BM Raporu

Ahmet Varol

Siyonist işgal devleti, hizmetindeki medya organları vasıtasıyla Özgürlük Filosu'na karşı Batı'da yoğun bir antipropaganda faaliyeti yürütüyor.

Tam anlamıyla hem suçlu hem güçlü konumunda. Sanki sahilden 90 mil uzakta uluslararası sularda yardım gemilerini kıskaca alarak dokuz insanı katleden, 54 insanı yaralayan, sağ kalanlara tamamen savaş esiri muamelesi yapan, üstelik esirlere de Ortaçağ'daki haçlı güçlerinin davrandığı gibi davranan katil eşkıyanın bir kabahati yok da bütün suç mazlum ve mağdur kalabalıklara yardım götürenlerde.

O açıdan BM'nin hadiseyi araştırmak için bir uluslararası soruşturma heyeti oluşturması büyük önem taşıyordu. Bununla birlikte komisyonun ne derece tutarlı olabileceği konusunda tereddütler vardı. Bu tereddüdü şahsen, sorgulamada ifadelerimi ve müşahedelerimi almak için beni çağıran heyet üyelerinin itidalli tutumlarını ve doğru bilgiye ulaşma çabalarını müşahede etmeme rağmen ben de taşıyordum. Ama güneşin balçıkla sıvanmasının ve bu kadar bâriz gerçeklerin gizli tutulmasının da mümkün olamayacağını düşünüyordum.

İşgalciler, suçlu ve sahtekâr olduklarını çok iyi bildikleri için uluslararası soruşturma heyetinin karşısına göğüsleri çıplak bir şekilde çıkmaktan kaçındı, katil askerlerinin heyet önüne çıkıp ifade vermesine müsaade etmediler. Gerçeklerin olduğu gibi ve yerinde incelenmesine imkân tanımadılar. Zira hadisenin kendileriyle ilgili boyutuna muttali olunması durumunda kamuoyunu yanıltma amacıyla yaydıkları yalanların asılsızlığının gayet bâriz bir şekilde ortaya çıkacağını biliyorlardı.

Avrupa'da siyonist işgalcilerin hesabına çalışan medya organlarının yaydığı yalanları duyunca hayretler içinde kaldım. Bazıları tam anlamıyla mizahî nitelikteydi. Örneğin Mavi Marmara'da Amerikalı bir deniz subayının askerî organizasyon oluşturduğunu ve onun komutası altında silahlı savunma yapıldığını ileri sürmüşler. Oysa saldırgan katillere karşı canlarını ve gemideki silahsız insanları müdafaa için fevri bir şekilde harekete geçen insanların belki yüzde doksandan fazlası sözünü ettikleri Amerikalıyı tanımıyordu.

Gemide silah bulundurulduğunu belgeleyecek en ufak bir delil ortaya koyamadıkları için kontrol altına alınan askerlerin elindeki tabancaların ve otomatik silahların kullanıldığını ileri sürmüşler. Gerçi yolcuların o silahları kullanma hakkı vardı. Bir tarafta yüzlerce asker mermi yağmuru yağdırırken diğer tarafta silahsız insanların yine saldırganlardan aldıkları silahlarla savunmaya geçmelerinden dolayı kimsenin onları suçlama hakkı olamaz. Ama maalesef aldıkları silahları denize attılar ve siyonist katiller de iddialarını ispat edecek en ufak bir görüntü servis edebilmiş değiller. İşin ilginç yanı ise siyonist işgalcilere çalışan medyanın böyle bir iddiayı saldırıya uğrayan yardım gönüllülerini suçlu ve haksız gösterebilmek için kullanabilecek kadar arsız olmasıdır.

Bunlar sadece iki örnek. Bunların benzeri çoğu saçma ve tutarsız nice yalanla Özgürlük Konvoyu aleyhine ve saldırgan katillerin hesabına antipropaganda yapmışlar.

BM Soruşturma Komisyonu'nun raporu o açıdan önem taşıyor. En başta Batı'daki söz konusu medyanın, iyice arsızlaşan, mağduru suçlu katili haklı göstermeye çalışan iddialarının yalan ve asılsız olduğunu ortaya çıkardı.

Raporun önemli bir yönü de diplomatik boyutudur. Siyonistlerin savaş suçu işlediğinin uluslararası bir mekanizma tarafından ifade edilmesiyle birlikte saldırgan katillerin tutunacağı bir dal kalmamıştır.

Bundan sonrası Türkiye'nin kararlı bir tutumla ısrarlı bir şekilde olayın üzerine gitmesi ve siyonist işgalcileri köşeye sıkıştırmak için bütün kozları değerlendirmesiyle ilgilidir. BM Raporu'nun ceza mekanizmalarına götürülmesi ve işgalci katiller aleyhine açılacak davalarda değerlendirilmesi Türkiye'nin diplomatik alanda kararlı bir tutum sergilemesiyle etkisini gösterecektir. Bu tutum Türkiye'nin diplomasisine yön verenlere özellikle halklar nezdindeki desteğin de artmasına vesile olacaktır.

“İsrail'in güvenliği bizim güvenliğimizdir” diyen Abbas'ın ve Osmanlı'yı mahkûm etme çabasındaki çağdaş Firavun rejiminin gerçekte Netanyahu'yu kurtarma programına hizmet ettiğini daha önce dile getirmiştik.

Not: BM Raporu'yla ilgili olarak bugün saat 11.00'de İHH Genel Merkezi'nde bir basın toplantısı düzenlenecek. Rapor hakkındaki değerlendirmeleri yetkili ağızlardan dinlemek ve yaklaşımlarını almak amacıyla inşallah katılacağım. Burada kendi görüşlerimizi dile getirdik. Bugünkü basın toplantısında vurgulanacak hususlardan dikkatimizi çekenleri de Allah izin verirse bir başka vesileyle dile getirmeye çalışırız.

VAKİT