Önceki gün, sabah Karaman’dan, Konya üzerinden İstanbul’a eve döndüğümde saat 13’e geliyordu. SP Beşiktaş’ta 12 Eylül Anayasası’nı oylayacaktı.
Ama yetişemedim. Çünkü yağmur yağacak endişesi ile basın açıklaması erkene alınmıştı..
Akşam BBP’nin iftarı vardı. Oraya katıldım.. BBP’liler gece de Çemberlitaş’ta Yazıcıoğlu’nu anacaklar ve 12 Eylül ile darbeleri protesto edeceklerdi.. Ben akşam da Bahçelievler Belediyesi’nin Gençlik Meclisi toplantısına söz vermiştim. AK Partili bazı milletvekilleri de katılmıştı törene.. Gençlerin oynadıkları oyun, bir genç kızın Ramazan’da hidayete erişini anlatıyordu..
Geceyarısı Sultanahmet’teki Diyanet Kitap Fuarı’nda olacaktım. Sibel Eraslan’ın imza günü vardı, ama 11.30’da yağmur gelecek diye fuar kapatılmıştı, ona da yetişemedim..
Dün sabah, gazetelere baktığımda, sağı, solu, dindarı, Milliyetçisi, Alevisi-Sünnisi, Kürt’ü, Türk’ü, liberali herkes söz birliği etmişçesine darbeleri ve darbecileri lânetliyordu. 12 Eylül’ün günah galerisi sergileniyordu..
Keşke darbe heveslisi muvazzaf ve emekli generaller, Ergenekon sanıkları da Ece Temelkuran’ın yazısını bir okusalar..
Kendileri değilse bile çocuklarını utandıracak kanlı ve karanlık işlere soyunmasalar keşke..
Artık terörün, irticanın, mafia ilişkilerinin, faili meçhullerin arkasındaki karanlık ve kanlı yüzü biliyoruz.. Birilerini ve takipçilerini hâlâ beslemeye devam etsek de bu oyunu biliyoruz artık.
Hâlâ sağ-sol, alevi-sünni, İslâmcı gençleri çeşitli yalanlarla ayartmaya çalışsalar, hâlâ aramızda ayartılmaya müsait insanlar olsa da; bu konuda aileler, partiler, toplum eskisine göre çok daha duyarlı.
Ama birileri kaşımaya ve kışkırtmaya devam ediyor. Birileri barış sürecini tıkamaya çalışıyor. Birileri demokrasi ve insan hakları, hukuk devleti kelimelerinden nefret ediyor, çevreye kin ve nefret tohumları ekmeye devam ediyor olsalar, hatta bunların Türkiye’yi bölüp parçalayacağını söyleseler de, artık çoğu kimse bu yalanlara eskisi kadar inanmıyor.
Hani ellerinden gelse yeniden Türkiye’nin etrafını mayınlarla donatıp herkesle savaştıracaklar. Yeniden sağ-sol, Alevi-Sünni, Kürt-Türk kavgası çıkartacaklar..
Aslında bütün bunlar bir oyundu.. PKK bir Ergenekon projesi idi.. Birileri aynı ülkenin çocuklarını birbirine kırdırp onların kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet ürettiler.. Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi, STK’lar içine gizlenmiş, içinde şeyhin de fahişenin de olduğu bir yapı bu..
Darbeciler genel anlamda melek maskeli şeytanlara benziyor. Danıştay saldırısından tanıyoruz onları. Mumcu cinayetinden, Aksoy, Üçok, Hablemitoğlu cinayetinden, sayıları onbinlerle ifade edilen faili meçhullerden..
Ergenekon daha bu işin devede kulağı..
Daha bu işin siyasi ayağı, bürokrasideki uzantıları çözülmedi. Sermaye içindeki uzantıları deşifre edilmedi..
Türkiye’nin ilk 500 şirketi içinde bunların kaçı derin devletin taşeronu acaba? Sizin işadamı zannettikleriniz sakın o işin kahyası olmasınlar. Yani örtülü KİT konumundalar? Vakıfları, dernekleri, sendikaları ile devlet içinde 2. bir devlete benziyor..
Aslında 28 Şubat’ta bunların çoğu deşifre oldu. Birileri “Bu iş artık bitti, geri dönüşü yok” diye bu işi açığa vurdu. O brifingli yargıçlar, bürokratlar nerede şimdi, ne yapıyorlar?
Sahi Demirel, Sezer niçin susuyor. Çiller, Yılmaz niye susuyor? 28 Şubat’ın gadrine uğrayan Erbakan’ın bu konuda söyleyecek daha çok sözü olduğunu düşünüyorum..
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu; yoksa bu konularda hükümeti uyardığı, ya da Ergenekon soruşturmasına destek verdiği/vereceği düşüncesi ile mi ortadan kaldırıldı..
Bizim Sovyet, içi çürümüş bir çınar ağacı gibi de olsa, dışarıdan bakanları hâlâ korkutmaya devam ediyor.. Birileri, uluslararası uzantıları olan, her yerde adamları olan ve büyük bir iktisadi gücü, onbinlerce silahlı elemana sahip böyle bir yapının kolay kolay tasfiye edilmeyeceğini düşünse de, bana sorarsanız bu iş geri dönüşü mümkün olmamak üzere bitti..
Henüz bu işin sonuna gelmedik. Evet her yerde varlar. Yarım asırlık bir yapı bu.. Ellerinde büyük ölçüde para var. Silah ve silahlı adamları da var. Buna rağmen bittiler.. Ve şimdi asıl sorun, bu parayı nasıl toplayacaksınız. Bu para Türkiye’nin bütçe açığı ve ödemeler dengesi, borçları ile ilgili tıkanıklığı giderecek kadar büyük.. Türkiye geri kalmış bir ülke değil, geri bırakılmış bir ülke..
Bu silahları nasıl toplayacaksınız, dağdakileri nasıl indireceksiniz ve bu sayıları onbinleri bulan silahlı adamları ne yapacaksınız, korucuları ne yapacaksınız?
Bu işlerin halli için öncelikle kapsamlı bir Anayasa değişikliği, TSK ve yargının yeniden yapılandırılması şart. YÖK’ün yok edilmesi şart..
12 Eylül, yeni bir Anayasa taleplerinin dillendirilmesi açısından iyi bir vesile oldu..
Ergenekoncular, 29 Ekim’e dönük yeni bir kampanya için atağa geçerler mi bilmem ama, CHP ve TSK’nın 29 Ekim resepsiyonu, Cumhuriyet’in nitelikleri tartışması ve lâiklik tartışmalarına şimdiden hazır olmakta fayda var..
Neyse CHP ve TSK bu konularda konuşsun ki; toplum karşı görüşlerle bu konular üzerinde düşünme ve gerçekleri öğrenmek için bir fırsat yakalamış olsun..
Evet biz hep birlikte, adalet, barış ve hürriyet taleplerimizi yineleyelim.. Yeni bir Anayasa talebini ve darbelere karşı olduğumuzu haykıralım. Ta ki; “Bizim Sovyet” yıkılana kadar.
Onlar istemese de, bu halk, kendi inancı, tarihi, kültürü ve kimliği ile yüzleşecek.. Bu kavimler kapısında, farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşamayı başaracağız.. Herkes inandığı gibi yaşayacak ve düşündüğünü özgürce ifade edecek. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalimlere karşı duracağız..
Selam ve dua ile..
VAKİT