Bitsin bu kardeş kavgası!

Şahin Alpay

"Barış umudumuz var... Öncelik silahların susmasıdır, kimse kimseye saldırmasın... Önemli bir eşikteyiz... Barış fırsatı (1993'teki gibi) bu defa (da) kaçırılmasın... Artık kan dökülsün istemiyoruz. Çünkü yıllar geçer yine aynı noktaya geliriz. Kan kaybeder Türkiye. Askeri yöntemlerle PKK bitirilemez; 25 yıl denendi ama bu olmadı...

Silah bırakma sonraki aşama... Öncelikle silahların susması gerekiyor. Bu işi aramızda konuşmaya başlayalım önce... Silahla değil, diyalogla işe başlayalım... Diyalog yeri İmralı'dır... Kabul edilmiyorsa, diyalog yeri biziz... Bizi de kabul etmiyorsa, siyasal olarak seçilmiş iradedir (DTP'dir)... Bu da olmuyorsa, o zaman ortak bir komisyon kurulur bir yerde, akil adamlar bir araya gelir... Böyle bir mekanizma muhatap alınır devlet tarafından...

"PKK artık bölücü değil. Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti içinde eşit ve özgür olarak yaşamalarını istiyoruz. Bu bir taktik değildir. Bölücülüğü, yani bağımsız devleti dışlayan süreç 1993'te başladı... Artık demokratik, özerk Kürdistan diyoruz. Özerklikten kasıt, federasyon değidir... Devletin üniter yapısını da bozmayan bir çözümdür. Mahalli İdareler Kanunu değişir, yerel yönetimler güçlendirilir... Bütün dileğimiz Kürtlerin kendi kültürlerini özgürce yaşamalarıdır..."

Bu sözleri söyleyen PKK'nın on yıldır gerçek bir numarası, Murat Karayılan. Söylediği kişi Hasan Cemal. (Milliyet, 5–6 Mayıs) Anlamı şu: PKK, silahla çözüm olamayacağını, bu kardeş kavgasında kazananın olamayacağını artık görüyor. Sorunu konuşarak çözelim, artık Türkiye'nin kanaması dursun diyor. Bağımsızlık peşinde olmadığını ilan ediyor. Ankara'nın ne Öcalan'ı, ne de Karayılan'ı muhatap almayacağını, alamayacağını biliyor. DTP'yi adres gösteriyor. O da kabul edilmezse, iki tarafın da güvenebileceği bir "akil adamlar" heyeti kurulsun, devlet onlarla konuşsun diyor. Ama elbette ki konuşulması gereken, TBMM'de temsil edilen DTP'dir. DTP liderleri, partinin kurulduğu günden beri, şiddetin yol olmadığını, silahların susması gerektiğini, Kürt sorununun ülkenin bütünlüğü içinde çözüleceğini ısrarla söylüyorlar.

Evet, Kürt sorunu silahla çözülemez, onun bir ürünü olan PKK silahla bitirilemez. Son 25 yılda en az 40 bin yurttaşımızın hayatına, hesap edilemeyecek kadar büyük bir manevi ve maddi kayba neden olan bu kardeş kavgası artık bitmelidir. Bunu istemeyenler ancak ve ancak etnik–ırkçı milliyetçi ideolojiden gözleri kör olanlar ya da bu kavganın devamından çıkar sağlayanlar olabilir.

Türk ve Kürt halkımızın büyük çoğunluğu artık asker ya da militan gençlerimizin ölmesini istemiyor. Yeter artık, bitsin bu kardeş kavgası, diyor. Eğer Ankara'da bir hükümet varsa, toplumun hemen her kesiminden yükselen bu çağrının gereği yapılmalıdır. AKP liderleri eğer tarihe geçmek istiyorlarsa, bu hükümet halkın beklediği liderliği göstermelidir. TSK'nın komutanları, eğer ülke bütünlüğünün korunmasına içtenlikle bağlı iseler, silahların susması için gerekenlerin yapılmasına destek vermek boyunlarının borcudur.

Bu fırsat kaçmamalı. Yasalarımızı artık en kısa zamanda, şiddeti dışlayan bütün görüşlerin özgürce ifade edilmesini mümkün kılacak şekilde değiştirelim. Kürt yurttaşlarımız ve tüm yurttaşlarımız kendilerine özgü sıkıntılarını ve taleplerini herhangi bir yasakla, baskıyla karşılaşmaksızın özgürce ifade etsinler. Silahları terk edenlere genel bir af çıkaralım. Türkiye Cumhuriyeti sadece kendisini Türk sayanların değil, Kürt sayanların da, her etnik kimlikten ve her dinsel inançtan yurttaşların vatanıdır. Türkiye, yurttaşlarının etnik kimliklerine, dinsel inançlarına tam bir saygı göstererek ancak birliğini ve dirliğini koruyabilir. Yasalar bu gerçeğin kabulü üzerine oturmalıdır.

Kürtleriyle barışan, bütün Kürtlerin saygısını kazanan Türkiye'nin kazanacağı gücü hayal etmek bile heyecan verici. Ve bunu başarmak artık o kadar da mümkün ki.

ZAMAN