“Birlik Tecrübesi: Hacc”

Özgür-Der Akhisar Temsilciliğinde düzenlenen seminer programında İzmir Özgün-Der'den Kemal Songür “Birlik Tecrübesi/Hacc İzlenimleri” başlıklı konuyu anlattı.

Hacc konusunun bütün boyutlarıyla ele alındığı seminerde, sayın Songür Hacc'ı; " Hacc; sembol-şiar-işaretlerle şirki zihinlere meydan okuyan tevhidi mesajlarla ve dahi biz'i/ümmeti olmamız gereken yere/duruşa adeta tatbikatıyla yol gösteren, mü'min yüreklere muştulayan bir ibadettir" şeklinde tanımladı.

Kemal Songür konuşmasında, Rabbimizin emri ile yerine getirilen bütün ibadetlerin şahsiyetimize, ailemize, sosyal hayatımıza, ekonomik tasavvurumuza, siyaset anlayışımıza, adalet üzre oluşumumuza sayısız katkıları ve yönlendirmeleri olduğuna dair ifadelerde bulundu. Ahirette felahımızı sağlayacağını haşyet ile umduğumuz yegâne tutunacağımız dalımızın yalnızca kulluğumuz olduğuna değinen Songür  "Hacc nedir sorusuna bulabildiğim cevapları ve kendi tanıklığımı da yer yer (yararlı olur düşüncesiyle) anektod ile harmanlayarak kardeşlerimle paylaşmak istiyorum.Haccı emreden ve edasını lutfeden Rahman'a sonsuz şükürler olsun dedi.

Songür özetle şunları anlattı:

Hacc; sözlükte: Mutlak niyet etmek, gayret, geri durmak, gelmek, tedavi için yarayı yoklamak, delille galip gelmek gibi anlamlar yüklenmiştir. Istılahta; Kabe'yi ziyaret-tavaf, arafatta vakfe, ihrama bürünmek dahil ibadi olarak Hac menasiklerinin yerine getirilmesi olarak özetlenebilir. Bu kelime Kur'an'da el takısı ile geldiği için bilinen ve belirlenen zamanda icra edilen ibadet demektir.

Hacc; sembol-şiar-işaret ve şirki zihinlere meydan okuyan tevhidi mesajlarla ve dahi biz'i/ümmeti olmamız gereken yere/duruşa davet eden, muştulayan bir ibadettir:

Hacc; bir mektebtir, Tevhid ile hayatı okumamızı ve ondan neşet eden vahdeti oluşturmamızı, kardeş/ümmet duyarlılığını yüreklere nakşettiği, sürekli cehd içinde olmamızı, Rabbe teslim olan ve zulme itiraz eden birçok sembol ve işaretlerden hareketle mü'min yüreklere nakşedilmesine vesile olan muhteşem bir ibadettir.

Hacc; Yaratılış gösterisi, İslami düzen ve paylaşım-yardımlaşma gösterisi, ümmet/kardeşlik/biz oluşun sahnelenişi, kıyametin-kıyamın, kulluğun ve ben'likten biz'liğe yürüyüşün, müşriklerden ve şirki/küfri düzenlerden beraatin yek vucut olarak haykırılmasının sahnelenmesidir.

Hacc; Adeta Mahşerin provası, varlık aleminin (tav'an ve kerhen teslim olarak) topyekün dönüşüne-döngüsüne/kozmik tavafına irademizle katılarak tavaf etmemizdir.

Hacc; Telbiye ile bütün nebiler korosuna katılarak buyur Allah'ım demektir. Merhum M. Esed Kabe'ye yaklaştığında olağanüstü bir gök gürültüsü duyduğunu hisseder ve göğe bakar ve sonra bunun toplu halde ve yüksek volumle getirilen telbiye olduğunu anlar.

Hacc; ümmetin yıllık kongresi/buluşması, emirulmü'minin ya da seçtiği elçisinin, valilerin, alimlerinin-fikir adamların(ki nice güzide alim-imam ve fikir adamlarının tanışmalarına ve düşünsel alışveriş yapmalarına vesile olmuştur), öncülerin dahil olduğu ve ümmet coğrafyasında var olan-olacak sorunlara yönelik muhsebelerin yapıldığı, tanışıldığı-kaynaşıldığı, çözümlemelerin üretildiği, sosyalleşmenin zirveye ulaştığı ve adeta pratiğinin yapıldığı, farklı ırk-renk-kavim-dil ve kültürlerin İslam potasında eritildiği ve mutlaka eritilmesi ve müslimliğin öne çıkarılarak maruf olan kültürlerin yaşanılması-yaşatılmasının zenginlik olacağı kabulü, ticari faaliyetlerin yapılabildiği, kısaca hayatın bütün yönleriyle dinamik ve üretken kılındığı çok yönlü yönlerdirmeleri olan muhteşem bir ibadettir.

Hacc; şahidlik demektir, şahidlik var olmaktır, canlı, dokunabilir/dokunulabilir olmaktır, inzivaya çekilmek değil şehirlerin ana merkezlerine müdahil olmaktır, içine kapanmak değil yeryüzüne açılmak ve tevhidi yaygınlaştırmanın ertelenemez yükümlülüğünü ölüm bize gelinceye kadar sürdürmenin, "veselamun alelmürselin/rasullere selam olsun" Rasullerin ümmeti olma ve izlerini buradaya taşıma iddiamızın ispatına mahkum olduğumuz gerçeğinin "Hac sembollerinden/işaretlerinden hareketle" zirveye ulaştığı karargâhtır. Uydurulmuş/üretilmiş/silikleştirilmiş ve hayata müdahil olmaktan uzaklaştırılmış dini tasavvurların ve buna önayak olan satılmış bel'amların ayaklar altına alınarak, inzal edilen ve rasulün (s.a.v) örnekliğiyle hayata taşınan/müdahil olan dinulgayyım'a sadakat ile hayatı kuşanmayı muştulayan apaçık ayetlerin olduğu ve Makam-ı ibrahim'in (3/97) bulunduğu makârdır. (Tabi ümmetimiz bu bilinçle/şuurla Haccı okuyamamakta olduğu acı gerçeği bütün can yakıcılığıyla maalesef ortadadır

İHRAM: Her şeyi terketmenin, geride/geriye bırakarak kefene bürünmenin, varlığa ve hizmetimize amade kılınan her şeye hürmetin ve hududullah'a riayetin iki parça dikişsiz beze bürünerek sembolize etmenin adıdır.

TAVAF: Oldukça sade ve küp şeklinde olan Kabe'nin tavafı Hacer-i Esved istilam edilerek başlanılır ve tavafın ilk üç şaftında remel yapılır, kısa adımlarla hafifçe koşulmaya çalışılır ve bunu yaparken ihramın üst parçası olan ridanın bir ucunu sağ koltuk altından geçirilerek sol omuzun üstüne atılır ve açıkta kalan sağ omuz/pazı gösterilerek ıztıba yapılır. Hudeybiye anlaşmasından kaynaklı icra edilemeyen umre bir yıl sonra Rasulullah'ın önderliğinde icra edilir, o yıl Medine'de humma hastalığı olduğu haberi Mekke müşrikleri tarafından memnuniyetle karşılanır ve Kabe'nin eteklerinden yorgun/cılız düşmüş Müslümanların hallerini seyretmek üzere yerlerini alırlar. İşte buna karşılık Rasulullah'ın pazularını göstrerek güç gösterisi yaptığı ve yapılmasını istediği remelin ve ıztıbanın tarihsel kalkış noktası budur.

SAY: Safa ile başlanılan ve merve ile bitirilen, yedi defa tekrarlanılan, Hz. Hacer'i takiben (Kabe'nin düzeyinde) yürüyüşün bir kısmında 'hervele' yapmak, amacı olan bir arayış, cehd, yürüyüş, kulun üzerine düşeni yapması demektir.

Say; Hz. İbrahim'in, Hz. Hacer'in ve ciğerpareleri olan yavrusu İsmail'in sınandığı, hayata dair dopdolu mesajların verildiği, teslimiyetin, itaatin, sabrın ve cehdin resmedildiği/örneklendirildiği ve kıyamete kadar mü'minlerin kalplerinde/akıllarında var olacak yaşanmış usveihasenelerden bir vakıadır.

Say; Allah'ın emri gereği yufka yürekli bir babanın hanımını ve ciğerparesi olan İsmail'ini susuz-ıssız-çorak-insansız bir yere bırakarak (14/37)'de beyan edilen duasıyla Rabbine emanet eder ve oradan ayrılır. Hz. Hacer'in Hz. İbrahim'e bizi buraya bırakmanı Allah mı emretti sorusuna karşılık evet cevabını alması ve sonrasında tevekkül kavramını ete kemiğe büründürerek Rabbim bize yeter demesi ve teslimiyetin/müslimliğin 'kadın' modeli olarak bütün zamanlara kazınması demektir.

Arafat: Rasulullah'ın (s.a.v) diliyle "hac arafat'tır", Arafatta vakfeye durmak haccın ruknüdür, Zilhicce'nin dokuzuncu günü, yani arefe günü bütün hacı adayları orada olmak zorunda ve gün batımından önce de oradan ayrılmamak durumundadır.

Arafat; İlk nebi ve son nebinin ayak bastığı topraklar, yaratılışı ve haşrı temsil eden, adeta ihramlarla beyaza bürünen, bütün farklı görüntülerin ihramla eşitlendiği, hikmetlerle dolu bir arı duruluğun yaşandığı, son nebinin veda hutbesiyle ümmetine hayat düsturu olacak nasihatlerle hitap ettiği ve kendisine elçilik görevini veren Rabbini ve elçilik görevini yansıttığı ümmetini şahid tuttuğu, "Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı beğendim." (5/3) ayetinin inzal olunduğu, sınırları olmayan bir ümmet 'görüntüsünün' verildiği bir mekandır.

Arafat; kıyamet sahnelerini dile getiren ayetleri ve hesap gününü hatırlatıyor, tabi ki ürperiyor ve korkuyorsunuz. Rabbe hesap verileceği hakikati nasıl korkutmasın ki, yine de O'na sığınıyor ve bütün hücrelerimizle bağışlanmayı diliyorsunuz. Dilimden düşürmediğim en zirve duam "veteveffene müslimin/bizi Müslüman olarak öldür" duasıydı, çünkü ancak akıbet Müslüman iken ölmek/ölebilmek ile hayır olacaktı.

Tavaf'ta, Say'da, Arafat'ta, Meş'ar'da, Mina'da/Cemarat/şeytan taşlamada, her renkten-dilden-coğrafyadan ümmet selini ve izdihamı müşahade ettim ve bu selin vahyin gölgesinde inşa olunmuş bilinçli/şuurlu şahsiyetlerden oluştuğunu bir an düşündüm ve dedim ki ümmet o zaman izzetli gerçek ümmet olurdu ve zalimlerin uykuları kaçardı.

Hücrelerine kadar istemesine-arzulamasına rağmen bir yol bulup güç yetiremeyenlerin Haccı/Kabe'si/Kıblesi hep yanındadır ve beyt-i atik onunladır, lâkin, gösteriş olsun için gösterişli konumlarda Hacc yaptığını zannedenler ve hayatını Hacc kılmayanlar için KABE-KIBLE-HACC uzaktır ve ondan kaçmaktadır diye düşünmekteyim. Allah en iyisini bilen ve takdir edendir.

Seminer yapılan katkılarla sona erdi.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi