BMGK’yı 5 Ülkenin Vesayetinden Kurtarmanın İmkanı Olarak 377 Nolu Karar

Yazısında Kudüs meselesinin çözümünü mercek altına alan Hakan Albayrak, BM Güvenlik Konseyi’ndeki vesayetin aşılması bağlamında BM Genel Kurulu’nun 377 nolu kararının bir imkan olduğuna dikkat çekiyor.

Hakan Albayrak’ın konuyla ilgili bugünkü Karar’da (15 Aralık 2017) yayınlanan yazısı şöyle:

‘377 A’

İslam İşbirliği Teşkilatı, Doğu Kudüs’ü Filistin Devleti’nin başkenti olarak ilan etti ve bütün devletlere “Filistin Devleti’ni tanıyın, Doğu Kudüs’ü onun işgal altındaki başkenti olarak da tanıyın” diye çağrıda bulundu.

Dünkü yazımda bunun bir devrim olmadığını, zira 15 Kasım 1988’de “Başkent Kudüs” denilerek ilan edilen Filistin Devleti’nin zaten 130 küsur devlet tarafından tanındığını ve bu devletlerden hiçbirinin “Başkent Kudüs”e itiraz etmediğini (Filistin Devleti “1967 Savaşı öncesi sınırlar”a bağlılığını ilan ettiği için burada Kudüs’ten kasıt Doğu Kudüs’tür) belirterek, esas meselenin prensipte kabul edilen şeyi hayata geçirmek için somut adım atmak olduğunu vurgulamıştım.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 377 sayılı kararını hatırlatıp demiştim ki: “Başkenti Doğu Kudüs olan Filistin’in Birleşmiş Milletler’e bağımsız ve egemen bir devlet olarak üye kabul edilmesi ve 1967’den beri işgal altında olan Filistin toprakları kurtarılarak barış ve güvenliğin sağlanması için ‘377’ formülünü hayata geçirmek… İşte bu gerçekten devrim olur.”

Yazıyı yazdığım saatlerde haber ajansları İslam İşbirliği Teşkilatı İstanbul Zirvesi Sonuç Bildirgesi’nin tam metnini henüz geçmemişti.

Meğer bu metinde “377” de varmış.

Şöyle: “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne çağrıda bulunularak, derhal sorumluluklarını üstlenmesi, Kudüs-ü Şerif şehrinin yasal statüsünü teyit etmesi, Filistin Devleti topraklarındaki İsrail işgaline son vermesi, Filistin halkının uluslararası korunma altına alınmasını sağlaması, Filistin Davası’na ilişkin aldığı tüm kararları uygulaması ve bu kararlara uyması istenmiştir. BM Güvenlik Konseyi’nin harekete geçememesi halinde, İİT üyesi ülkelerin bu ağır ihlali BM Genel Kurulu’nun 377 A sayılı ‘Barış İçin Birleşme Kararı’ çerçevesinde BM Genel Kurulu’na götürmeye hazır olduğu teyit edilmiştir.”

Şahane.

***

Kore Krizi esnasında (3 Kasım 1950), Sovyetler Birliği’nin BM Güvenlik Konseyi’ndeki vetosuna takılmamak için ABD’nin inisiyatifiyle BM Genel Kurulu’ndan geçirilen 377 sayılı kararın A bendini okuyalım:

“Güvenlik Konseyi, daimi üyeleri arasında oybirliği olmadığından dolayı, barışın tehdit edilmesi, barışın ihlali veya saldırı fiilinin mevcut göründüğü herhangi bir durumda, milletlerarası barış ve güvenliği muhafaza etmek hususundaki asli sorumluluğunu yerine getiremezse, Genel Kurul milletlerarası barış ve güvenliği muhafaza etmek veya eski haline iade etmek için, barışın ihlali veya saldırı fiilinin mevcudiyeti durumunda, gerekirse, silahlı kuvvetlerin kullanılması da dahil, üye devletlere kolektif tedbirlerin alınması için uygun tavsiyeleri yapmak amacıyla derhal konuyu ele alacağını kararlaştırır. Eğer toplantı halinde değilse, Genel Kurulda konu ile ilgili talebin yapılmasından itibaren 24 saat içinde olağanüstü toplantı yapabilir. Böyle bir olağanüstü toplantı Güvenlik Konseyi tarafından, herhangi bir 7 üyenin (şimdi 9) oyu ile, veya BM üyelerinin çoğunluğu tarafından talep edilirse yapılacaktır.”

Kararın B bendinde, bir Barış Gözlem Komisyonu’nun kurulması ve Güvenlik Konseyi’nin bu hususta üzerine düşeni yapmaması hâklinde Genel Kurul’un o komisyonu -oy kullanan ülkelerin üçte ikisinin tasdikiyle- çalıştırması öngörülüyor. Böylece, Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden bir veya birkaçının BM’yi esir alamayacağı tekrar vurgulanmış oluyor.

Önemli bir not:

1956 senesindeki Süveyş Savaşı’nda, BM Güvenlik Konseyi’ndeki Fransa ve İngiltere vetosuna rağmen, “377 A”ya istinaden Sina bölgesine bir barış gücü gönderilmişti…

***

“Dünya 5’ten Büyüktür”ü kuvveden fiile çıkarma yolunda kullanılmaya müsait bir enstrümandan bahsediyoruz.

Dünkü yazımda da belirttiğim gibi, Filistin Devleti 2011 senesinde “377”ye müracaat etmeye yeltendiğinde Siyonist emperyalistlerin ödü kopmuştu.

Kim bilir hangi vaat veyahut tehditlerle Filistinlileri bu teşebbüsten vazgeçirmişlerdi o vakit.

Bu sefer sonuna kadar gidilir inşaallah.

Belki umulan sonuç tam umulduğu gibi alınamaz ama uluslararası sistem lortlarına birtakım tavizler verdirme ihtimali çok yüksek.

En azından, savunma pozisyonuna geçmeye ve bir süre o pozisyonda kalmaya zorlanırlar.

Biz de, basiret ve feraseti kuşanırsak şayet, o süreyi derlenip toparlanmak için kullanabiliriz.

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!