Kuşkusuz son Ramazan’ı ve bugün idrak ettiğimiz Bayram’ı buruk karşıladık. Bir taraftan bu mübarek ay boyunca Suriye’de katledilen başta çocuk, yaşlı ve kadınların olduğu binlerce sivil, diğer taraftan da Burma’da Müslüman Arakan’lara karşı yürütülen soykırım...
Yürek dağlayan gerçeklerimiz bunlar..
Bu ve diğer acı gerçeklerimize rağmen Ramazan Ayı hızlı hayat akışımızın yönünü maddeden mânaya çevirerek bizi Idu’l Fıtr’a (Ramazan Bayramı) ulaştırdı.
Nerede olursa olsun Müslümanlar, hangi şartlarda yaşarsa yaşasın, ister savaşta, ister hapiste, ister her şeyin güllük gülüstanlık olduğu emin bir beldede; Oruç Ayı inananların hayatına derinden nüfuz ederek vedalaştı.
Öyle bir aydan çıktık ki biz; yeme ve içme alışkanlıklarımız, sosyal ilişkilerimiz, camiyle bağımız, çalışma düzenimiz farklı bir kimliğe büründü. Dıştan içe yönelik bir yolculuktu bunu sağlayan.
Bütün Müslüman coğrafyada bu ay boyunca suç oranları diğer aylara göre inanılmaz boyutlarda düştü. Sağlanan paylaşım üzerinden zengin fakir arasında kardeşçe bir ünsiyet tesis edildi. Müslümanlar coğrafya farklılıklarına rağmen birbirlerini daha fazla hatırladılar.
Oruç Ayı bu ibâdeti hakkını vererek idrak edenleri belki bedenen de inceltti ama asıl olarak onları ruhsal incelikle tanıştırdı.
“Oruç bana ait..” ilahi hükmünün sırrına vakıf olduk.
Hz. Ebu Hüreyre’nin (ranh) naklettiği bir hadisde Efendimiz (sas) şöyle buyurmuşlardır: “Ademoğlunun her amelinin karşılığı katlanarak verilir. Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yediyüz misline kadar çıkar. Allah Teâla Hazretleri (bir hadis-kudsîde) şöyle buyurdu: “Oruç bu kaideden müstesnadır. Çünkü o sırf benim içindir, ben de onu (dilediğim gibi) mükâfaatlandıracağım. Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terk etti.
Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir, diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku (halûf), Allah indinde misk kokusundan daha hoştur.” (Sahih Muslim: 3/158, hn. 2763)
Düşünsenize, hiçbir beşeri sistemin en katı kurallarla sağlayamayacağı bir hayat kıvamını, bu ay kendisine has inanç eksenli muhtevasıyla 1,5 milyar Müslümanın hayatına sundu.
Kimse kimsenin oruç tutup tutmadığını kontrol edemez. Ama yüzmilyonlarca Müslüman inançlarının gücüyle, hiçbir zorlama olmaksızın yaz ikliminin sıcağına rağmen yemeden, içmeden ve cinsel arzulardan uzak durarak ibâdet etmesini bildi.
Müthiş bir şey bu! İçten, samimi niyetle ve teslimiyetle sağlanan bir disiplin. Oruç sadece Allah (c.c) içindir; bütün sır bu muhtevada.
Bugün bayram. Başta da belirttiğim gibi içimizi burkan acı hadiselerin gölgesinde idrak edeceğiz bayramı. Ama kardeşlerimizi unutmadan... En azından onlara dualarımızda yer ayırarak...
Not: Cuma günü Mısır’da ve Malezya’da okuyan bir grup Arakanlı Müslüman üniversiteli ziyaretime gelmişti. Türkiyeli kardeşlerinin kendilerine gösterdiği ilgiden ziyadesiyle memnun kaldıklarını, teşekkür ettiklerini ve hakiki bir çözüme kavuşana kadar bu ilginin sürmesi talebini ilettiler.
Not: Sevgili okurların Ramazan Bayram’ını tebrik eder, özellikle de kriz bölgelerinde gerçek bayrama hasret kardeşlerime en kısa sürede Yüce Mevla’dan bir çıkış nasip etmesini niyaz ederim.
YENİ AKİT