Allah’ın adıyla.
Bu haftanın çok hareketli bir hafta olduğunu söyledim.. Bu yazıyı siz 11.10.2010’da okusanız da, ben 10.10.2010 günü yazıyorum..
Bu 10.10.10 takıntısı aslında küresel bir ilgi odağı. Bu şiirsel uyum, yani akrostiş, kimileri için büyülü bir anlam ifade ediyor. Bu durum 2011 ve 2012’de de sürecek..
Bu, işin bir yanı, ama öbür yanı itibarı ile, herkesin aklında kalacak bir tarih. “10.10.10. Vakit gazetesi’nin vedası” diye, modern “vak-anüvistler” tarihe not düşecekler..
Bugün MÜSİAD Fuarı’nın, CeBİT’in son günü. Bugün CNR’da, aslında yeni bir fuar başlıyor. Fuarın adı Endüstri Fuarı..
Aslında Türk sanayicisinin neler başardığını görmek için bu fuarları gezmek gerek..
MÜSİAD Fuarı’nda pilotsuz uçağımız sergileniyordu, Endüstri Fuarı’nda yerli yapım, 5 kalemli CNC’lerimiz.. Bu CNC’lerle, planlarsanız uçak da yaparsınız, uzay mekiği de.
MÜSİAD Fuarı’nda Malkan Ütü’nün sahibi ile karşılaştım. 60 ülkeye ihracat yapıyormuş.. “Neden 110 ülke değil” dedim. 110 ülke, 1900’lü yılların sonunda ulaştığımız sınırları ifade ediyor..
CeBİT’te, TÜRKSAT standında Rifat Hisarcıklıoğlu’nu dinledim. Ardından TÜRKSAT Genel Müdürü ile konuştuk.. 10.10.10 sanki bir dönemin sonu ve yeni bir başlangıç gibi bir şey.. Bu iş biraz da Ağustos böceğinin haline benziyor.. Ölürken, sırtından yavrusu kanatlanıyor. Her son yeni bir başlangıç oluyor.
Aslında bizim hayatımız da öyle değil mi? Ölürken aslında yeniden diriliyoruz. Daha doğrusu ölümlü hayatta ölürken, ölümsüz bir hayata doğuyoruz..
Bana kalırsa bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Burada dikkat etmemiz gereken bir durum var. Bundan sonra artık hesap soran taraf değil, hesap veren taraf olacağız.. Şikayet etme, mazeret üretme dönemi bitiyor. Çözüm üreten tarafta duruyoruz.
Paramız var, iktidarımız var.
Başörtüsü sorunu, İmam Hatip sorunu büyük ölçüde çözüldü. CHP hâlâ bize mazeret üretmeye çalışıyor çalışmasına da, artık Kur’an kursu meselesi falan sıradan bir konu haline geldi..
Bir arkadaş anlatıyor. Eskiden tanımadığımız biri geldi mi, biz susardık, arkadaşlar dağılırdı. Şimdi biz bir yere geldiğimizde, orada başkaları susuyor, dağılıyorlar diyor.. “Onlar tehdit eder, sorardı, biz ‘Gelin arkadaşlar, buyurun, çay içer misiniz’ diyoruz ama, çekiniyorlar” diyor.. Biraz ezik ve bir o kadar öfkeliler. Ama o da geçecek..
Akit olarak yeni yayın hayatına başlarken, sanırım bütün arkadaşlar bu “yeni durum”un farkında olarak, daha kucaklayıcı bir yayın politikası izleyecekler..
Şimdi “hoyhoylar”la ön yargıları kırma, gerilen sinirleri yumuşatma zamanıdır.
Önce bizim, onların bize davrandıkları gibi, bizim onlara davranmayacağımızı göstermemiz gerekiyor.. Kin gütmeyeceğiz.. Taif’e giden yolcu gibi olacağız.
Onların korkusunu anlıyorum. Kendi kendilerine bile itiraf etmeseler de, en iyi onlar biliyor bize yaptıklarını ve bizim de kendilerine aynı şeyi yapmamızdan korkuyorlar.. Bu az bir korku değil. Eğer öyle davranacaksak, korkuları haklı.. Ama öyle davranmayacağımızı söylememiz ve bunu göstermemiz gerek. CHP’lilerin bize davrandığı gibi, biz de CHP’lilere öyle davranmayacağız.. Davranmamalıyız.. Akreditasyon uygulaması yapmayacağız. İkna odaları kurmayacağız. Faili meçhuller olmamalı bizim dönemimizde.. İnsanların inancı, dili, kimliği, kültürü ile uğraşmayacağız.. Bunu başarmak ve insanlara bunu anlatmak zorundayız.
Yani “el-emin” olmak zorundayız. Yeni Akit’in yeni misyonu bu olmalı.. Ahde vefanın şartı bu. Akidemiz bu çünkü. Akdimize sadık kalarak “gönüller fethi”ne çıkmalıyız..
Yeni bir erdemliler ittifakı için kapımız daima açık kalmalı..
Alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin rehberiyetinde, sadece model alan, taklitçi değil, örnek oluşturan bir medeniyet için asrın idrakine İslamı söyletmenin sorumluluğu ile yolumuza devam edeceğiz.
Nerede kalmıştık!..
Selam ve dua ile.
Vira bismillah! Fırtınalı bir denizden geçtik. “Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik.” Şimdi asude bir bahar ülkesine yelken açıyoruz..
YENİ AKİT