Hakan Albayrak’ın Karar gazetesinde yayımlanan yazısı (21 Aralık 2021) şöyle:
AFRİKA’NIN VETO HAKKI TALEBİ
Geçen hafta İstanbul’da düzenlenen 3. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’nde Afrika’nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki (BMGK) temsili meselesi de gündeme geldi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan zirvede yaptığı konuşmada “tüm insanlığın kaderini Güvenlik Konseyi daimi üyesi 5 ülkenin insafına bırakmanın” yanlışlığını vurgulayıp “1,3 milyar insanın yaşadığı Afrika kıtasının Güvenlik Konseyi'nde söz ve karar hakkının olmaması çok büyük bir adaletsizliktir” dedi ve “Afrika'nın Güvenlik Konseyi'nde hak ettiği şekilde temsil edilebilmesi için güç birliği”nin gereğine işaret etti.
Yanlış anlaşılmasın, Afrika BMGK’da temsil edilmiyor değil; 5 daimi ve 10 geçici üyeden oluşan BMGK’nın -BM Genel Kurulu’nda 2 yıllığına seçilen- geçici üyeleri arasında daima üç Afrika ülkesi de bulunuyor. (Geçici üyeler, her biri muayyen kontenjanlara sahip Afrika Grubu, Asya-Pasifik Grubu, Latin Amerika ve Karayipler Grubu, Batı Avrupa ve Diğer Devletler Grubu, Doğu Avrupa Grubu içinden seçilir. Afrika Grubu’nun 3 kontenjanı var. Halihazırda BMGK’da geçici üye olarak yer alan Afrika ülkeleri: Nijer, Tunus, Güney Afrika.)
“Afrika’nın Güvenlik Konseyi’nde hak ettiği şekilde temsil edilebilmesi”, 54 ülkeyle BM’deki en büyük bölgesel grubu teşkil eden Afrika’nın Güvenlik Konseyi’nde veto hakkına sahip 2 daimi üyeliğe sahip olması ve geçici üye sayısını 3’ten 5’e çıkarması anlamına geliyor. (Bkz. Afrika Birliği’nin 2005 tarihli Ezulvini Oydaşması)
Bilindiği gibi BMGK’nın daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, Britanya, Fransa’dan oluşuyor ve bunların her biri veto hakkına sahip.
Kararların 9 oyla alınabildiği BMGK’de isterse 15 üyeden 14’ünün mutabakatıyla karar alınsın, bir tek daimi üyenin muhalefetiyle o karar geçersiz oluyor.
***
BMGK’nın reformdan geçirilerek demokratikleştirilmesi konusu yıllardır tartışılır, daimi ve geçici üye sayısının artırılması yıllardır konuşulur ama imtiyazlarını kaybetmek veya paylaşmak istemeyen mevcut daimi üyelerin -bilhassa ABD ve Çin’in- tavrı başta olmak üzere birçok sebepten ötürü reform bir türlü gerçekleşemedi ve kısa vadede gerçekleşebileceğe benzemiyor.
Reform isteyenler arasındaki görüş ayrılıkları da işi yokuşa süren sebeplerden.
Meselâ; Almanya, Brezilya, Japonya ve Hindistan da daimi üye olmak istiyor ve Afrikalıların 2 daimi üyelik talebini desteklemeye -mukabil destek karşılığında- hazır ama ‘Veto hakkı talebinden vazgeçin, çünkü bunu mevcut daimi üyelere kabul ettirmek çok zor’ diyor. (Kendileri veto hakkı talep etmediği için Fransa ve Britanya’dan destek sözü alabildi.)
Ama Afrikalılar şimdilik veto hakkı talebinde ısrarlı.
Diyelim ki bu talepleri karşılandı; sistem demokratikleşmiş olacak mı?
Afrikalıların kendi kıtalarıyla ilgili meselelerde etkin söz sahibi olabilmeleri bakımından, evet, bir miktar.
Tam demokratikleşme ise bu veto uygulamasının tümüyle kaldırılmasını gerektirir.
***
Hangisi olursa olsun, hangi kıtadan olursa olsun, hiçbir ülke BMGK kararlarını tek başına veto etme hakkına sahip olmamalı. (Bir BMGK kararının BM Genel Kurulu’nda nitelikli -diyelim ki üçte iki- çoğunlukla veto edilebilmesi gibi bir formül ise pekala uygulanabilir.)
Esasen Afrikalılar da böyle düşünüyor.
17 Kasım 2020’de BM Genel Kurulu’nda söz alan Namibya delegesi Neville Gertze, Afrika Grubu adına yaptığı konuşmada, “Afrika prensip olarak veto hakkına karşı ama veto hakkı var olduğu müddetçe genişletilmiş Konsey’in bütün daimi üyelerinin bu hakkı kullanabilmesi gerektiği görüşünde” demişti.
Makul.