Bundan önceki yazımızda Suriye’de ekonomik ve diplomatik alanda açılım çabasının göze çarpmasına rağmen hukuk ve insan hakları konusunda yerinde sayıldığını, hiçbir ilerleme kaydedilemediğini dile getirmiştik.
Bundan dolayı da hâlâ insanların sadece inançlarından, düşüncelerinden, insan haklarını ve hukuk reformunu savunma çabalarından dolayı hapse atıldığından söz etmiştik. Şimdi bu ülkedeki düşünce mahkûmlarının serbest bırakılması için “İnsanlık Kampanyasına Siz de Katılın” sloganıyla bir kampanya yürütülüyor. Eğer ki bu kampanya Allah’ın izniyle yaygınlaştırılır, söz konusu haksızlıklardan, hukuk dışı uygulamaların hukuk adına yürütülmesinden ve düşünce mahkûmlarının durumundan daha çok sayıda insanın haberdar olması sağlanırsa bir değişimin zorunluluğu da anlaşılacaktır.
Aslında bu sorun sadece Suriye’nin değil genelde tüm İslâm âleminin sorunudur. Hatta İslâm âleminin en önemli sorunlarından biri toplumların tercihlerinin, duyarlılıklarının ve önceliklerinin hiçbir şekilde siyasi iradeye taşınmaması, buna fırsat bile verilmemesidir. Bu sorun Arap dünyasındaki totaliter rejimlerde çok daha belirgindir. Fakat buralarda değişimin sağlanması, totaliter rejimlerin halk iradesini ve önceliklerini dikkate almaya zorlanması mümkündür. Bunun başarılmasının birinci şartı ise totaliter rejimlerin baskısı altında yaşamaya alışmış ve daha onlarca yıl onlarla devam etmek zorunda olacağını düşünen halkın böyle bir değişimin mümkün olduğuna inanmasıdır. Böyle bir kanaatin oluşmasında ise örneklerin büyük etkisi var. O baskıya ve siyasi kuşatmaya mahkûm edilmiş kitleler “başka dünya var, bu kuşatmanın oluşturduğu duvarları yıkabiliriz” diye düşünmeye başlarsa baskıcı uygulamalarla kendi sultalarını sürdürenler en azından halk iradesini de önemseme zorunluluğu duyacak ve değişimin önünü açacaklardır. Düşünce özgürlüğünün ve siyasi iradenin kuşatmaya alınmasına yol açan duvarlar yıkılırsa değişim hızlı gerçekleşir.
Arap dünyasında siyasi baskı ve şiddetin azami düzeyde olduğu, özellikle siyonist işgalcilerin çıkarlarının sınır bekçiliğini yapması sebebiyle siyasi özgürlüğe imkân vermesine uluslararası siyonizm ve Amerikan emperyalizmi tarafından da izin verilmeyen Mısır’da son dönemde yeni bir değişim hareketi başlatıldı.
“Birlikte Değiştireceğiz” sloganıyla yürütülen bu kampanyanın hedefi olağanüstü hal uygulamasının son bulmasını sağlamak. Sonrasında bununla bağlantılı olarak resmî şiddet, işkence, yolsuzluk, usûlsüzlük, seçim hileleri, mahkemelerin totaliter rejimin insanlık dışı muamelelerine kılıf uydurmada kullanılması gibi uygulamalara son verilmesi hedefleniyor.
Mısır’da olağanüstü hal uygulaması devlete yönelen tehditlerin artması gerekçesiyle polis şiddetinin ve murakabenin artırılması için yıllardan beri sürdürülüyor. Kullanılan gerekçe tamamen uydurma ve asıl amaç devletin resmî organlarının hukuki çerçeveye oturtamadığı uygulamalara zemin oluşturmak. Olağanüstü hal uygulamasının gölgesinde işkence bütün şiddetiyle sürüyor. Hatta Mısır’ın emniyet ve istihbarat organlarının dünyanın işkencede en uzmanlaşmış kadrolarına sahip olduğu düşünülüyor. Öyle ki ergenlik çağına ermemiş ve hırsızlık suçlamasıyla gözaltına altına alınan Muhammed Memduh Abdülaziz adlı 13 yaşında bir çocuk sorgulamada maruz kaldığı işkence yüzünden öldü. Genelde işkencenin siyasi tutuklulara uygulandığı düşünülür. Mısır’da ise çerçeve gayet geniştir ve adi suçlardan sorgulananlara üstelik çocuklara bile uygulanır. Bu da yıllardır süren ve sürekli uzatılan, bir türlü son verilmeyen olağanüstü hal uygulamasının gölgesinde gerçekleştiriliyor.
Olağanüstü hal uygulaması hâkim sistemin kadrolarına yolsuzlukların kapılarını da açıyor. Başkent Kahire’yi geçmişiyle birlikte tanıyanlar bilirler. Yıllardan beri bir ilerleme olmamıştır. Dünyada bütün şehirler önemli gelişmeler kaydederken Kahire geriye gitmiştir. Genel ekonomisinde de bir ilerleme yoktur. Bunun sebebi Mısır’ın yoksul bir ülke olması değildir. Siyonist işgal devletinden sonra ABD’den en fazla yardım alan ikinci ülke durumundaki Mısır’ın turizm başta olmak üzere değişik sektörlerden önemli gelirleri var. Ama olağanüstü hal uygulamasının açtığı yolsuzluk kapıları gelirlerin üst kademenin cebine akmasını sağlar. Yine aynı sebeple, sadece parlamento üyelerinin değil herhangi bir sendikanın yetkililerinin belirlenmesinde bile güvenilir ve dürüst seçim yapıldığına kimse inanmaz.
“Birlikte Değiştireceğiz” kampanyasını başlatanların neler istediği, insanlık adına bizim bu kampanyaya ne tür katkıda bulunabileceğimiz hakkında inşallah müteakip yazımızda bilgi vereceğiz.
VAKİT