BM’nin çileden çıkarıcı işlevsizliğine karşı çıkmak

Yasin Aktay, BM'de Siyonist rejime karşı atılması gereken adımları sıralıyor.

Yasin Aktay / Yeni Şafak

Filistin için yeni intifada alanı: BM Genel Kurulu

İsrail’in ABD’den aldığı sınırsız destekle şımarıkça ve hiçbir sınır tanımadan yürüttüğü vahşi soykırım bir yılını doldurmak üzere. Bu bir yıllık süre içinde İsrail ABD ve Avrupa’daki sınırsız ve bölgedeki suskun destekçilerinden aldığı cesaretle katliamlarına devam ederken bu sınırsız desteğin ve suskunluğun sonuna kadar devam edeceğine fazla güvendi. Oysa dünyada hiçbir şey sonsuz değil ve ABD’nin verdiği destek kendince sınırsız olsa da ABD’nin gücü sınırsız değil.

Bu yılki BM Genle Kurulunda liderlerin yaptığı konuşmalar İsrail için, aslında ABD için de, denizin bittiği noktaya ulaşılmış olduğunu gösterdi. Gerçi BM’nin genel olarak etkisizliği ve sorunları çözmedeki yetersizliği hatta işlevsizliği çok söz kaldırır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a her Genel Kurul toplantısında veya uluslararası bütün toplantılarda “Dünya Beşten Büyüktür” sözünü söyleten BM’nin çileden çıkarıcı işlevsizliği.

Bu işlevsizlik aslında BM yapısı içinde 5 ülkenin veto hakkına sahip olması ve bu 5 ülkenin de genellikle birbirleriyle sürekli çıkar çatışması içinde olmaları. Bu durumda çatışan tarafların birbirleri lehine veya aleyhine herhangi bir kararın alınması, alındığı takdirde de uygulanmasını imkânsız kılıyor. Oysa geçmişte BM ilkeleri bahane edilerek, bilhassa ABD, mesela Irak’ta, Afganistan’da NATO eliyle veya kendi başına istediği müdahalelerde bulunarak kendince bozulan düzeni restore etti, ihlal edilen hukuku tesis etti. Yaptığı şey tabii ki böyle bir şey değildi. Ne Irak’ta ne Afganistan’da yaptığı şey BM hukukunu kendine göre yontarak kendi kararını kendisi vermekten öte bir şey değildi. Güçlü olan kuralları da istediği gibi yorumlama imkanına fiilen sahiptir. O yüzden BM’nin temsil ettiği veya iddia ettiği uluslararası hukuk da ne yazık ki güçlü olmanın gereğini her seferinde fiilen hatırlatır.

Yine de BM Genel Kurul çatısı altında bu yıl liderler tarafından yapılan konuşmalarda daha önceki yıllarda hiç görülmeyen bir eğilim vardı. İsrail’e ve onu fütursuzca destekleyen güçlere yapılan eleştiriler gündeme damgasını vurdu. İsrail’e yapılan itirazlar bizatihi mevcut dünya düzenine hatta BM’nin işlemeyen sistemine yapılan eleştirilerle aynı kapıya çıkıyordu.

Geçmiş yıllarda sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan duyduğumuz bu eleştirileri bu yıl birçok dünya liderinden duyduk. Hepsi de İsrail’i en ağır dille eleştiriyor ve Filistin’e desteklerini ifade ediyorlardı. Çoğu zaten bu konudaki duruşlarını önceden ifade etmiş olanlar kadar ilk defa BM çatısı altında bu açıklıkta ifade edenler de oldu. Böylece BM çatısı İsrail’e ve onu destekleyenlere karşı adeta bir intifada alanı haline geldi. Mesela İspanya Başbakanı Sánchez “Gördüğümüz şey, derhal durdurulması gereken bir işgaldir” derken Belçika Başbakanı Alexander De Croo, Brezilya devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva, Şili lideri Gabriel Boric, hatta İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Ürdün Kralı Abdullah ve daha birçok devlet başkanı BM Kürsüsünden İsrail’i farklı dozlarla da olsa en ağır şekilde eleştirdiler, kınadılar ve yaptıklarını en hafif deyimle katliam olarak niteleyerek bunu bir an önce durdurmasını istediler.

Doğrusu sahneyi daha önceki toplantılarda tek başına hareket eden Cumhurbaşkanı Erdoğan açtı. Önceki konuşmalarında özellikle Filistin meselesi ve İsrail saldırganlığına konuşmasının bir yerinde değinen Erdoğan bu sefer konuşmasına doğrudan İsrail’in Gazze’de irtikap ettiği soykırım suçlarından ve Gazze’de bu yüzden yaşanan insanlık trajedisinden bahsederek başladı.

37 dakikalık konuşmasının tam 22 dakikasını bu konuya ayıran Erdoğan, Netanyahu’yu doğrudan Hitler’e benzetmekle kalmadı, ona karşı Milletler Cemiyeti’nin geçmişte Hitler’e karşı aldığı tedbirin aynısını almaya, kuvvet kullanarak durdurmaya davet etti. Aynı zamanda şimdiye kadar Filistin devletini tanımamış olan devletleri de tarihin doğru tarafında durmak adına Filistin’i tanımaya davet eden ve Hamas’ı tekrar kendi ülkelerini savunan kahramanlar olarak selamlayan Erdoğan’ın konuşması kuşkusuz BM’nin İsrail istisnalığını adeta bilfiil kabullenmiş olan BM düzenine karşı en açık manifesto olarak tarihe geçmiş olmalı. Aslında Erdoğan’ın şimdiye kadar neredeyse yalnız kaldığı bu tür konuşmalarının hiç de boşa gitmediği, bu BM toplantısında onun sözlerini tekrarlayan çok sayıda konuşmayla da görülmüş oldu.

Böylece ülke içinde iktidarda olduğu yıllarda bile derin, yerleşik, hukukun üstündeki iktidarlara karşı muhalefet rolüyle temayüz etmiş olan Erdoğan şimdi uluslararası düzene de aynı ahlaki konumla muhalefet ederek siyasetinde bir süreklilik sergilemiş oluyor.

Doğrusu BM Kürsüsünden yapılan konuşmalar içinde Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad al-Thani’nin konuşması da aynı ahlaki konumu güçlü bir biçimde paylaşması açısından dikkat çekiciydi. O da

17 dakikalık konuşmasının yaklaşık ilk 13 dakikasını Gazze’ye, İsrail ve arkasındaki güçlerin, ona karşı sessiz ve etkisiz kalan dünya düzeninin eleştirisine ayırdı. Emir’in konuşmasıyla Erdoğan’ın konuşması birbirini hem tamamlayan hem destekleyen güçlü konuşmalar olarak diğer bütün liderlerin konuşmalarıyla birlikte İsrail için mevcut dünya düzeninde artık bir yer olmadığını göstermiş oldu.

Bu kadar soykırım suçu işlemiş olan ve bunu salt kuvvete dayandığı için şımarıkça yapmaya devam eden İsrail’in bu saatten sonra uluslararası toplumda sayılması, normal bir devlet olarak kabul edilmesi mümkün olmayacaktır. BM bütün yetersizliği ile birlikte böyle bir mücrim ülkenin suçlarının yüzüne okunarak rezil edilmesi, yalnızlaştırılması ve dışlanması için hiç de azımsanmayacak bir rol oynamıştır.

İsrail delegasyonu tam da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gazetecilerle konuşmasında söylediği gibi kendilerini eleştiren konuşmalar karşısında “çok garip bir tavır içindeydiler. Çünkü kendilerini savunacak halleri yok. Duruşları zaten bunu gösteriyor.”

Erdoğan’ın haklı olarak hayıflandığı konu Netanyahu katilinin BM çatısı altında konuşabilmiş olması ve BM’nin katil ile maktulü, haklı ile haksızı ayırt etmiyor olması. Ancak günün sonunda Netanyahu’nun domuz gibi kürsüye çıkıp konuşma fırsatı bulabildiği BM çatısının aynı zamanda İsrail’e karşı adeta enteresan bir intifada alanı haline gelmiş olduğunu da görmek lazım.

Üstelik bu sefer intifada bizzat Filistinliler değil, davalarını anlayan ve onunla dayanışma içinde olan dünya liderlerinin sözleri taş olmuş Siyonist işgalci, soykırımcı İsrail’i vuruyor.

Yorum Analiz Haberleri

Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!