Merve Şebnem Oruç / Yeni Şafak
Bu yazının amacı, İslamcılık, tanımı ve tahlilleri üzerine fikri bir tartışma değildir. 15 Temmuz darbe girişiminin ardındaki Fethullahçı Terör Örgütü'nün İslamcılığa, bir başka deyişle Siyasal İslam'a bakışını irdelemektir.
Aklıma gelen ilk FETÖ'cü isim, en zayıf halkalardan biri olan Tuncay Opçin. Kendisi malum 14 Temmuz'daki “Yatakta basıp şafakta asacaklar” tweet'iyle darbeyi önceden bildiğini saklamamıştı. Opçin'in İslamcılık'la ilişkili paylaşımlarından bazıları şöyle:
“Filistin davası siyasi bir davadır ve dinimizi zedelemektedir.” (16/03/14)
“Bizim işimiz AKP'yle değil, Siyasal İslam'la. Bu anlayış yok olana kadar yola devam.” (31/03/14)
“Allah, bir hikmete binaen sahayı temizliyor. Ümitleri fecr-i kazibe bağlanan İslam dünyasını sarsıyor. Siyasal İslam iflas ediyor.” (31/03/16)
16 Mayıs 2016'da YouTube'da yayınlanan bir programda, konuşmasının sonunda “İslamcılığın Türkiye'de tarihin çöplüğüne itildiğini” iddia eden FETÖcü Emine Eroğlu ise şöyle diyor: “Siyasal İslamcı kimlik var olmak için ötekine, düşmana ihtiyacı olan bir kimlik. Alem-i İslam'ın da bir marazıdır bu. Var olmak için İslam düşmanlığına ihtiyaç duyan bir kimlik. Ötekine duydukları ihtiyaç sürekli bir beslenmeye duydukları ihtiyaç olduğu için kendisine yeni alanlar açıyor. Mesela Ayasofya'nın cami olması meselesi İslamcı kimlik için beslenme kaynağıdır. Daha sonra buna eklenen Mavi Marmara meselesi beslenme kaynağıdır. Oysa Hizmetin yetiştirdiği insan potansiyeline bakın; çatışmaya, var olmak için ötekine ihtiyaç duymayan bir kimliktir. Kendi kimliğini menfi üzerinden değil, müspet üzerinden inşa eden, uzlaşmacı, toplumun her kesimi ile ittifak etmeye çalışan bir kimlik.....Siyasal İslamcıların yeni ötekisi Hizmet Hareketi. Şu an İslamcı kimliğin var olabilmesi ve kendini izah edebilmesi için Cemaati düşmanlaştırmaya ihtiyacı var.”
Bir diğer azılı FETÖcü Emre Uslu'ya göre, “İthal İslamcılığın iktidardaki temsilcisi Erdoğan'dır” ve “son on yılda özellikle ithal İslamcılığa karşı Yerli Müslümanlığın fikri temelini oluşturan Nurcu hareketler hedef seçilmiş, Erdoğan'ın desteğiyle Nurcu gruplara karşı operasyon kararı 2004 yılı MGK'sında alınmıştır.” (16/12/14, kendi web sayfası)
Faruk Arslan'dan İhsan Yılmaz'a her deşifre FETÖ'cünün dilinde benzer cümleler varken, FETÖ'ye verdiği sıkı destekle tanıdığımız 'liberal entelejansiya'nın yorumları da onlardan farksız. Örneğin Mehmet Altan, Siyasal İslam'ı her fırsatta faşizmle eş tutarken Cengiz Çandar, bölgesel ve küresel gelişmelerle biçimlendirdiği yorumlarında bol bol Siyasal İslam'ı 'İslamcı sapıklık' olarak niteleyip İslamcılarla IŞİD, el Kaide gibi terör örgütlerini yanyana koyarak 'İslamcı terör'den bahsederken, Türkiye'de Siyasal İslam'ın temsilcisi olarak gördüğü Ak Parti'den IŞİD'e doğru uzanan yollar olduğunu iddia edegelmiştir.
Fethullah Gülen de, ki kendisi (haşa) Allah'la konuştuğunu ima eden ve etrafındakiler tarafından Mehdi olduğu zannedilen bir sapkınken, sıklıkla Siyasal İslam'a saldırmıştır. 'Ilımlı İslam' projesinin şövalyesinin bu konudaki binlerce yorumundan en hafifi şudur: “Siyasi Müslümanlık denen şey; İslam'ın ruhunu öldürdü, kitabı öldürdü, sünneti öldürdü, usulü'd din'i öldürdü.” Nitekim 'Ilımlı İslam' projesinin kurucularından Graham Fuller da kitaplarında Siyasal İslam'a takmış ve İslamcılığın çöküşü için yapılması gerekenleri tek tek sıralamıştır.
Seküler kesimin, 15 Temmuz darbe girişiminden çıkardığı mesaj her ne kadar 'laikliğin önemi' olsa da, Gülencilerin 'ılımlı İslam' anlayışında onlara yer var, İslamcılara yoktur. FETÖ'nün en büyük meselesi, Siyasal İslam'ladır; Ak Parti'ye karşı başlattıkları savaş bunun parçasıdır. Erdoğan, onların gözünde İslamcıların lideridir ve bu yüzden öldürülmelidir. Batı'da 2012-13 yıllarından beri açıktan gözlemlediğimiz Mısır-Suriye-Türkiye üçgeni ve çevresindeki politika değişimleri, artan İslam karşıtlığı ve açıktan yapılan Siyasal İslam saldırıları da bu işin merkezindedir. Batı'da artık tamamen yerleşmiş olan “Ak Parti=Müslüman Kardeşler=IŞİD” yaklaşımı, Üst Aklın İslamcılık ve geleneksel Müslümanlığı, radikal gruplar ve terörle eş tutma gayretinin özetidir.
Hal böyleyken, Ak Parti'ye yakın ve FETÖ'ye uzak görünen bir grubun son dönemde giderek artan şekilde ve 15 Temmuz sonrası durmaksızın Türkiye'deki İslamcıları yukarıdaki denklemin içine sokmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Birbirinden pek çok noktada ayrışan ama tek ortak noktaları İslamcılık olan kişilerin sistematik biçimde hedef alındığını hayretle izlemekteyiz. Şüphesiz, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, “Tek Millet, tek Devlet, tek Bayrak, tek Vatan” vurgusuyla perçinlediği 'milli ve yerli' kavramını, Mısır'ı işaret eden Rabia sembolüyle anlatmasında bu kişilerin çıkarması gereken bir mesaj var. Ve şüphesiz, Erdoğan'ın Ak Parti'nin kuruluş yıldönümü için gönderdiği mesajdaki, “Bu parti 15 yıllık bir parti olabilir ama bu partinin ve mensuplarının medeniyet davası 1400 yıllık kadim bir davadır” sözlerinin taşıdığı mana, onlara Erdoğan'ı ve Ak Parti'yi İslam davasından koparma heyecanının beyhude olduğunu gösterecek niteliktedir.
***
İsrail'le normalleşmeyi öngören anlaşma dün Meclis'e geldi. Yalnızca Mavi Marmara saldırısına katılan İsrailli askerlerin hukuki ve cezai sorumluluktan muaf tutulmasını, davaların düşürülmesini ve ödenecek tazminatı içeren maddeleri görünce, haliyle Meclis'e gönderilen metnin devamının yolda düştüğünü düşündüm. Zira bu metinde, Türkiye'nin normalleşme için üçüncü, son ve en önemli şartı olan Gazze'ye yönelik ambargoya ve anlaşmaya varıldığı söylenen başka pek çok şeye ilişkin hiçbir ibare yoktu. Kaybolan sayfaları bulanlar acilen TBMM'ye yollayabilir mi?