Devlet Bahçeli’nin Buça’daki katliama dair konuşmasında Rusya karşıtı senaryodan söz etmesi Türkiye’de yükselen ABD karşıtlığının yol açtığı ilginç ittifaka işaret ediyor.
Türkiye’de siyasetin eksenini ilkeler yönlendirmediği gibi olgular da belirlemiyor. Neredeyse her konu, her gelişme tamamen konjonktürel bir çerçevede değerlendirilip, buna göre tavır alınıyor. Bu yüzden en olmadık iddialar, en ilkesiz tezler kolayca yaygınlaştırılabiliyor.
Ukrayna savaşına dair değerlendirmeler de bu ortamı fazlasıyla yansıtmakta. Açık, korkunç bir işgal halen bir sürü çevre tarafından ‘Ukrayna ile Rusya arasındaki gerginlik’ ya da ‘Rusya’nın operasyonu’ şeklinde ele alınabiliyor. Kimi sol-Kemalist çevreler ve tescilli nüfuz casusu Perinçek tayfası gibi doğrudan ve açıkça Rus yayılmacılığını savunanlar küçük bir grup olabilir ama işgal çirkinliğini örtük, mahcup bir edayla da olsa içselleştiren epeyce geniş bir çevre mevcut.
Bu tutum sahipleri her vesileyle ABD tehdidine vurgu yapıyor, tüm dikkatin bu yönde toplanması gerektiğine işaret ediyorlar. Türkiye’de 15 Temmuz sonrası gelişen hava da bu eğilimi fazlasıyla besliyor.
Öyle ki Türkiye’de son yıllarda yükselen ABD ve Batı karşıtlığı Rus yayılmacılığını da Putin’in zalim bir despot olduğu gerçeğini de görünmez kılabiliyor. Ukrayna’dan yansıyan işgal ve katliam manzaralarına rağmen halen bu garip tutumun siyaset kürsülerinden ya da televizyon ekranlarından kolayca dillendirilmesine şahit olabiliyoruz.
Nitekim Buça’dan yansıyan korkunç görüntüler bile bu tutumu pek etkilemiş görünmüyor. Rusya’nın suçlamaları reddettiğine dair vurgulara sarılanların sayısı hiç de az değil. Adeta “bakın Rusya kabul etmiyor, demek ki iddialar tutarlı değilmiş” havası estiriliyor. Sanki Rusya’nın başka türlü davranması ihtimali varmış gibi!
Çok ilginçtir bu garip atmosfer köken itibariyle neredeyse tüm fikri-ideolojik temelleri Rusya tehdidine karşı tepkisellikle oluşmuş ülkücü-milliyetçi çevreleri dahi kuşatmış halde. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sözleri adeta Rusya’yı temize çıkartma çabasını yansıtıyor. Yine önplanda ABD ve Batı’nın sinsi planları, kanlı senaryoları var. “Temkinli olmak, araştırmak lazım” gibi sözler ise sonuçta sadece Rusya’nın propagandasına hizmet ediyor.
Gerçekten akıl almaz bir tutum bu. Rusya Ukrayna’yı işgal etmiş. İşgal demek zaten işkence, katliam, zulüm demektir. Ve bekleneceği üzere sivillere yönelik suçlar işleniyor. Ama siz yine işgalciyi değil de, işgalciyi suçlayanları suçluyorsunuz.
ABD ve Batı’ya elbette güvenmemiz gerekmiyor. Emperyalist güçler olarak dünyanın farklı bölgelerinde ve en yoğun biçimde de İslam coğrafyasında işledikleri sayısız suça şahidiz, daha ötesi tüm bu zulümlerin mağduruyuz zaten. Ama bu durum Ukrayna’da işgalci gücün Rusya olduğu gerçeğini değiştirmiyor ki!
Buça örneğine dönecek olursak, mantık sanırız şöyle işliyor: “Evet ortada iğrenç bir katliam ve sokaklarda Ukraynalı sivillere ait cesetler var. Ama hemen Rusya’yı suçlamayalım. Zaten Putin de yalanladı. Hem bu Batılılar öyle korkunç yaratıklar ki, Rusya’yı mahkum ettirmek için Ukraynalı sivilleri Ukrayna ordusuna öldürtmüş olabilirler!”
Neden olmasın! Araştırmakta fayda var. Belki de Ukraynalı sivilleri ABD’li Black Water katletmiş ve prodüksiyonu da Holywood’a havale etmiştir!
Ne diyelim Allah akıl versin!