Bizi bu enkazın da altından çıkar!

Hilal Kaplan

Son zamanlarda bir şaşkınlık haliydi sanki üzerimizdeki. Yolun sonunun nereye varacağını bilememenin getirdiği endişe, gelen her ölüm haberiyle daha da perçinleniyordu. Ardından deprem Van'ı vurdu. Kardeşlerimizin kimisi ruhunu teslim ederek kimisi diri diri toprağın altına girdiler. Ancak Van'dan gelen bu acı haber hayırlı bir duruma da sebep oldu.

Sosyal medyadan öğrendiğim dayanışma örnekleri bile meramımı ifade etmek için yeterli aslında. Bazıları yurt dışında yaşayan bir grup Türkiyeli Van'a yardım için gereken tüm bilgileri (hangi ihtiyaç malzemeleri lazım, hangi kuruluşlar ne gönderiyor, iletişim numaraları, vb.) "Yalnız değilsin Van" isimli bir sitede derliyor. Batman'lı bir dostum tır sahibi birisinin yardım toplanan yere gelip anahtarı teslim ettiğini ve işleri bitene kadar geri istemediğini anlatıyor. Başka biri Şişli Belediyesi'ne gelen yardımların toplandığı tırın yanından geçerken arabasından inip ceketini ve kaşkolunu çıkarıp kolilerin içine yerleştiren taksi şoföründen bahsediyor. Ahmet Tezcan'ın başlattığı ve Erhan Çelik'in büyümesine vesile olduğu "Evim Evindir Van" kampanyasına katılıp kendi evini Vanlı kardeşlerine açmak için sırf İstanbul'dan 10 saatte 17.000 e-mail başvurusu geliyor. Sokaklarda kâğıt toplayan çocuklar yardımları koymak için koli sıkıntısı çeken Kadıköy Belediyesi'ne koli bulup taşıyor...

Bu anektodları öğrendikten sonra ne Başbakanın ve "devlet"in ilk saatlerinde vardığı ve Ak Parti teşkilatının 24 saat aralıksız çalıştığı deprem bölgesini "devlet yok" diye haberleştiren insafsız gazeteler, ne hâlâ ölümle burun buruna olan insanlar varken "Van'a bayrak yollayalım" kampanyası düzenleyen basiret yoksunları, ne vefat eden ya da enkaz altında can cekişen kardeşlerimizi "asker-polis katili" olmakla suçlayan vicdan katilleri ne de "Allah, Çukurca'nın cezasını kesti" diyerek şirke giren ahmaklar sürüsü umrumda... Türkiye bu kadar umut veren bir birliktelik ruhu olduğunu göstermişken bu istisnaları önemsemek de en başta halkımıza haksızlık olur sanıyorum.

"Umut"tan kastımı yakinen anlamışsınızdır sanırım. "Artık Türkler Kürtlerle yaşamak istemiyor" ya da "Türklerle Kürtler ruhsal olarak bir kopuş içerisinde" gibi tesbitleri tuzla buz eden bir birlikte yaşama iradesi sergiledi Türkiye. Seküler-Müslüman, Türk-Kürt, vb. farklılıkların insaniyeti örten ideolojik ayrışmalar olmadığını gösterdi. Vatan, böyle bir şey işte. Üzerini istediğin kadar beyaz çimentoyla yazılmış "Ne mutlu Türküm diyene" sloganlarıyla kapla, fark etmez. Esas olan senden kilometrelerce uzakta yaşayan bir insan evladının en az senin kadar dertlenebildiğini ve yardımına koştuğunu gördüğün an hissettiğin "ortaklık" hissidir.

Peki, bu birarada yaşama iradesi siyasal alanda da karşılık bulacak mı, yoksa ölmeye ve öldürmeye devam mı edeceğiz? Türkiye halkı "Artık yeter!" diyor. Özeldeyse Kürt halkı sadece devlete değil, bu sefer PKK'ya da "Edî bese!" diyor. PKK, bu çağrıya kulak verip ateşkes ilan ederse, devlet de Başbakan'ın New York dönüşü verdiği "saldırı olmadığı takdirde" operasyon yapılmayacağı sözünü tutarsa, bu beladan daha fazla gencin başını yemeden kurtulma ihtimalimiz olabilir. 2004 yılında yaşanan tsunami sonrası Açe'deki barış süreci hızlanmış, 29 yıllık savaşın ardından barış tesis edilebilmişti. Aynısı 40.000 cana mal olmasına rağmen kardeşlik hissiyatını yitirmeyen Türkiye'de neden gerçekleşmesin?

Vanlı kardeşlerimiz başta olmak üzere tüm halkımız için bugünlerde sıklıkla ettiğim bir duayla bitirmek istiyorum: Toza toprağa, kana ve ölüme gömüldüğümüz bugünlerde ellerimizden tut ya Rab, bizi bu enkazın da altından çıkar!

YENİ ŞAFAK