Bölgede yaşanan çatışmaların mağduru olan halk, göç etmeye devam ediyor. Gittikleri çeşitli illerde yakınlarının yanında ya da kiraladıkları evlerde kalan aileler, birçok sıkıntı ile karşı karşıya kalıyor.
Günlerce yaşanan çatışmalardan, ellerinde beyaz bayraklarla Cizre'den ancak bu şekilde kaçabilen binlerce aileden biri olan ve ismini vermek istemeyen mağdur vatandaş ailesiyle birlikte yaşamış oldukları sıkıntıları İlke Haber Ajansı'na (İLKHA) anlattı.
Bölge halkının şehir savaşından dolayı PKK'ye, çözüm sürecinde çatışma hazırlıklarına göz yumduğu için de devlete öfkeli olduğunu belirten mağdur, iki ateş arasında kalan mazlum halka, devletin de HDP'li belediyelerin de yardım eli uzatmadıklarını söyledi.
Topraklarından göç etmek zorunda kalan mağdur, uzun zaman gündemde kalan Cizre'deki bodrumda kalanlardan sadece üç kişinin sivil olduğunu geri kalanların ise PKK'nin yöneticilerinden olduklarını dile getirdi.
Can güvenliği sorunu nedeniyle ismini ve görüntü vermek istemediğini söyleyen mağdur, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Ben neden batıdaki insanlar gibi geceleri dışarıya çıkamıyorum, neden arkadaşlarımla parkta oturup sohbet edemiyorum. Bu çatışmalardan dolayı Cizre'de öyle mahalleler var ki - akrabalarım orada- tamamen harap olmuş. İnanın şu an bölgede onlara (PKK) sempati duyanlar dahi ‘eğer bundan sonra buraya hendek kazacağız ya da mayın döşeyeceğiz derlerse; kim olursa olsun kesinlikle biz bunu kabul etmeyeceğiz' diyorlar. Halkın hepsi artık bıkmış durumda.”
Cizre'deki son sokağa çıkma yasağının şimdiye kadar uygulanan en uzun yasak olduğunu belirten mağdur, 'eğri oturup doğru konuşalım' diyerek “Burada hem devletin hem de onların (PKK) suçu vardır.” dedi.
“Kazmayın ya da mayın döşemeyin dediğinde ‘seninle sonra görüşeceğiz' diyorlar”
Halkın iki ateş arasında kaldığını belirten mağdur, sözlerine şöyle devam etti: “Ben evimde otururken gelip ‘burayı kazacağız' diyorlar. Kazmayın ya da mayın döşeme dediğin zaman onlar da ‘seninle sonra görüşeceğiz' diyorlar. Senin çocuğun, eşin var. Kendi hayatından korkmuyorsun ama çocuklarıma bir zarar gelir diye korkuyorsun. Devleti arıyorsun ‘falan yerde benim kapımın önüne mayın döşüyorlar, hendek kazıyorlar' Devlet de ‘güvenlikli bölge olmadığı için oraya gelemiyorum' diyor. Şimdi millet ne yapacak, iki ateş arasında kalıyor. Yasak uygulandığında kapıya gelip çalıyorlar ‘içeri geleceğiz' diyorlar. Kapıyı açmazsan elinde roket var ve içeri atacak, kapıyı açtığında da içeri girip senin pencerenden, camından askere roket atıyorlar. O zaman asker ne yapacak; o binayı yerle bir edecektir. Yani anlayacağınız halk çok mağdur oldu çok.”
“O bodrumda belki 60 insan vardı bunların içinde sadece 3 kişi sivildi”
Cizre'de yaşanan ve uzun süre gündemde kalan bodrum olayına değinen mağdur, “Onlar (PKK) işte bazılarını kendine şey yapmak için (kalkan) halkı kullanırlar. Bundan iki üç günce o bodrumda belki 60 insan vardı, bunların içinde 3 kişi sivildi. Diğerleri de kamptan gelenlerdi. O bodrum, oradaki yönetim ve çatışmaların kontrol edildiği yerdi. Bir nevi karargâhtı bu bodrum.” diye belirtti.
Cizre ekonomik olarak çöktü
Cizre'deki ekonomik durum hakkında da konuşan mağdur, “Memur olan biri ekonomik sıkıntı belki çekmez ama günlük çalışan kişi büyük ekonomik sıkıntı çekiyor. Halkın ekmeği, yemeği nereden gelecek. Memurlar bile kendi maaşlarını alamıyorlar, çünkü bankalar kapalı. Hiçbir resmi daire açık değil, sadece adliye açıktır o da soruşturmalar yapılıyor. Esnaf zaten bitmiş durumda.” dedi.
“Cizre'den 100 bin insan göç etti”
Yaklaşık olarak 100 bin insanın çatışmalar nedeniyle Cizre'den göç ettiğini ifade eden mağdur, göç edenlerin birçoğunun olayların sona ermesinden sonra geri dönmeyi düşündüklerini söyledi.
Yaşanan çatışmalardan dolayı kendi halindeki insanların, çocukların öldüğünü söyleyen mağdur, şunları ifade etti: “Kurunun yanında yaş da gidiyor. Devlet ‘ben bir gerilla öldüreyim de ne olursa olsun' diyor. Gerçekten doğru konuşalım, devlet halkın çıkmasını istiyordu. İmkânı olanlar çıktı ama imkânı olmayanlar çıkamadı. Bu olaylardan hiç haberi olmayan, kendi halindeki insanlar, küçük çocuklar öldüler.”
“PKK halkı canlı kalkan olarak kullanmak için çıkışlara izin vermiyor”
PKK'nin halkı canlı kalkan olarak kullanmak için ilçeden çıkışlara izin vermediğini ifade eden mağdur, yaklaşık iki boyunca ilçede elektriklerin kesik olduğu, özellikle diyaliz hastaları gibi hastaların ilçeden göç etmek zorunda kaldığını söyledi.
Çözüm süreci boyunca tüm yapılan çatışma hazırlıklarını görmezden gelen devletin de bu yaşananlarda payı olduğunu belirten mağdur, “Şimdi devlet, tüm bunlar olurken yani burada hendekler kazılırken barikatlar kurulurken, belediye iş makinaları çalışırken neden ‘bunlar nedir' demedi. Devlet de bir müddet bir şeyin sonuna gelmesini bekliyordu. Yani halk sıkıntı çeksin diye devlete durdu.” dedi.
“Yaşanan süreçte en fazla zarar görenler, çukur ve barikatlara izin verenler oldu”
Çatışmalardan en fazla zarar görenlerin çukur ve barikatlara izin verenlerin olduğuna dikkat çeken mağdur, sözlerine şöyle devam etti: “ Bu süreçte hendeklere karşı çıkanlar da oldu, karşı çıkmayanlar da oldu. Ama bu süreçte karşı çıkmayanlar daha büyük bir zarar gördüler. Karşı çıkanlar da zarar gördüler. Özgürlükleri kısıtlandı ama onlar kadar zarar görmediler. Kenar mahallelerde yol güzergâhları çizmişler. Gece saatlerinde kapın çalınıyor sen diyorsun ki ‘ne yapıyorsun' diyorlar ki ‘eviniz yol güzergâhımızdır'. Şimdi sen bunlara ne diyeceksin ki, devlet sana sahip çıkmadıktan sonra.”
“Burası Kobani kadar değerli değilse o zaman çekin gidin”
Kobani kenti için her tarafı yakıp yıkanların aynı hassasiyeti çatışmalarda harap olan diğer Kürt yerleşim yerleri için göstermemesini eleştiren Cizreli mağdur, “Ama insanlar daha önce neyin ne olduğunu bilmiyordu. Demek ki Kobani; Cizre, Sur, Silopi ve Nusaybin'den daha önemli? Millet bunların ne olduğunu anladı. Kobani 6-8 Ekim olayları oldu, yapmadıkları şey kalmadı. Cizre, Nusaybin, Sur ve Silopi de olaylar başladı batı ve İç Anadolu'daki Kürtler ‘bize ne' dediler. Olayların başladığı yerler Kobani'den daha değersizmiş meğer. Eğer Kobani sizin için değerli ise elinizi buradan çekip gidin. Zaten millete yeteri kadar zarar verdiniz. Git Suriye'de hazır yer var, devletini orada kur. Ne yaparsan yap. İsteyen gelir senin devletine sığınır, ben ‘Kürt'üm senin devletinde yaşamak istiyorum' der, isteyen de burada evinde kalır.” şeklinde konuştu.
Yaşanan bu çatışmalardan dolayı halkın HDP'ye olan desteğinin çok düştüğünü belirten mağdur, halkın yaşanan bu mağduriyetten dolayı düşüncesinin değiştiğini, bu saatten sonra önümüzdeki ilk seçimlerde HDP'ye verilen desteğinin çok düşeceğini belirtti.
Çözüm süreci boyunca hükümetin Kürt halkının sorunlarına yönelik somut herhangi bir adım atmamasını eleştiren mağdur, Kürt halkının şehirdeki çatışmalarından dolayı PKK'ye, çözüm süreci boyunca yapılan hazırlıklara göz yuman devlete de öfkeli olduğunu söyledi.
“Ne Devlet ne HDP'li belediyeler, sadece İslami STK'lar bize sahip çıktı”
Günlerdir çatışmaların ortasında kalan halka hiç kimsenin sahip çıkmadığını belirten mağdur, “İki aydır ne halkım diyen devlet ne de Kürt halkını savunduğunu ileri süren HDP'li belediyeler bize yardım etmediler. Bize tek yardım eden İslami STK'lar oldu.” dedi.
“Örgüt hâkim olduğu mahallelerde dindar insanlara baskı yapıyor”
Hayatın durma noktasına geldiği ilçede örgüt gibi düşünmeyen insanların büyük baskılara maruz kaldığını ifade eden yaşlı bir teyze de yaşadıklarını şöyle anlattı: “ İlçede tüm dükkânlar kapalı olduğu için insanlar çok sıkıntı yaşıyorlar. Benim oğlum kendi işini yapmaya çalışıyordu ama oğlumun çalışmasının önüne geçtiler. Oğlum onlardan taraf biri olmadığı için ona baskı yapıyorlar. Yani çalışma imkânı olanların çalışmasına izin vermiyorlar. Diyorlar ‘bizden başka kimse yoktur herkes bizim emrimize girecektir.' durumdan bundan ibarettir.”(Osman Gülebak-İLKHA)