Demokratikleşme paketini açıklarken şöyle demişti Başbakan:
'Kılık kıyafet yönetmeliğini değiştirerek kamu kurumlarında başörtüsü yasağını kaldırıyoruz. Ayrımcılık içeriyordu. Kadın çalışanların giyimleri üzerindeki ayrımcı ihlalleri kaldırıyoruz.'
Bu sözleri duyunca, gözyaşlarımız bitmemiş demek, ağlamıştım. Ama okul kapısından çevrildiğimde ya da izbe bir kulübe içinde örtümün üzerine şapka takarken ya da nispeten daha özgür olan kendi üniversiteme giderken, o işlek cadde üzerindeki üniversite girişinde, ortalık yerde başlarını açıp şapka veya peruk takmaya çabalayan genç kızları gördüğümde dökülenlerden farklıydı bu seferki. İçimi kederle değil, şaşkın bir neşeyle dolduran gözyaşlarıydı bunlar...
Ve işte dün, 8 Ekim 2013 günü, o değişiklik hayata geçti.
Dün, 8 Ekim 2013 günü, 'kamu alanı' denilerek başörtülü kadınlara kapalı bir korunaklı alan oluşturmaya çalışanlar,
Bunun için ikna odalarından hakarete her tür aşağılamaya başvuranlar,
'Suudi Arabistan'a gitsinler, İran'a defolsunlar' diye adres gösterenler,
'Bizim de ninelerimiz başörtülü ama' edebiyatıyla kendilerini temize çekmeye çalışanlar yenildiler.
Dün, 8 Ekim 2013 günü: Yasakçıların bittiği an, bu andır!
Dün, 8 Ekim 2013 günü, demir kapılardan geri dönse de, bir parçasını dışarda bırakıp girse de, mecburi sürgünlerde yaşasa da başörtüsünün izzetini hep yüreğinde taşıyan kadınlar kazandı.
Dün, 8 Ekim 2013 günü, kardeşleri bu eziyeti çekerken, başını diğer taraf çevirmeyen, zulme karşı seslerini yükselten erkekler ve başı açık kadınlar kazandı.
Dün, 8 Ekim 2013 günü, kızlarının acısına ortak olan, onları neye karar verirlerse versinler destekleyen anne-babalar kazandı, kardeşler kazandı.
Dün, 8 Ekim 2013 günü, Türkiye kazandı.
Dün, 8 Ekim 2013 günü, devletin başörtüsü üzerine kurduğu paradigma resmen değişti. Bu büyük kazanımın farkında olarak durmak yok, mücadeleye devam...
Hatice Babacan'dan Medine Bircan'a, Şule Yüksel Şenler'den Merve Kavakçı'ya kadar bu mücadelenin içinde yer almış tüm başörtülü kadınlara selâm olsun.
'İnanca saygı, başörtüsüne özgürlük'ten 'Başörtülü aday yoksa, oy da yok'a kadar nice slogan ve kampanyayla 'Buradayız!' demiş hemcinslerimin çektiği çilelerin 'bu dünyada da' boşa gitmediğini gösterdiği için Allah'a sonsuz şükürler olsun.
Yasak nasıl kaldırıldı, neler eksik?
'Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik'teki beşinci maddede geçen ve 'baş daima açık' ifadesini barındıran fıkra iptal edildi.
Aynı yönetmeliğin altıncı
maddesinde geçen 'Resmi elbise (üniforma) giymek zorunda olanlar ilgili kurum ve kuruluşun özel yönetmeliklerinde belirtilen usul ve esaslara tabidirler' fıkrası da sadece TSK, emniyet ve hakim-savcı personelini ilgilendirecek şekilde düzenlendi.
Son hali şöyle: 'Emniyet Hizmetleri Sınıfına mensup olanlar, hâkimler, savcılar, Türk Silâhlı Kuvvetlerinde görev yapanlar ilgili kurum ve kuruluşun özel yönetmeliklerinde belirtilen usul ve esaslara tâbidirler.'
Yani Ak Parti hükümeti mevcut yasağı kaldırırken, bu üç kurumu da kendi haline bıraktı. Örneğin kendi yönetmeliklerinde böyle bir madde barındırmayan Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun onay vermesi durumunda başörtülü hakim ve savcılar görmemiz için bir engel yok. Aynısı Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Teşkilatı için de geçerli. Eğer bu geçiş kendiliğinden olmazsa, zaman içerisinde yine bir hükümet müdahalesi gerekecektir.
YENİ ŞAFAK