Bilal Kartal ve arkadaşları şimdi nerelerdeler? Vicdanları rahat mı? Arzu ederse yazılı açıklama göndersin..
İsterse dosyanın suretini hemen kendilerine gönderirim.. Bu kişiyi tanıyanlar, sorsunlar bakalım zatı alilerine, bu işi nasıl yapmışlar!?..
Unutmamak gerekir ki, bir kişiye yapılan bir haksızlık, bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir ve haksızlıklar karşısında susanlar, dilsiz şeytandırlar!
Dava dosya numaraları ve kararda imzası bulunanlarla ilgili bilgiler, yazının sonunda.. Hani eğer ben yanılıyorsam, nerede, nasıl ve niçin yanıldığımı söyler misiniz, ey yüksek yargı mensupları!
Beni yazmadığım bir yazıdan dolayı mahkum ettiler ve yazıyı yazanı da, o sözleri söyleyen hakkındaki davayı da reddettiler..
Geçen gün Yeni Çağ gazetesinin şikâyetçi olduğu bir dava aynı mahkemeye düşünce “reddi hakim” talebinde bulundum.
Mahkeme aleyhime karar vermiş, dosya Yargıtay’a gitmişti.. Ben de mürafaa talep ettim. Duruşmaya katıldım. Dava safahatını bütün ayrıntıları ile anlattım.. Benim adım dava dilekçesine yanlışlıkla dahil edilmişti ve dava dilekçesinde benim hakkımda tek satır yoktu.. Diğer sanıklar Soner Yalçın, Murat Yetkin, bir kişi daha Hürriyet, Milliyet, Radikal yazarları.. Yazıya konu olan sözler Ilgaz Zorlu’ya ait..
Yargıtay ilgili dairesi, bu kararı onayladı.. Ben mahkum oldum, iyi mi?
Güven Erkaya davası da aynı Yargıtay dairesinde onanmıştı.. Her iki dava da AİHM’de karar aşamasında.. Bilal Kartal şimdi emekli.. Kaç kez dolaylı olarak randevu talep etti isem bir türlü görüşemedim. Böyle bir kararı nasıl onayladıklarını merak ediyorum.. Vicdanları buna nasıl el verdi. Benim anlayamadığım, göremediğim ne var bu işte diye. İşler bu aşamaya gelince yapacak bir şey yokmuş.
Güven Erkaya davası Yargıtay’a gitmeden kesinleştiği için Adalet Bakanlığı’na, kanun yararına bozma talebi ile gittik. Yargıtay Başsavcılığı da bu talebi yerinde gördü, ama yine aynı daire, yeniden incelemeye gerek görmeden, talebi reddetti..
Baro’ya yazdım, cevapları ilginçti, “Haklısınız ama yapacak bir şey yok” kabilinden sözler..
Düşünebiliyor musunuz, aynı avukatlar, aynı konu ile ilgili iki ayrı dava açıyor. Biri Ankara’da tazminat, diğer İstanbul’da ceza. İstanbul’daki ceza davasına katılıyorum, orada adresim var.. Aynı avukatlar, Ankara’daki hukuk mahkemesinde, adresim bilinmiyor diye ilanen tebliğat yaptıryorlar! Ceza mahkemesi kararını beklemeden karar veriliyor.. Önce eşyalar, arkasından evim haczediliyor..
Ölene kadar peşlerinde olacağım.. Dava zaten AİHM’de..
Erkaya davası biliyorsunuz evimin haczi ile sonuçlanmıştı. Ceza davası düştü. O günlerde Erkaya’nın avukatları öyle bir dilekçe hazırlamışlardı ki, bir yığın hakaret.. Biz de karşı dava açmıştık. O dava halen sürüyor. Güven Erkaya’nın hanımı ve çocukları da davalarını sürdürüyorlar..
Onlar haksız davalarında bu kadar ısrarlı olduklarına göre, ben hak-hukuk davasını niye sürdürmeyeyim ki. Hani, insan zalim olur, ama yaptığı işi hukuk kılıfına sokup yaparsa daha bir katmerli oluyor..
Tabi o günler 28 Şubat’ın rüzgarlarının sert estiği günler.. Erkaya 28 Şubat’ın BÇG’sinin başı.. Yargı brifingten geçmiş.. Şimdi bu nereden aklıma geldi derseniz. Yargıtay Başsavcısı’nın Ergenekon’la ilişkisi tespit edilen İP ve mali yolsuzlukları tesbit edilen CHP hakkında kapatma davası açmaması üzerine yapılan itiraz ve görevini kötüye kullanmaktan dolayı Yargıtay Başsavcısı’nın görevden alınması yönündeki taleple ilgili Yargıtay 1. Başkanlar Kurulu’nun verdiği kararı okuyunca yaralarım depreşti.
Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın Ergenekon Terör Örgütü ile yakın teması olan İşçi Partisi hakkında kapatma davası açmamasını, “takdir hakkını kullanmak” olarak değerlendiriyor.. TAKDİR HAKKI, suçluyu koru, suçsuzu mahkum et olarak kullanılabilir mi? Hukukta keyfilik olabilir mi? İktidar partisine karşı başka, terör örgütü lideri ile kucaklaşan bir parti liderine başka duruşun arkasındaki sebebi sadece “takdir hakkı” ile açıklamak mümkün mü?
Bunun başka bir izahı yok. CHP’nin yabancı bir ülkeden para alması ile ilgili belge ortada.. Hani millet adına karar veriyordunuz.. Yasa yapma yetkisine sahip, milli iradenin tecelligahı olan, kayıtsız ve şartsız hakimiyeti temsil eden aynı çatı altındaki iktidar partisine karşı bu tavırla, iktidara karşı darbe planı içinde oldukları anlaşılan gruplar arasında, yasalarla kayıtlı ve şartlı bir şekilde yargı yetkisini kullanan kişilerin tercihlerindeki bu zıtlığın kaynağı nedir acaba!
Tamam bu kanunu düzeltelim. Ama yasa varsa uygula. Ya da de ki, “Bu, uluslararası sözleşmelere aykırı.” O zaman bu kriterleri başkaları için de uygulaman gerekecek.
Ama bana böyle, ona öyle uygulayamazsın. Bu, hukuka meydan okumaktır. Tabi takdir hakkı bir başka kurumda, bir başka kişi hakkında farklı kullanılabiliyor.. Buyurun yine Yüksek Yargı’da görev yapan bir akademisyen için bu kez üniversitede bir başka takdir hakkı uygulaması: AK Parti ve başörtüsü davalarındaki raporlarıyla dikkat çeken Anayasa Mahkemesi Raportörü Doç. Dr. Osman Can'ın üniversitedeki görevine son verilmiş. Gerekçe bile açıklanmamış.
Peki bu kaba hukuksuzluklara, hukuka kaba meydan okuyuşlara karşı, hukuk içinde devreye sokulabilecek bir prosüdür yok mu? Bana kalırsa Anayasa Mahkemesi kaldırılmayacak, yeniden yapılandırılacaksa, bu gibi durumlarla ilgili, AİHM’e gitmeden, İnsan Hakları Mahkemesi gibi görev yapacak yeni bir yol bulunabilir.. Ya da Meclis’e gitmeli, mesela İnsan Hakları Komisyonu talebi incelemeli, daha sonra bu konu Adalet Komisyonu’na gitmeli, orada da yine ilgili kişi ve kurum temsilcilerinin ifadesi alınmalı ve konu Genel Kurul’da karara bağlanmalı.
En azından böyle bir uygulama, bu adamlar üzerinde keyfi bir takım davranışların uygulanmaması yönünde caydırıcı bir baskı oluşturabilir..
Hukuk devletinde hiçbir kişi ya da kurum, la yüs’el olamaz, keyfi davranamaz, “Ben yaptım oldu” diyemez..
Peki ya durum ne? Karar sizin! Selam ve dua ile
NOT:
İşte o iki dava ile ilgili kısa bilgiler:
1- İlk derece mahkemesi: İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi (Esas: 2000/242, Karar: 2004/52) Yargıtay 4. Hukuk Dairesi. Aynı konu ile ilgili aynı mahkemedeki diğer davalılar, Erdal Bilaller, Yetkin Gürsel, Ufuk Güldemir, Semra Uncu, Erdal Şafak, Soner Yalçın, Bilgi Yayıncılık, Sabah Yayıncılık. Hakim: L. Göksun Özçelik 25195.
2- Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 04.10.2005 tarih ve E. 2004/12168, K. 2005/10235 sayılı kararı ile yerel mahkeme kararı. Başkan Bilal Kartal, Üyeler Mustafa Kıcalıoğlu, Mehmet Uyumaz, Mahmut Bilgen'in oyları ile ve oy çokluğu ile. Konu hak. bilgi alınabilecek kişiler olarak Erkaya davası avukatları Şevket Çizmeli, Ahmet Ö.Uğraş, Önder Çelik. Hakim Kayhan Duran. İlk derece mahkemesi: Ankara 29. Asliye Hukuk, 2000-636 E, 2002-35 Karar..
VAKİT