BMGK Kararı
Ahmet Varol / Yeni Akit
Normalde siyonist işgal rejiminin 1967 Haziran Savaşı’nda ele geçirdiği Filistin topraklarındaki varlığı BM Güvenlik Konseyi’nin 242 ve 338 sayılı kararlarına göre işgal olarak tanımlanıyor. Dolayısıyla buralardan tamamen çekilmesi, bu toprakları Filistinlilere bırakması ve onların bu topraklar üzerinde kendi devletlerini kurmalarına fırsat vermesi gerekiyor.
İşgal rejimi bu topraklar arasında yer alan Gazze’den Filistin direnişi karşısında yenilgiyi kabul ederek 2005’te çekilmek zorunda kaldı. Normalde Gazze bölgesindeki toprakların da üçte birini tamamen gasp etmiş ve buralara yahudi göçmenler için yerleşim merkezleri inşa etmişti. Ama hepsini Gazze’den çekilirken, Filistinlilere kalmaması için kendi elleriyle yıktı.
Fakat Batı Yaka ve Doğu Kudüs bölgelerinde sürekli yeni yerleşim merkezleri inşa ediyor veya var olan yerleşim merkezlerini genişletiyor. Bunun için de sürekli Filistinlilerden toprak gasp ediyor.
BM Güvenlik Konseyi’nin Arap ülkelerinden olan tek üyesi durumundaki Mısır, işgal rejiminin Batı Yaka ve Doğu Kudüs’te yahudi yerleşim merkezi inşasını kınayan, bunu yasa dışı sayan ve derhal durdurulmasını isteyen bir karar tasarısı hazırlayarak görüşülüp oylanmasını istedi. Onun bu girişimi Filistin karşısında izlediği tutumdan ve siyonist işgal rejimiyle yakın ilişkilerinden dolayı oluşan olumsuz imajını biraz düzeltmeyi amaçlıyordu.
Fakat işgal rejimi, muhtemelen ABD’deki mevcut yönetimin bu kararı veto etmeyebileceği yönünde kanaat edindiği için Mısır yönetimine baskı yaptı ve en azından karar tasarısının görüşülmesinin ertelenmesi için devreye girmesini istedi. Mısır da işgal rejiminin baskılarına boyun eğerek BMGK’den böyle bir talepte bulundu ve normalde 22 Aralık’ta görüşülmesi planlanan karar tasarısının ele alınması işlemi ertelendi.
Mısır yönetiminin karar tasarısını sunması iyi bir gelişme olarak görüldü ama ertelenmesini istemesi tepkilere, eleştirilere neden oldu. Mısır yönetimi daha sonra yaptığı bir açıklamasında erteleme işlemini, ABD’nin veto etmeyeceğinden emin olmak için istediğini söyledi. Bu iddia cunta lideri Sisi’nin on yıl boyunca buzdolabına sudan başka bir şey koymadığına dair iddiası gibi büyük bir yalandı. Gerçekte ise Mısır’ın amacı kararın görüşülmesini ABD’de Trump’ın ipleri ele almasından sonraya bırakmaktı. Çünkü işgal rejimi onun makam koltuğuna oturmasından sonra böyle bir kararı veto edeceğinden emin görünüyordu ve zaten Trump da yaptığı açıklamalarda ABD yönetiminden bunu istemişti.
Anlaşıldığı kadarıyla Mısır, işgal rejimine zarar vermeden ve onu zora sokmadan, Filistin’le ilgili kötü imajını düzeltme girişiminde bulundu ama tahmin etmediği gelişmeler hesaplarını bozdu.
Mısır’ın erteleme talebinden sonra Yeni Zelanda, Malezya, Senegal ve Venezuela devreye girerek karar tasarısının gündeme alınmasını sağladılar. Böylece tasarı 23 Aralık’ta gündeme alındı ve ABD’nin çekimser diğer üyelerin de lehte oy vermesi sebebiyle kabul edildi.
Böylece bu yıl içinde, UNESCO’nun Mescidi Aksa’nın Müslümanlara ve Araplara ait olduğuna dair kararından sonra BM’den işgal rejimini ciddi şekilde rahatsız eden ikinci bir karar çıkmış oldu. Bu durum işgal rejimini ciddi şekilde rahatsız etti ve başta yerleşim merkezleriyle ilgili karar tasarısının ertelenmesinden sonra yeniden gündeme alınmasına neden olan ülkelere ve çekimser oy vermesinden dolayı ABD’ye tepki gösterdi.
Fakat asıl önemli olan kararın uygulama aşamasıdır. İşgal rejimi karara uymayacağını söylüyor. Buna karşılık herhangi bir yaptırıma başvurulmazsa karar yine kâğıt üstünde kalacaktır.