Bombalanan Köyler İçin Zamanaşımı Riski

Şırnak’ta 20 yıl önce iki köye yönelik bombardımanda 38 köylünün hayatını kaybettiği olayda zamanaşımı süresi yarın doluyor. AİHM’in, Türkiye’yi mahkum ettiği olayın tanığı köylüler Al Jazeera'ya konuştu: Bombalar yağdı, köy yerle bir oldu, cenazelerimizi

Şırnak’ın Kuşkonar ve Koçağılı köylerine yönelik 20 yıl önce yapılan hava operasyonu sonucu yaşlı ve çocukların da aralarında bulunduğu 38 köylü hayatını kaybetti. Yıllarca sivil ve askeri savcılık arasında gidip gelen dosya, şu anda Genelkurmay Askeri Savcılığı’nda. Olayla ilgili zamanaşımı süresi yarın doluyor. Askeri savcılığın soruşturma dosyasını sürdürüp sürdürmeyeceği merak edilirken, olayın mağduru tanık köylüler ve avukatları Al Jazeera’ye konuştu. Bombardımanda yakınlarını kaybeden köylüler, “Köy yerle bir oldu. Cenazelerimizi enkazın altından çıkardık. Traktörle götürdük” diyor.

 

Bombardımanda köyde olan, ailesinden altı kişiyi kaybeden Ubeyt Kıraç, Şırnak’ın Cizre ilçesinde yaşıyor. Kıraç, bombardıman esnasında 23 yaşındaydı. 13 kişinin hayatını kaybettiği Koçağılı köyünde yaşıyordu. Evleri köyün üst kısmındaydı. O gün de evlerinin önünde oturup sohbet ediyorlardı.

"Ortalık toz duman oldu"

Ubeyt Kıraç, o andan sonra olanları şöyle anlatıyor:

"Saat 10 civarlarındaydı. Önce bir helikopter göründü. Köyümüzü geçti. Arkasından bir duman bıraktı. Üç, dört dakika geçmedi ki, iki uçak geldi. Amcamların evini bombaladı. Bu ilk bombalamaydı. Köyü geçtiler, yeniden döndüler bu kez köyün üzerine. Yeniden kazanlarını bıraktılar. Toplamda sekiz kazan bıraktılar."

Kıraç, bombalama olunca, köyün toz duman içinde kaldığını, kimsenin kimseyi görmediğini söylüyor. Ne olduğunu kimsenin bilmediğini, dereye kaçarak saklandıklarını dile getiriyor. Ortalığın sakinleşmesinin ardından köye döndüklerini hatırlatan Kıraç, "Köy yerle bir olmuştu. Enkaz altından cenazeleri çıkardık. Çevre köylerden de yardımımıza gelenler oldu. Cenazeleri traktörle taşıdık. Yaralıları da hastaneye götürdük" diyor.

“İki annesini de kaybetti”

Mağdur köylülerden biri de Mehmet Bengin. Kumçatı beldesinde yaşıyor. O da Koçağılı köyündeki bombardımana tanık oldu. Bombardıman esnasında evin içinde bulunan öz annesi Ayşe ve üvey annesi Meryem’i kaybetti. "İkisi de yaşlıydı" diyor ve devam ediyor:

"İki de kardeşimin kızını kaybettim. Komşumuz da hayatını kaybetti. Önce başka köye (Kuşkonar) atılmıştı. O köyden bizim köye geldiler. Bir helikopter gördük. Duman çıktı. Uçak bizim köye geldi. Köyün üstündeki evi bombaladılar."

Mehmet Bengin, şu anda köylerinin hâlâ boş ve yıkık olduğunu dile getirerek, "Hâlâ köyde o bombaların parçaları var. 20 yıl oldu. Davayı açmışız kabul etmiyorlar" diyor.

Karar yarın netleşecek

Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) mahkum olduğu davada köylülerin avukatlığını yapan Diyarbakır Barosu Başkanı Avukat Tahir Elçi, davanın açılması için yıllardır hukuk mücadelesi yürütüyor. Dosyanın Genelkurmay Askeri Savcılığı’na gönderildiğinin ortaya çıktığını hatırlatan Elçi, zamanaşımı süresinin yarın dolacağına dikkat çekiyor:

"Bize göre, insanlığa karşı işlenen bu ağır suçların zamanaşımına uğratılmaması gerekiyor. Çünkü bu tür suçlar, insanlığa karşı işlenen suçlar kategorisine giriyor. Ayrıca, dosyanın şüphelileri Hasan Kundakçı ve diğer şahısların ifadeleri alınmış. Bu açıdan da zamanaşımına uğramaması gerekiyor. 26 Mart'ta kesin bir şekilde öğrenmiş olacağız.

“AİHM kararı uygulanmalı”

Dosyanın zamanaşımına uğratılması durumunda Genelkurmay Askeri Mahkemesi’ne itiraz edeceklerini belirten Elçi, "Bu aynı zamanda AİHM’in kararının ihlâli anlamına gelir. AİHM kararının yerine getirilmesi bakımından sorumluların tespit edilmesi ve mahkeme önüne çıkarılması gerekiyor. Yani dava açılması gerekiyor" diyor.

Şırnak katliamının kronolojisi

“Şırnak katliamı” olarak kayıtlara geçen bombardıman 26 Mart 1994’te yaşandı.  Bombardıman sonucu Kuşkonar’da 25, Koçağılı’da ise 13 köylü hayatını kaybetti. AİHM'nin verdiği mahkumiyet kararının tutanaklarına göre, soruşturma başlatan Şırnak Savcılığı 1997’de olayı PKK’nın yaptığı iddiasıyla dosyayı, Diyarbakır’daki dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM)’ye gönderdi. Yedi yıl boyunca dosyada hiçbir işlem yürütülmedi. DGM’lerin kaldırılması sonrası, Avukat Tahir Elçi’nin girişimleri sonucu Diyarbakır Başsavcılığı dosyayı inceledi. Savcılık, 2005’te ilk olarak 'Bombaların havadan atıldığı'yla ilgili tanık iddialarından hareket ederek, dosyayı Diyarbakır 2. Hava Kuvvet Komutanlığı Askeri Savcılığı’na gönderdi. Askeri savcılık, soruşturma kapsamında olayın yaşandığı tarihte Şırnak bölgesinde uçuşun yapılıp yapılmadığını sordu. Verilen yanıt, hiçbir uçuşun yapılmadığı oldu. Dosya yeniden sivil savcılığa gönderildi.

Hava Kuvvetleri uçuşu inkar etti

Savcılık, 3 Haziran 2008’de Diyarbakır ve Malatya’daki ilgili komutanlıklardan 26 Mart 1994 tarihli Şırnak üzerindeki tüm uçuşların detaylarını istedi. Yanıt alınamayınca savcılık talebini ikinci kez tekrarladı. 5 Kasım 2008 tarihli Diyarbakır’daki Hava Komutanlığı'nın yanıtında, "Komutanlığın altındaki üslerden 26 Mart 1994 tarihinde ulusal güvenliğe dönük uçuş faaliyeti yürütüldüğüne dair hiçbir kaydın bulunmadığı” iddia edildi. 6 gün sonra da Malatya’daki Üs Komutanlığı yanıt verdi: “Üste o tarihlerde uçuş faaliyeti yapıldığına ilişkin hiçbir kaydın bulunmadığı…"

Genelkurmay “uçuş oldu” dedi

Tarihler 20 Aralık 2011’i gösterirken, savcılığın başvurusu üzerine Ankara’daki Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, Genelkurmay Başkanlığı’na uçuşları sordu. Beklenen yanıt 31 Ocak 2012’de geldi. Sivil Havacılık'a gelen 33423040 sayılı yazıda söz konusu tarihlerde "Şırnak’ın batısı ile kuzeybatısı 10 NM (18.55 km) Hava Kuvvetleri tarafından iki uçuş icra edildiğinin tespit edildiği" belirtildi. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın yıllarca sakladığı gerçek, böylece Genelkurmay tarafından ortaya çıkarılıyordu. Dosya savcılığa gönderildi. Bu arada mağdurların avukatı Tahir Elçi, daha önce başvurduğu AİHM’e yeni gelen belgeleri de ekledi.

Dosya Genelkurmay’da

AİHM 12 Kasım 2013’te yaşam hakkını ihlal etmekten Türkiye’yi mahkum etti. Öngörülen tazminat ise 2 milyon 305 avroydu. Karar doğrultusunda Avukat Taher Elçi, soruşturmanın tamamlanarak failler hakkında davanın açılmasını istedi. Sivil savcılık ise, zamanaşımı süresinin “26 Mart 2014’te” dolacağı notunu da düşerek, şüphelilerin asker olmasını gerekçe göstererek, dosyayı Diyarbakır 2. Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı’na gönderdi. Askeri savcılık dosyada son noktayı koydu. Savcılık, 24 Şubat 2014'te yetkisizlik kararı verdi. Dönemin Jandarma Asayiş Komutanı emekli Korgeneral Hasan Kundakçı ve Adnan Karaardıç, Metin Hazar ile İbrahim Ergen’in şüpheli olarak bulunduğu dosyayı, Genelkurmay Askeri Savcılığı’na gönderdi.

Genelkurmay'da bulunan dosya hakkında yarın verilecek karar merakla bekleniyor. 

 

Röportaj Haberleri

“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”
Türkiyeli bir mücahid ile Suriye devrimi üzerine…
"Solun bir kısmı mezhepçilikten bir kısmı da İslam düşmanlığından Esed'i destekliyor"
Suriye'nin korku hapishaneleri: Sednaya, Tedmur ve Suriye’nin yeni hafızası
"Suriye devrimi Türkiye'nin de zaferidir!"