Fatih Demir / HAKSÖZ HABER
Zaki Kaf Al-Ghazal / Middle East Monitor
Suriye ayaklanmasının onuncu yıldönümüne yaklaşırken, çatışma görünürde sonu gelmeden devam ediyor. Dünyada barışı korumak ve insan haklarını geliştirmek için oluşturulan uluslararası organizasyon Birleşmiş Milletler'in rolü ise bu süreçte başarısızlık oldu. Hiç kimse Suriye çatışmasının BM için ölüm çanı olduğunu iddia etmese de, BM’nin bu konuda nasıl ilerleyebileceğini hayal etmek de giderek zorlaşıyor. Örgütün başarısızlıkları Suriye halkının uluslararası toplum tarafından terk edilmiş hissetmesine neden oldu. BM'nin basitçe başarısız olmadığı, aynı zamanda büyük ölçekte Suriyelilerin öldürülmesinde suç ortağı olduğu ise tartışılabilir bir konu.
Birleşmiş Milletler tarafından desteklenen Dünya Sağlık Örgütü'nün Dubai'den Libya'ya yardım ulaştırmak için Rami Mahluf'un sahibi olduğu "Cham Wings" adlı havayolu şirketini kullandığının ortaya çıkması da Suriye rejimine bir destek olarak görüldü. Mahluf, Beşar Esed'in anne tarafından kuzeni ve AB'nin Sezar Yasası yaptırım listelerinde yer alan birisi. Esed'in yirmi yıllık iktidarı altında kâr eden ve çok yakın zamana kadar rejim içinde büyük bir etkiye sahip olan yozlaşmış seçkinlerin bir örnekliği olarak görülüyor. Mahluf’un şirketini kullanmaktan dolayı BM sorumlu tutulmalıdır. Dahası, DSÖ'nün Suriye'deki temsilcisi Elizabeth Hoff'un Suriye Dışişleri Bakanı'nın eşi Şükriye Mekdad'ı yerinden edilmiş kişiler için DSÖ ruh sağlığı danışmanı olarak ataması da Suriye rejimine verilen bir destek olarak görülüyor. BM’nin tarafsızlığının olmaması Suriye halkına karşı ilgisizliğinin bir göstergesidir.
İnsani ve tıbbi yardımın muhalefetin elindeki bölgelere ulaşmasını sağlamak için BM’nin çaba göstermemesi Suriye halkı için felaket oldu. Kuzeybatı Suriye'de önlenebilir ölümler yaşandı bu süreçte. Yeni Covid-19 aşılarının teslim edilmesi sadece Suriye’nin rejim kontrolündeki bölgelerin işine yarıyor. Rejimin dışında kalan bölgelere ise yardım kuruluşları tıbbi yardım ve aşıları ulaştırmaya çalışıyor. Rejim sağlık hizmetlerini bir savaş silahı olarak kullanmaktan vazgeçirilmeli ancak bu konuda BM’nin yaptırım gücü sorgulanabilir bir durumda.
BM’nin ihmalleri sınır tanımıyor: BM'nin Rusya'ya Suriye'nin kuzeyindeki İdlib bölgesindeki hastanelerin koordinatlarını verdiği biliniyor. Rusya bu koordinatları “savaş suçu” işleyerek bombaladı. BM ironik bir şekilde de; Rusya'nın Suriye'de savaş suçları işlediğine dair raporları yayımlamıştı. BM yardım programları ile rejimi doğrudan finanse de etti. Bu durumda akıllara şu soru geliyor: BM, Suriye halkının katledilmesinde kendi suç ortaklığının farkındaysa, hala nasıl güçsüz?
Rejimi kınayan kararları veto etmeyen ABD dahi Suriye halkını en önemli anlarda yüzüstü bıraktı. Barack Obama harekete geçmekte tereddüt etti. ABD'nin bahsettiği kırmızı çizgi, Esed kendi halkına karşı kimyasal silahları kullanmaya başladığında hiçbir anlam kazanmadı. Rejim, bu boş tehditlerle cesaretlendi ve bu çatışmalar için bir dönüm noktası oldu. Obama'nın başarısızlığı geride bıraktığı mirasını da lekeledi. Ancak Biden yönetiminin bu hatalardan ders alması umulabilir.
Birleşmiş Milletler, kurulmasından bu yana kendisini bir zincire bağlamış durumda. Güvenlik Konseyi'nin daimi üyelerine veto yetkisi veren büyük günahının bedelini bütün dünya ödüyor. Veto yetkisi konseyin yerini alan BM'ye Amerikan ve Sovyet katılımının bir maliyetiydi. Sistematik olarak sürdürülen başarısızlıklar Suriye’de 1 milyon insanın Esed rejimi tarafından öldürülmesine neden oldu. BM'nin eski Genel Sekreteri Ban Ki Moon, “Güvenlik Konseyi'nin Suriye’deki katliamlar konusunda başarısızlığa uğradığını” kabul etti. BM içerisindeki üst düzey figürlerin hayal kırıklığı ve kızgınlığı, BM'nin yararsızlığının ve başarısızlıklarının bir göstergesiydi.
Bu yaz Suriye'de bir başkanlık "seçimi" yapılması planlanıyor. Bu seçim elbette sahte olacak. Belirsiz olan tek şey, Beşar Esed'in zaferinin rakamı olacaktır. BM henüz bu sahte seçimler için de bir şey söylemedi. Suriye’de Cenevre süreci ile başlayan bir geçiş hükümeti konuşulurken BM ve Rejim bunu açıkça terk etmiş görünüyor.
BM, Suriye’de yaşatılan ve yaşanan olaylardan açıkça sorumludur. BM’nin Suriye halkına hesaplanamayacak kadar büyük bir borcu var. Milyona yakın insan hayatını kaybetti. Geçim kaynakları, evleri, mülkleri ellerinden zorla alındı ve yerlerinden terk edilmeye zorlandı. Bu olayların hepsi; BM bir kenarda otururken Esed rejimi, Rusya ve İran tarafından gerçekleştirildi. Esed Rejimi’nin son on yıldır cezasız kalmasının sonuçlarıdır bu olaylar. 1994'te Ruanda ve 1995'te Srebrenitsa’da yüz binlerce kişinin ölümüne neden olan başarısızlıklarından sonra BM'nin bir ders alması bekleniyordu. Suriye’de de aynı BM hüsranlığı yaşanıyor. Öldürme makinesi Esed hala bombalıyor, yakıyor, yıkıyor ve halkını sömürüyor. Ve BM hiçbir şey yapmıyor ve rejimin suçlarına ortak oluyor.