BM Gözlemcileri Suriyede Belgesel mi Çekiyor?

Bütün bir ülkeyi saran şiddet devam ederken ve her tarafta ihlallerin yaşandığı ortamda sadece olan bitenlerin rapor edilmesi için bile bu kadarlık bir heyetin yeterli olması mümkün değildir.

Ahmet Varol, Annan Planını ve Suriye'ye gönderilen BM gözlem heyetini yorumluyor:

BM Gözlemcileri Belgesel mi Çekiyor?

Suriye'de çözüm ancak özgürlük mücadelesi içindeki halkın meşru haklarını ve taleplerini nazarı dikkate alacak bir formülle sağlanabilir.

Halk nezdinde meşruiyetini tamamen kaybetmiş Baas diktasını yeniden meşrulaştırma prensibine dayandırılan bir formül kalıcı çözüm olamaz. Çünkü bu tür formüller birçok kez denendi ve hiçbirinden sonuç alınamadı. Baas diktası bu tür formülleri kabul ettiğini söylemesinin ardından yine başladığı noktaya, zulüm ve şiddet yoluyla kendi otoritesini halka kabul ettirme stratejisine geri döndü.

Daha önce muhtelif yorumlarımızda dile getirdiğimiz üzere, BM ve Arap Birliği tarafından özel temsilci olarak tayin edilen eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın sunduğu plan da çürük bir temele oturtulmuş plandır. Çünkü Baas rejiminin yeniden meşrulaştırılması ve önerilen yeni düzenlemelerin hayata geçirilmesi konusunda onun muhatap alınması prensibine dayanıyor. Oysa Suriye halkı zaten ilk meydanlara çıktığında bu yönetimin gitmesini değil siyasal özgürlüklerin önünü açacak reformlar gerçekleştirmesini istemişti.

Şimdi Baas diktası görünüşte Annan Planını kabul ettiğini söylemesine, ateşkesi sağlayacağı taahhüdünde bulunmasına ve silahlı güçlerini çatışma alanlarından çektiğini açıklamasına rağmen yine katliamları kesintisiz sürdürüyor. Her gün onlarca insanı katlediyor.

Halk herhangi bir çatışma ve kavga için değil özgürlük mücadelesinde, zulüm rejimi tarafından zindanlara doldurulan on binlerce insanın yeniden özgürlüklerine kavuşturulmaları talebinde ısrarlı olduğunu dile getirmek için sivil gösteriler yapmak üzere meydanlara çıktı. Katil Baas rejimi yine insanların üzerine mermi yağdırdı. Kitlelerin meşru taleplerini dile getirmelerine bile tahammülünün olmadığını, tam bir eşkıya mantığıyla hâkimiyetini sürdürmekte ısrarlı olduğunu tekrar ortaya koydu.

BM teşkilatı güya Annan Planının uygulanmasını murakabe amacıyla otuz gözlemci gönderdi. Hâkim rejimin söndürmemekte ısrarlı olduğunun görülmesine rağmen bütün bir ülkeyi saran ateşin söndürülmesi için otuz kişilik heyet ne yapabilir? Böyle bir heyet ateşi söndürme değil sadece olayları rapor etme, anlaşmaya uyulup uyulmadığı hakkında bilgi toplama görevi yapabilir. Bütün bir ülkeyi saran şiddet devam ederken ve her tarafta ihlallerin yaşandığı ortamda sadece olan bitenlerin rapor edilmesi için bile bu kadarlık bir heyetin yeterli olması mümkün değildir.

Gönderilen heyetin ihlalleri rapor ederek BM'ye bildirmesi durumunda raporların ve bilgilendirmelerin işe yarayabilmesi için Baas diktasını anlaşmanın gereklerini yerine getirmeye zorlayacak uygulamalara başvurulması gerekir. Eğer ihlallerden dolayı herhangi bir cezalandırma yapılmıyorsa, anlaşmada taraf durumundaki uluslararası organlar aktif olarak devreye girip Baas diktasını şiddete son vermeye zorlamak için baskıya başvurmuyorsa veya sadece murakıp heyet göndermekle yetinmeyip daha önce benzer anlaşmaların hayata geçirilmesinde yapıldığı gibi engelleyici güç gönderme girişiminde bulunmuyorsa olan bitenlerin rapor edilmesinden Suriye halkı yararına ne gibi bir sonuç elde edilebilir?

O zaman gönderilen heyet sadece belgesel çekmek üzere gitmiş olacaktır. Hiç olmazsa Baas vahşetinin belgeselini çekip de dünya kamuoyunu bu konuda aydınlatmak ve mazlum Suriye halkına karşı katil Baas rejiminin yanında duranların ne kadar çirkin bir iş yaptıklarını belgeleyen zulüm uygulamalarını ifşa etseler! Ama öyle bir niyetlerinin de olmadığı anlaşılıyor. BM gözlemci heyeti de Arap Birliği'nin daha önce gönderdiği heyetin yaptığının bir benzerini yapmasın.

Baas diktasının iki gazeteci kardeşimiz Adem Özköse ve Hamit Coşkun'un ellerinde olmadığına dair resmî açıklaması inandırıcılıktan uzak ve aynı zamanda gülünçtür. Bu iki kardeşimizin bir aydan fazla süredir kayıp olduğunun bilindiği ve Türkiye tarafından bazı girişimlerde bulunulduğu halde Baas rejimi net tavır ortaya koymaktan kaçındı. Bir aydan fazla zaman geçtikten sonra sorumluluğu üstlenmediğini bildiriyor. Oysa bu kardeşlerimizin nerede ve kimler tarafından kaçırıldığına dair görgü şahitleri var. Türkiye'nin bu taktik ve numaralara itibar etmeyip bu iki kardeşimizin hayatlarının kurtarılması için Baas'ın üzerine gitmesi gerekir.

YENİ AKİT 

Suriye Haberleri

Hamas yöneticisi Nassar: “Halkını katleden Esed direnişin timsali olamaz”
Suriye’ye dönüşlerin “gönüllü” olduğundan emin misiniz?
Suriyeli aileye sınır dışı kararı!
İşgalcilerin Şam'daki hava saldırısında 16 kişi katledildi
Rusya'nın gerçekleştirdiği Etarib pazar yeri katliamının 7'nci yılı