusu suikastler bir şekilde bağlantılı olması hiç de yadırganacak bir durum değil. Çünkü patronu Cheney'ydi. Türkiye'de hiç sevilmeyen bu adam daha sonra apar topar gitmek zorunda kaldı. Ne yalan söyleyeyim; sevilmemesinde de, gitmesinde de payım olduğu için gayet memnunum. Biyografisinde kendisiyle ilgili yazımın yer almasından da gurur duyuyorum. O zamanlar Hürriyet gazetesinde ardı ardına aleyhimize haberler yayınlatan, bir muhafazakar gazeteye verdiği söyleşiyle bizi vuran, görüştüğü gazetecilerle üzerimizde baskı oluşturan bu adam, bölgemizdeki karanlık senaryoların kilit isimlerinden biriydi. Ama bu durum bile, Türkiye'de bazılarının onu alkışlamasına engel olmuyordu.
Cheney'nin suikast timinin başındaki isim, General Stanley McCrystal, şuan Afganistan'daki ABD birliklerinin başında! Bir zamanlar, tanıdığımız, adını bildiğimiz bir çok isme suikast düzenleyen "Ortak Özel Operasyonlar Birliği”ni yönetiyordu. Bu birlik şuan Pakistan'da!
Bir iddiam var! Sadece ben inanıyorum şimdilik. Suikastlerin ilki 11 Eylül saldırılarından bir kaç gün önce öldürülen Ahmet Şah Mesud'a yapıldı. Ben bunu "11 Eylül'ü haber veren suikast" olarak tanımladım. El Kaide yaptı dendi. Aynı merkezler tarafından planlanmıştı. Bir gün ortaya çıkacaktır…
ABD'deki bu terör çetesi başarsaydı, BOP suikastleri bugün devam ediyor olacaktı. Türkiye'de bazı insanlar için bugün matem tutuyor olacaktık. Bu yazıya, BOP suikastlerine Türkiye'den de isimler katmak zorunda kalacaktık. Şükür başaramadılar!
YENİ ŞAFAK