I-
Yıllardır her Kurban Bayramı Kâbe’nin yollarına düşmüş dostlardan mesajlar akar gönlüme: “Senin için dua ettim. Yol arkadaşımdın ve hep duamdaydın.”
Bu sene hayatı boyunca Kâbe-i Muazzama’ya gitmek için para biriktirmiş dostlarımın “Allah’tan ümit kesilmez ama o kadar parayı nasıl biriktirir de Kâbe’nin yoluna düşerim” diyen mesajları oldu nasibim. Hasretin acısı ile yanık yanık dua edişteki hüzünden bütün müminleri hissedar kıl yâ Rabbi!
II-
Bazen öyle insanlarla karşılaşırız ki karanlık kalbimize ışık, umutsuz yüzümüze bir tebessüm düşer. Dünya boş değilmiş deriz onlarla karşılaşınca. Sanki uykumuzu daha emniyetli uyuruz, suya kanacağımızı, bir lokma ile doyacağımızı, bir avuç su ile abdest alacağımıza canı gönülden inanırız. Ağzı dualı, kalbi zikirli kişiden payımıza düşen ganimet ile ruhumuz kanatlanmıştır.
III-
Gün boyu dua isteyenlerle karşılaşırız. En sevdiğim ayrılık cümlesi “duanızda olayım.”
Kendimi en emin hissettiğim an birinin duasını üzerimde hissettiğim andır.
En hakiki yardım birinin duasını istemektir.
Dua isteriz. Dua bekleriz. Ve bazen duanın kabul olduğu o ana şehadet ederiz.
Birkaç yıl önce idi. Dört bir taraftan kuşatılmıştım. Aklımla çıkabileceğim bir basamak, aklımla açabileceğim bir kapı yoktu. Bir söyleşi sonrası -söyleşi Fatma Aliye Hanım üzerineydi- birkaç teyzeden dua istedim.
Kendimi, alnındaki ışığa vurulduğum birkaç teyzenin duasına emanet eder etmez sanki içimdeki karanlık bir parça açıldı. Aydınlanmanın arkası gelecekti umudum yeşerdi.
Birkaç saat geçti. İçimden bir ah çıktı. Sanki o ah sesiyle bütün karanlık içimden dışarı aktı. Kalbimde bir genişlik, ferahlık. Ahımı tövbe bildim.
Sonra telefon çaldı. Dua istediğim o alnı nurlu, dili zikir ile paklanmış teyzeler “duayı bitirdik Allah kabul etsin” dediler.
VI-
Birinin duasında olmak dünyanın en emniyetli yerinde olmaktır.
Bazen dua isteyen oluruz bazen dua istenen.
Dua istemek güzeldir. Lakin bazıları bunu çok sıradan bir şey zannediyor. Dua etmek kolay değildir. Kalbin yarılması, zihnin dağılmasıdır huzurda .
Her ne kadar Allah Teâlâ kulundan dua etmesini beklese de her zaman o makamda olmayız/olamayız. Bazen kalbimiz kabzedilir. Kelimeler dilimizden aşağı akmaz bir türlü. Dilin üstünde ağza alınmış çakıl taşı gibi takırdar durur kelimeler.
V-
Bazen hiç aklımızda yokken birine, bir şeye dua ederken buluruz kendimizi.
Mümin, mümin kardeşi için dua eder. Lakin dua edenin kibre düşmesi nefsin tuzaklarındandır. Ve o tuzaktan beri durmanın hikâyesi bir mihmandar olarak satırlarda saklıdır. Mesela Bostan ve Gülistan’da:
“VAKTİYLE NİL NEHRİ, bir yıl Mısır’a hiç su taşımadı ve sonunda dayanılmaz bir kıtlık baş gösterdi.
Öyle oldu ki, susuzluktan kıvranan insanlar dağlara çıktı. Nil sanki kurumuştu. İnsanlar feryat edip inleyerek yağmur dilediler, ama hiç fayda etmedi. Bunun üzerine içlerinden biri, tasavvuf büyüklerinden Zünnun’un dergâhına koştu:
“Ey yüce sultan! Halk sıkıntı içinde, çok acı çekiyor. Ne olur, şu âcizler için bir dua buyur. Cenab-ı Allah sevdiği kullarının dualarını reddetmez!” dedi.
Bu sözleri duyan Zünnun, hemen hırkasını toplayıp şehri terk etti, Kızıldeniz’in kenarındaki Medyen kasabasına kaçtı. Şehre çok geçmeden, öyle bir yağmur yağdı ki, halk suya doydu, herkesin yüzü güldü.
Aradan yirmi gün geçti. Medyen’e, “Kara yürekli bir bulut, Mısır’ın üstünde ağlamış” diye bir haber geldi.
Bunun üzerine Zünnun, havuzlar bahar selleriyle dolduğu için, ülkesine geri döndü.
Bu arada, bu büyük mânâ sultanını ziyaret eden biri kendisine usulca sordu:
“Halk senden dua istedi, etmedin. Kalktın Medyen’e kaçtın. Bu şehri terk edişinde ne hikmet vardı?”
Zünnun şöyle cevap verdi:
“İşitmiştim ki kurtların, kuşların, vahşi hayvanların rızıkları, kötüler yüzünden daralırmış. Çok düşündüm, bu memlekette kendimden günahkâr kimse görmedim. Anladım ki, bu kuraklık, bu bereketsizlik benim yüzümden oluyor. Halka benim fenalığım dokunuyor. İyilik kapısı benim şerrimden kapanıyor...”
VI-
“Resûlullah şöyle buyurdu: Üç kimse vardır ki duâları reddedilmez: İftar sırasındaki oruçlu, âdil devlet adamı ve mâzlumun duâsı. Allah onların duâsını bulutların üstüne kaldırır, göğün kapıları açılır. Her şeyden münezzeh olan Rabb şöyle buyurur: “İzzetim hakkı için, bir zaman sonra da olsa mutlaka sana yardım edeceğim.” Tirmizî, Deavât, 129, nakleden İbn El Arabi, Nurlar Hazinesi, s.164)
VII-
Farkındasınız muhakkak Zilhicce ayı birbirimiz için en çok dua ettiğimiz ay. Milyonlarca insan aynı mekânda ve aynı zamanda dua ediyor. Birazdan telefonunuza bir mesaj düşer belki. “Hacdayım senin için dua ettim aziz kardeşim.” Ya da dua eden dua ettiğini söylemez ama siz bir şekilde hissedersiniz.
VIII-
10 şehrimiz yerle yeksan oldu. Geriye kalanlar hüznün coğrafyasında kilitli kaldı. Depremzede kardeşlerimizin paylarına düşen sadece keder değil! Kışın dondular şimdi yanıyorlar.
Tatil beldesinden “bayram fotoğrafı” paylaşanlar için dua ettim bayram boyunca: “Gönlü kuru kullarına basiret ihsan et ya Rabbi!” Onların gönlünün kuruluğu bütün ülkeye, bütün dünyaya çoraklık yayıyor.
Binlerce kardeşimiz kabristan hüviyeti kazanmamış “o yerlerde” sevdikleriyle “bayramlaşırken” tatil fotoğrafı paylaşmaya nasıl eliniz varıyor!
Kahkahasını sosyal medyaya pay edenler! Neşenizi pazarlamaya kalktıkça size düşen manevi boşluk olacak. Yaşadıklarınız sizde kalsın. Eğer sahiden bir şey yaşıyorsanız...
Bayramı bayram bilenlerden olalım inşallah. Bayramı bayram bilmek kul olmanın şuuruna gark olarak başkalarını sevindirmek ile mümkündür ancak...