Biz yarıda kesilmiş rüyalarız. Soğuk ve uzun gecelerin karanlığında, fecire ramak kala parça parça olmuşuz. Sessizliğin pençelerine düşmüşüz. Nice övünme zamanlarından sonra, bir bahar arifesinde ansızın dağılmış ve karanlık gecelerin sokaklarına dalıvermişiz. Biz sürgün yemiş rüyalarız.
Siz ise gece yarılarının kâbuslarısınız. Hayaletler gibi, bütün hayallerimizin ortasına dalıyorsunuz. Sessizliğin ve karanlığın kardeşlerisiniz. Sizler yarasa gibisiniz.
Bizim umutlarımız gökkuşağı rengindedir. Ezgilerimiz, ağıtlarımız birebir yaşadıklarımızla örülmüştür. Şiirlerimiz ceylan yavrularının gözlerine adanmıştır.
Fakat siz gökkuşağının katillerisiniz. Bütün ezgilerin, bütün şiirlerin katillerisiniz.
Biz; güllerin, bütün güzel çiçeklerin kokularıyız. Siz barutun, köze dönmüş bedenlerin kokularısınız.
Biz, geniş bağırların sahipleriyiz. Sizler uzak diyarlardan bize doğru yöneldiğinizde, biz, içten ve hesapsız bir yürekle size bağrımızı açarız. Fakat siz; öldürücü silahlara, modern hastalıklara dönüşür, üzerimize yağarsınız.
Biz barışın güvercinleriyiz. Bütün zamanlardan, bin yıllardan gelip, bin yıllara doğru gidiyoruz. Sizler ise ağızlarından kanlar akan avcılarsınız. Kan içicilikten usanmazsınız.
Biz baharın bin bir renkli müjdeci çiçekleriyiz. Tarifi imkânsız bir coşkuyla toprağın yüzünü yırtıp hayata duruyoruz.
Siz ise hardal bombalarısınız. her taraftan üzerimize üzerimize akıyorsunuz. Bütün çiçeklerin kökünü kurutuyorsunuz.
Biz kahramanlığın sesiyiz. Centilmenliğin feryadıyız. Kavga gününde yiğitlik meydanında siperden sipere seken onur savaşçılarıyız. Sizler ise, göğüs göğüse çarpışmaktan, adım adım kaçanlarsınız. İhanete sığınanlarsınız.
Bizim kızgınlığımız da, içtenliğimiz de, hayallerimiz de bakışlarımızda gizlidir. Çoğu zaman gözlerimizle konuşur, keskin gözlerimizden sizin gözlerinize ışınlar göndeririz. Hiçbir zaman gözlerimizi sıcak duygularımızdan ayırmadık.
Fakat sizler korkaklarsınız. Bir yan bakış bile yetiyor gözlerinizi kaçırmanıza. Sizin gözleriniz centilmenlerin gözleri değiller. Bakışlarınız yiğitlerin bakışlarına benzemiyorlar. Siz yiğitliğin insanı değilsiniz. Tuzakların ve de oyunların askerlerisiniz.
Biz çaresizlerin gözyaşlarıyız. Siz ise tokat olup suratına iniyorsunuz çaresizlerin.
Biz meyveye duran ağaçlarız. Siz ağaç kurdusunuz.
Biz her mevsim yetişen meyveleriz. Siz aç gözlü kurtlarsınız, barbarlarısınız bütün zamanların.
Biz, ince ince örülen umuduz. Siz ise talihsizliğisiniz insanlığın.
Biz gündüzüz. Siz gecesiniz.
Biz aydınlığız. Siz ise karanlıksınız.
Yaşamın başlangıcından bu güne kadar, daima insanlığın başına bela oldunuz. Dün olduğu gibi, bugün de biz ve siz asla kardeşler olmadık. Hiçbir zaman da birbirimizin parçası olmayacağız.
Bizi ve Sizi konu alan hikâye, her gün yeniden başlıyor. Bizler yeniden berrak bir su olup bütün bir yeryüzüne akarken, Siz de yeniden set olup, çirkeflikler yığını olup karşımıza dikiliyorsunuz. Bizler yeniden kendimizi tanımaya çalıştıkça, sizler de yeniden tuzaklarınızı kurmaya başlıyorsunuz.
Biz hep çocuk kaldık. Yüreğimiz çocukların yüreğine benziyor. Duygularımız çocuksudur. İsteklerimiz çocuksudur. Biz hiçbir zaman büyümedik.
Fakat siz ilk günden itibaren gün be gün büyüdünüz. Büyüdükçe de kirlendiniz. Etrafınızı da kendinizle beraber kirlettiniz.
Biz ustası değiliz hayatın. İçimize her ne doğarsa, aynı anda dışımıza vuruyoruz. Elimizde her ne varsa, hiç çekinmeden sizlere sunuyoruz. Ağladığımızda derin duygularla ağlarız. Gözyaşlarımız sel olup akar. Güldüğümüzde de içten ve coşkuyla güleriz. Mutluluğumuzun sesi dört bir yandan duyulur. Gülücüklerimiz de içtendir, hıçkırıklarla ağlamalarımız da.
Fakat siz; profesyonelsiniz. Bütün duygularımızdan haberdarsınız. İçten pazarlıklı olarak yaklaşıyorsunuz. Hilebazlıkla işlerinizi yürütüyorsunuz. Gülücükleriniz de yalandır, Ağlamalarınız da.
Binlerce yıl geçti ve fakat biz sizin gerçek yüzünüzü göremedik. Hala da sizin ne düşündüğünüzü ve aslında ne istediğinizi bilmiyoruz.
Sizin; beyinlerinizle mi, yüreklerinizle mi, yoksa karınlarınızla mı düşündüğünüzü hala anlayabilmiş değiliz. İnsanlığı ve yaşamı nasıl yorumladığınızı anlamış değiliz.
Doğrudur. Biz sokaktaki hayatın ustası değiliz. Fakat bizim bu acemiliğimiz, sizin kirli ve kokuşmuş profesyonelliğinizden binlerce kez daha kutludur.
Bizler onurlu acemileriz. Fakat siz korkak profesyonellersiniz.