“Biz Sizi Kışkırtarak Kendimize Benzeteceğiz”

“Onları öldürecek sandım ama öldürmedi. Birini sağa, öbürünü sola fırlatıp kahkahayla güldü. ‘Sizi öldürüp bırakacağımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Biz sizi kışkırtarak kendimize benzeteceğiz” dedi.”

Hakan Albayrak / Karar Gazetesi

Sene 2005. Tahran’da bir otelin lobisinde Hamid Golpira ile tanıştık. Tehran Times gazetesi yazarı. Aykırı bir tip. İran’ın göbeğinde “Halifeliğin geri gelmesi lazım” diye konuşacak kadar aykırı.

Bir iki saat sohbet ettik. Daha çok o konuştu. Doluydu... Halifesizliğin yol açtığı anarşiden şikâyet etti. Müşterek siyasi istinatgâhı ortadan kaldırılıp sağa sola savrulan Ümmet-i Muhammed’in düşürüldüğü tuzaklardan bahsetti. Bir kâbus görmüş, onu anlattı:

“Dev şeytanî adamlar Müslümanları kovalıyordu. Şeytanî adamlardan biri, Müslümanlardan ikisini enselerinden yakalayıp havaya kaldırdı. Onları öldürecek sandım ama öldürmedi. Birini sağa, öbürünü sola fırlatıp kahkahayla güldü. ‘Sizi öldürüp bırakacağımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Biz sizi kışkırtarak kendimize benzeteceğiz” dedi.

***

Hamid Golpira, o kâbustan mülhem bir makale yazdığını söylemişti.

Türkiye’ye döndükten birkaç gün sonra Tehran Times gazetesinin internet sitesine girip “Dediği yazıyı yazmış mı acaba” diye baktım.

Yazmış:

Zulme karşı mücadele azmimizi korumalıyız fakat mücadelede düşmanın ahlaksız ve adaletsiz yöntemlerini benimsememeliyiz. İnsanlığımızı kaybetmemeliyiz. Zalimlerin başlıca emellerinden birisi de bu zaten: Bize insanlığımızı kaybettirmek... Onlar bizi insan olarak görmüyorlar ama biz onları insan olarak görmekten (ve onlarla mücadelede insan haklarını gözetmekten) vazgeçemeyiz. Aksi takdirde bizi kendilerine benzeterek savaşı kazanmış olurlar. Ötekine insan nazarıyla bakmamak seni de insanlıktan çıkarır.

***

Ne zaman birileri güya Allah yolunda, güya İslam adına, güya katil kâfir emperyalistlerden intikam maksadıyla sivillerin kanını dökse Hamid Golpira’nın o kâbusunu ve o yazısını hatırlarım.

Golpira ile beraber kulağını çokça çınlattığımız hakiki İslam askeri Aliya İzzetbegoviç’in şu sözlerini de:

Görüyorsunuz, Allah bizi zor bir imtihandan geçiriyor. İnsanlarımız boğazlanıyor, kadınlarımız ve çocuklarımız öldürülüyor, camilerimiz yıkılıyor ama biz ne onların kadınlarını ve çocuklarını öldürmek ne de kiliselerini yıkmak istiyoruz. Bunu yapmak istemiyoruz; çünkü, bazı istisnalar olsa da bu bizim tarzımız değil. Çünkü aklı başında ve dürüst insanlarız. Aslında herhangi bir kutsal nesneyi tahrip etmemiz bizlere sarih bir şekilde yasaklanmıştır. Ve buna saygı gösterdiğimizde kiliselere ve diğer dinlere saygı gösterme iradesini ortaya koyduğumuzda kutsal kitabımıza dosdoğru bir biçimde ve harfiyen uymuş oluyoruz. Bu bizim zaferimizin anahtarıdır. Allah’ın yardımıyla kazanacağız çünkü muayyen yasalara uyacağız.

***

Libyalı mücahid komutanı Abdulhakim Belhac’ın 2013’te Sancaktar dergisinden Adem Özköse’ye verdiği beyanatı hatırla(t)manın da tam zamanı:

İster Yahudi olsun ister Hıristiyan zulmetmemiş bir sivile el sürülemez. El Kaide, işgal güçlerine karşı verilen mücadelede ‘Onlar bizim sivillerimizi öldürürlerse biz de onların sivillerini öldürürüz’ fikrini savunuyor. Biz bu görüşün İslam’ın savaş hukukuna uymadığını düşünüyoruz. Mücahid sivil öldüremez. ‘Kâfirlerin sivillerini öldürmekte hiçbir beis yoktur’ şeklindeki görüş zaten sonradan ortaya çıktı. Afganistan’da Ruslara karşı savaşırken Şeyh Usame (Usame Bin Ladin) de dahil olmak üzere hiç kimse bu görüşü savunmuyordu. Ruslardan intikam almak, Rusları savaştan vazgeçirmek için gidip onların sivillerini öldürmüyorduk. Çünkü bunu herkes İslam’a aykırı görüyordu. Nasıl ki namaz kılmanın, abdest almanın kuralları varsa cihadın da kendine göre kuralları var. Namazın farzlarını yerine getirmediğinizde namaz olmazsa, cihadın farzlarını yerine getirmediğinizde de cihad olmaz.

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm