Kenan Alpay, PKK-HDP hakkında değerlendirmelerde bulunuyor:
Silahlı örgütün siyasal örgüte, silahlı mücadelenin siyasal mücadeleye dönüşeceğine dair bütün beklenti, çaba ve umutlar boşa çıktı. Çünkü PKK liderlerinin Kandil’den verdiği mesajlar ile HDP sözcülerinin Meclis’te dile getirdiği talepler gün geçtikçe iyiden iyiye benzeşti, öyle ki özdeşleşmesine az kaldı. Gelinen aşamada PKK ve HDP salt Çözüm Süreci'nin değil bir bütün olarak siyasal sürecin sabote edilmesine yatırım yapan bir pozisyon aldı.
HDP ve diğer bileşenlerinin aynen 2011’de olduğu gibi hatta daha sansasyonel bir dizi eylem silsilesinin sonunda geçen hafta beyan ettikleri özerklik-özyönetim modelinin hayata geçirilebilme şansı var mı? Nereden bakılırsa bakılsın Sur, Silopi, Nusaybin, Cizre gibi beldelerde mayınlı hendekler eşliğinde sürdürülmeye çalışılan şehir savaşlarıyla hiçbir surette siyasal bir çözüm öngörülmediği aşikâr. Aksine öncelikle Türkiye kronik bir çözümsüzlük ve çatışma iklimine mahkûm edilmek isteniyor. Lakin öncelik Suriye ve Irak’ta daha kolay ve yakın görülen statülerin netleştirilmesine verildiği için mesele şimdilik Türkiye’yi bölgedeki hesaplardan olabildiğince uzak tutmak.
Hendek ve Barikatlar Federalizmi
PKK-HDP yaşanan bütün süreçleri ilk elde bölgesel boyutlarıyla Esed rejimi ve İran’la paslaşarak daha ileri boyutlarını ise ABD ve Rusya arasında kâh ortak payda olmanın kâh pazarlıkları kızıştırmanın imkânlarını kullanarak hayata geçirmeye girişiyor. Bu noktadan hareketle adı geçen devletlerin hemen tamamının bütün ihtilaf ve çatışma potansiyelleri belki de Sünnilerin iktidardan mahrum edilmesi ve Türkiye’nin bölgeden uzak tutulması şeklinde belirginlik kazanıyor.
(...)