Biz Müslümanlar namazımızı niçin böyle kılarız?

Abdullah Yıldız yazısında, namaz kılarken oluşturduğumuz ruh ve beden uyumunu Muhammed Esed'in bir kitabından alıntılayarak anlatırken ibadetlerin anlamını yorumluyor.

Abdullah Yıldız / Yeni Akit

Namazın Özü

Namazla ilk kez tanışıp namazın anlamını yaşlı bir Müslümandan ilk kez öğrenen bir mühtedi anlatıyor: “...Günde birkaç kez namaz için toplanıyorlar ve eğer hava yağmurlu değilse namazlarını açıkta kılıyorlardı. Uzun tek bir safta toplanıyorlar ve Hacı da önlerine geçip imamlık yapıyordu. Hareketlerindeki düzen ve uyumla askerlere benziyorlardı; hep birlikte Mekke yönüne döner, birlikte eğilir, sonra kalkar ve birlikte diz çökerek, alınları üzerine yere kapanırlardı. İki secde arasında seccadesi üzerinde, yalın ayak, elleri önünde bağlı, dudakları sessizce kıpırdayan ve kapalı gözleriyle derin bir huşu içinde dalıp giden imamın, bütün kalbiyle dua ettiğini görürdünüz; ötekiler, imamların işitilmeyen sözlerini izliyor olmalıydılar. Böylesi içten bir duanın mekanik birtakım hareketlerle birleştirilmesi beni nedense biraz tedirgin ediyordu; bir gün, biraz İngilizce bilen Hacı’ya bunu sordum: 

‘Tanrı’nın sizden ona duyduğunuz saygıyı eğilerek, dizüstü oturarak ve yere kapanarak göstermenizi istediğine gerçekten inanıyor musunuz? İnsanın sadece kendi içine bakarak, yüreğinin sükuneti içinde dua etmesi daha uygun olmaz mı? Bütün bu bedensel hareketlerin hikmeti ne?’

Daha bunları söyler söylemez pişmanlık duymaya başladım; yaşlı adamın dini duygularını incitmek istememiştim. Fakat Hacı hiç de gücenmiş görünmüyordu. Dişsiz ağzıyla gülümsedi ve şöyle dedi:

‘Başka nasıl ibadet edebiliriz ki o Allah’a? O, bedeni de ruhu da birlikte yaratmadı mı? Böyle olunca da insanın ruhuyla olduğu kadar bedeniyle de dua (ibadet) etmesi gerekmez mi? Bakın, biz Müslümanlar duamızı niçin böyle yaparız (namazımızı niçin böyle kılarız), anlatayım size: 

Yüzümüzü Kâbe’ye, Allah’ın Mekke’deki Beytü’l-Harem’ine çeviririz ve biliriz ki, o anda Dünya’nın neresinde olursa olsun, namaz kılan bütün Müslümanların hepsi yüzlerini Kâbe’ye çevirmişlerdir; bir tek vücut gibiyizdir ve düşüncelerimizin merkezi de O’dur

Önce ayakta durarak Kur’an-ı Kerim›den okuruz: bunu yaparken, okuduğumuz kelamın, insana hayatta dimdik ayakta kalması, sebat etmesi için verilen Allah Kelamı olduğunun bilinci içindeyizdir.

Sonra “Allahu Ekber” (Allah en büyük) deriz: bununla, Allah’tan başka kulluk etmeye değer başka hiç kimsenin, hiçbir şeyin olmadığını dile getirir ve bunun apaçık gerçek olduğunu bir daha duyar ve bu gerçeğe bir daha tanıklık ederiz

Sonra o her şeyden yüce olan Allah’a duyduğumuz saygıyı, bu yüceliğin önünde eğilerek gösterir, O’nun gücünü, celâl ve azametini övgüyle anarız

Ve O’nun önünde bir toz zerresinden, yokluktan, hiçlikten başka bir şey olmadığımızı, O’nunsa bizim yüceler yücesi yaratıcımız ve Rabbimiz olduğunu duyarak alınlarımızın üzerine coşkuyla yere kapanırız.

Sonra alınlarımızı yerden kaldırır ve oturup, günahlarımızı bağışlamasıbizi rahmetiyle yarlığamasıdoğru yöne yöneltmesibizi sağlık ve rızıkla nimetlendirmesi için dua ederiz. O’nun haberini bize ulaştıran Muhammed’e (s.a), ondan önceki peygamberlere, bize, kendimize ve doğru yolu izleyen herkese Allah’ın selam ve rahmetini dilerizBize bu dünyada da öteki dünyada da iyilik ve güzellik ihsan etmesini niyaz ederiz Allah’tan. Ve sonunda da başımızı sağa sola çevirerek, nerede olursa olsun, doğru yolda olan herkese selam vererek namazdan çıkarız. 

Peygamberimiz böyle namaz kıldı, böyle dua etti ve kendisini izleyenlere de böyle yapmalarını öğretti, bu onların kendilerini isteyerek ve ta yürekten Allah’a teslim edebilmelerini -ki İslam’ın anlamı da budur- ve O’nunla da kendi kaderiyle de barış içinde yaşayabilmelerini sağlamak içindir.” 

(Muhammed Esed’in “Mekke’ye Giden Yol” kitabından.)

Namazın, namaz için kıbleye yönelmenin, namazda Kur’ân okumanın, namazdaki kıyam, rükû, secde, ka’de ve selamın derin anlamları ve hikmetleri doğrusu ancak bu kadar güzel ve özlü anlatılabilirdi…

Rabbim böylesine derin ve hikmet yüklü namazlarla diri kalmayı cümlemize nasip eylesin. Âmin.

İslam Düşüncesi Haberleri

Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı
Yaratılış gayesinden uzaklaşan insan huzurlu olamaz!
Öncelikli hedef neden tağuti otoritedir? Ve asabiye gündemleri geri itilmelidir!