Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Yabancı düşmanlığı, ayrımcılık, ırkçılık ve İslamofobya gibi eylemlere karşı da yakın iş birliği içinde olmalıyız. Birlikte yaşama zarar veren dışlayıcı söylemlerin Avrupa'da siyasi söylemde kolaylıkla yer bulabiliyor olması özellikle kaygı vericidir. Son zamanlarda Avrupa'da Müslümanlara karşı yapılan ayrımcı, ayrıştırıcı girişimler bizleri cidden üzmektedir. Avrupa'da 5 milyona yakın vatandaşı bulunan Türkiye, bu tür olumsuzluklardan en çok etkilenen ülkelerin başında geliyor' dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Endonezya'daki resmi temaslarına Milli Güvenlik Enstitüsü'nü ziyaret ederek başladı. Erdoğan, burada, Enstitü öğrencilerine "Türk Dış Politikası" konulu bir konferans verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek Türkiye’nin bölgesinde gerekse dünyada, tarihi gelişmelerin yaşandığı kritik bir dönemden geçildiğini, Türkiye’nin güney sınırlarında, Suriye ve Irak’ta fitili ateşlenen çatışmaların, giderek genişleyerek tüm dünyayı etkisi altına almaya başladığını, Filistin’de, Libya’da, Mısır’da, Yemen’de kardeş halkların çektiği acılarla, bir huzur denizi olması gereken Akdeniz’in, dünyanın en sorunlu bölgesine dönüştüğünü vurguladı.
Türkiye’nin kuzeyinde, Ukrayna’da yaşanan gelişmeler ve buradaki Kırım Tatarlarının yaşadığı zorlukların Türkiye'yi doğrudan ilgilendirdiğini, Batı'da Yunanistan'ın, tarihinin en vahim ekonomik krizini yaşadığını belirten Erdoğan, Batı ülkelerinde 2008 yılından beri etkisini sürdüren ekonomik krizin, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi ortak değerler konusunda ciddi sınamaları beraberinde getirdiğini, yaşanan ekonomik krizin pek çok Avrupa ülkesinde sosyal dokuda ciddi tahrifata yol açtığını söyledi.
'DAEŞ'in yaptıklarının dinimizle bir ilgisi yok'
Suriye'de rejimin, kendi halkına karşı yürüttüğü mücadelede kimyasal silahlar, balistik füzeler ve terör örgütleri olmak üzere her türlü kirli yola başvurduğunu kaydeden Erdoğan, "Şu anda içindeyiz, tüm bu terör örgütleriyle ülkemiz karşı karşıya. DAEŞ örgütü işte böyle bir anlayışın, projenin ürünüdür. Bu örgütün yaptıklarının bizim dinimizde, ahlakımızda, vicdanımızda, kültürümüzde asla yeri yoktur. Bizim dinimiz Arapça 'sin' kelimesinden türemiştir. Sin, barış anlamına gelmektedir. Barışla anlam bulan, tanımlanan dinimiz böyle bir anlayışı, insanları acımasızca katleden anlayışa cevaz verebilir mi? Hayır. Bu örgüt eliyle dünya kamuoyuna servis edilen kaos ve terör görüntüleri, dünyadaki İslam ve Müslüman algısına çok büyük zarar veriyor. Bu sorunun çözümü için, hep birlikte ve kararlı bir duruş ortaya koymamız gerekiyor.
Türkiye, bu konuda üzerine düşen görevleri, içinde bulunduğu tüm zorluklara rağmen yapıyor, yapmaya devam edecek. Ama bazı karanlık odaklar var, bu karanlık odaklar ne yazık ki Türkiye'yi böyle bir örgüte destek vermekle kara propaganda yaparak zan altına sokmaya çalışıyor. Asla ve kata Türkiye böyle bir senaryonun içinde yer almamıştır, asla almaz. Biz, burada Batı ülkelerinden ve dünyadan duyarlı tavır bekledik. Ne Batı ülkeleri ne de dünya bu konuda gösterdiğimiz hassasiyeti göstermemiştir" dedi.
"Dünya 5'ten büyüktür"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dünya 5'ten büyüktür" diyerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde reform yapılması gerektiğini uluslararası platformlarda dile getirdiğini belirterek, "Zira BM Güvenlik Konseyi'nin 5 üyesi tüm dünyada belirleyici konumda, yani o 5 ülkeden bir tanesi ne diyorsa o oluyor. Eğer bir konuda 'hayır' diyorlarsa o iş olmaz. Peki dünyadaki 200'e yakın ülke bunlara mahkum mu? Şu anda mahkum. Çin'den geliyorum, Çin Devlet Başkanı ile de bu konuları konuştuk. BM Güvenlik Konseyinde bir reformun olması gerektiğini, Sayın Şi baktım o da kabul ediyor. Bunu diğer ülkelerinde kabul etmesi gerekir. Biz, Birinci Dünya Savaşı şartlarını artık düşünemeyiz, o günün şartları farklıydı. Bugün güncellemek suretiyle tüm düydaya BM üyesi ülkelerin orada adil bir şekilde temsil edilmesi gerekir" dedi.
'Refahın tüm insanlara yayılması gerekiyor'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kalkınma yardımlarına önem vermelerinin gerisinde, "refahın tüm insanlara yayılmasını esas alan, paylaşmanın bereketine inanan, veren el alan elden üstündür anlayışını benimseyen medeniyet perspektifleri" bulunduğunu ifade ederek, bölgesel ve küresel çapta yürütülen işbirliği, barış ve kalkınma çabalarını artırarak devam ettirme kararlılığında olduklarını söyledi.
Sözler ve eylemlerle ortaya koydukları barış ve işbirliği mesajlarının, bazı çevrelerce yeterince algılanamadığını görmekten de üzüntü duyduklarını belirten Erdoğan, "Bilhassa Suriye’de yaşanan ve bizi de doğrudan tehdit eden olaylar üzerinden Türkiye’ye yöneltilen, kimi zaman iftira seviyesine varan haksız ithamlardan, fevkalade rahatsızız. Biz, en başından beri, Suriye başta olmak üzere tüm Ortadoğu’da huzurdan, barıştan, refahtan başka bir şey istemedik. Diktatörlüklerin, halklarına zulmeden baskıcı rejimlerin yerini, toplumların kendi iradelerini yansıtan yönetimlerin alması arzumuzu bugün de dile getiriyoruz. Bu tavrın, tarihi, coğrafi ve insani bağlarımızın olduğu kardeş toplumlara karşı ahlaki ve vicdanı sorumluluğumuzun gereği olduğuna inanıyoruz. Üstelik bu yaklaşıma, sadece bizim değil, tüm dünyanın ihtiyacı vardır" dedi.
'Bizim tek derdimiz var; İslam, İslam, İslam'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam dünyasının önemli bir dönüm noktasında bulunduğunu, bunların başında mezhepçilik sorunu olduğunu ifade ederek, "İslam adına veya Müslüman kisvesiyle nefret uyandıran suçlar işleyen teröristler, en çok bu sorundan (mezhepçilik sorunu) nemalanıyor. Halbuki bizim inancımız, haksız yere masum bir insanı öldürmeyi tüm insanlığı öldürmek olarak gören bir barış ve merhamet dinidir. Bu anlayışı yeniden ihya edip, mezhep taassuplarının üzerine çıkarmadıkça, yaşadığımız sorunların üstesinden gelebilmemiz zordur. Bizim Sünnilik noktasında, Şia noktasında veya farklı mezhepler noktasında böyle bir derdimiz yok. Bizim tek derdimiz var; İslam, İslam, İslam. İslam'a gölge düşürülmesini kabul etmem mümkün değil. Şu anda bütün bu yapılanlardan İslam yara almaktadır. Tüm Müslümanların bunu koruma noktasında görevi vardır" diye konuştu.
'Türkiye, Avrupa’yı, ortaklık projesi olarak görüyor'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yabancı düşmanlığı, ayrımcılık, ırkçılık ve İslamofobi gibi eğilimlere karşı da yakın işbirliği içinde olmak gerektiğine işaret ederek, "Birlikte yaşama zarar veren dışlayıcı söylemlerin, Avrupa’da siyasi merkezde kolaylıkla yer bulabiliyor olması özellikle kaygı vericidir. Avrupa'da Müslümanlara karşı yapılan ayrımcılık bizleri üzmektedir. Avrupa’da 5 milyona yakın vatandaşı bulunan Türkiye, bu tür olumsuzluklardan en çok etkilenen ülkelerin başında geliyor. 2011-2014 yılları arasında, Avrupa’da sadece Türkiye vatandaşlarına yönelik olarak kundaklama, fiziki saldırı, tehdit mektubu gibi 300’ün üzerinde eylem gerçekleşti. Avrupa’nın yaşadığı sorunların, içe kapanma refleksiyle çözülemeyeceği bilinmelidir. Türkiye, Avrupa’yı, küresel meseleler karşısında müşterek çıkarları paylaştığı bir ortaklık projesi olarak görüyor. Bu anlayışla, Avrupa ülkeleriyle ilişkilerimizi daha da ileriye götürmek arzusundayız. Avrupa Birliği ülkelerinden de aynı yaklaşımı görmek istiyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan'a yoğun ilgi
Erdoğan, Cakarta'ta Endonezya Milli Güvenlik Enstitüsünü ziyaretinin ardından dünyanın en büyük dördüncü camisi olarak kabul edilen ve Endonezya'nın simgelerinden İstiklal Camii'ne geçti.
Endonezya ve bazı Türkiye vatandaşlarının sevgi gösterileri arasında camiye giren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cuma namazını burada kıldı. Camideki İslami eserleri ve Kur'an-ı Kerimleri inceleyen Erdoğan, bazı Endonezya vatandaşlarının isteğini kırmayıp, hatıra fotoğrafları çektirdi.
Cami çıkışında kendisine eşlik eden Endonezya Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yusuf Khalla tarafından uğurlanan Erdoğan'a, heyetinde yer alan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Feridun Bilgin de eşlik etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, camiden ayrılırken, kendisine "hoşgeldiniz" diye seslenen Endonezya ve Türkiye vatandaşlarını da el sallayarak selamladı.
AA